Dört tarafımızdan elektromanyetik alan yaratan sayısız aletle kuşatılmış durumdayız ve bunların sayısı her geçen gün de artıyor.
Cep telefonları… kablosuz telefonlar… bilgisayarlar… televizyonlar… DVD’ ler… yazıcılar…mikrodalga fırınlar… baz istasyonları… kablosuz bağlantılar…
Bu aletlerin hayatımıza getirdiği pek çok fayda ve rahatlık yanında, sağlığımız açısından bir takım olumsuz etkileri olduğu da ortaya çıkmaya başlıyor.
Post-modern hayatın elektronik aletlerle ilişkilendirilen en yeni hastalığı Elektromanyetik Aşırı Duyarlılık Sendromu ya da kısa adıyla EMADS.
Adı her geçen gün daha çok duyulan EMADS henüz tüm uzmanlar tarafından bir hastalık olarak kabul edilmiyor. Meselâ, hiçbir klâsik tıp kitabında bu hastalığın adı geçmiyor, ama Dünya Sağlık Örgütü’ nün EMADS ile ilgili yayınları var; bununla ilgili araştırmalar ve uluslararası toplantılar düzenleniyor.
Özel bir belirtisi yok
EMADS klinik belirtilere göre tanısı konan bir sendrom; herhangi bir röntgen veya başka bir laboratuar bulgusu yok.
EMADS beş temel belirtisi olduğu kabul ediliyor:
Ben de mi EMADS oldum? Şimdi bunları okuyup da ‘Bu belirtilerin birçoğu bende de var, yoksa ben de EMADS hastası mıyım’ diye kederlenmeyin.
Bir kere bu belirtilerin hiçbiri bu hastalık için spesifik değil; pek çok başka hastalıkta da bu tür şikâyetler olabiliyor.
İkincisi de bunların tümü de subjektif, yani kişiye özel şikayetler. Meselâ bir kişinin hâlsizliği var mı yok mu, bunu herhangi bir şekilde kanıtlamak mümkün değil. Başı ağrıyan birinin ağrısının büyüklüğünü ölçecek bir alet veya yöntem yok.
Bunun için de böyle bir hastalığın olmadığını iddia edenler, bu belirtilerin daha önceden mevcut olan psikolojik problemlerin alevlenmesinden veya elektromanyetik radyasyondan değil de bundan zarar göreceğini endişesinden kaynaklanabileceğini ileri sürüyorlar.
Kişisel duyarlılık önemli olabilir EMADS’ ın hangi mekanizma ile ortaya çıktığı da henüz kesin olarak bilinmiyor, ama elektromanyetik radyasyonun özellikle sinir ve bağışıklık sistemlerini etkilediği düşünülüyor.
Bazı kontrollü laboratuar araştırmaları, belirtilerin şiddetinin maruz kalınan elektromanyetik radyasyonun derecesi ile ilgili olmadığını göstermiş. Bundan dolayı da EMADS’ ın ortaya çıkmasında manyetik radyasyon dışında başka faktörlerin de etkili olabileceğini savunanlar var: Flüoresan lambaların titreşimleri… ekranların parlaklığı… sürekli bilgisayar başında çalışmanın yarattığı ergonomik problemler…. bunlardan bazıları. Kişisel duyarlılığın önemli olduğunu kabul edenler de var ki, çok makûl bir yaklaşım bence de.
İskandinav ülkelerinde daha çok görülüyor
EMADS’ ın görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ ne göre, İsveç, Almanya ve Danimarka’ da İngiltere, Avusturya ve Fransa’ ya göre daha fazla görülüyor. İskandinav ülkelerinde deri ile ilgili şikâyetlere daha fazla rastlandığı da biliniyor.
Hastalığın görülme sıklığı konusunda da kesin bir bilgi yok. Bir milyon insanın ancak birkaçını ilgilendirebileceğini ileri sürenler olduğu gibi, bundan çok daha fazla olduğunu iddia edenler de var.
Gelelim neticeye
EMADS diye bir hastalığın olup olmadığı henüz kesin olarak belli değil, ama her geçen gün çevremizi daha çok kuşatan elektromanyetik radyasyonun başımıza türlü dertler açması sürpriz olmayacak.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com