HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Emrah Serbes olayında dikkat çeken gelişme: Hava yastığı inceleme altında

Ayhan Özçelik ve kızı Zeynep Özçelik’in can verdiği, anne Nilgün Özçelik’in ise ağır yaralandığı kazayı kendisinin yaptığını itiraf eden ve önceki gün teslim olduktan sonra tutuklanan yazar ve senarist Emrah Serbes'in hava yastığındaki kanından kaza günü alkol ya da başka bir madde kullanıp kullanmadığı araştırılıyor. Gündemi sarsan olay pek çok yazarın da gündeminde yer alırken, ortaya birbirinden ilginç detaylar ve yazılar çıkıyor. İşte Emrah Serbes olayında bugün...

İzmir-Aydın Otoyolu’nda 22 Eylül günü saat 04.30 sıralarında Ayhan Özçelik (59) ve kızı Zeynep Özçelik’in (16) can verdiği, anne Nilgün Özçelik’in ise ağır yaralandığı kazayı kendisinin yaptığını itiraf eden ve önceki gün teslim olduktan sonra tutuklanan yazar ve senarist Emrah Serbes’in kaza günü alkol ya da başka bir madde kullanıp kullanmadığı araştırılıyor.

Kaza sonrası alkol muayenesi yapılmayan, kan örneği alınmayan Serbes’in hava yastığındaki kanından, kaza günü alkol ya da başka bir madde kullanıp kullanmadığı araştırılırken, adli tıp uzmanları süre geçtiği için tespitin çok zor olduğunu söyledi.

"ARTIK MÜMKÜN DEĞİL"

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Coşkun YORULMAZ: “Kişinin uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığını kuvvetle muhtemel saptamak mümkün. Hangi maddeden, ne kadar kullandığı belirlenebilir. Ne kadar kullandığını bildiğimizde saatini de belirleyebiliyoruz. Ancak bu testler ilk 24 saatte örnek alıp yapılmalı. 1 hafta sonra yapılan test saatlik tahmin vermez. Yani maddenin etkisinde olup olmadığını saptamak artık mümkün değil. Serbes, bu süreci bilerek beklemesi durumda, delilleri yok etmekten yargılanabilir.”

Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Halis DOKGÖZ: “Eğer otomobilde kan varsa, bu kanın kime ait olduğu saptanabilir. İlk problem, kanın, hava yastığı ya da hangi materyal üzerinde ise bozulmamış olması. Alkolü saptamak çok zor. Çünkü miktar analizi yapmak ya da varlığını, yokluğunu belirlemek, üzerinden çok süre geçtiği için imkânsız. Bunun bilinçli olarak yapılıp yapılmadığını şu an bilemeyiz.” (Habertürk)

'EMRAH SERBES OLAYINDA YANILAN KİM? BEN MİYİM'

DÜN, Hürriyet ve Posta dahil, neredeyse bütün gazetelerin yaklaşımlarına baktım...

Basında güvendiğim isimlerin yorumlarını okudum...

Sonra bir de kendi yazdığım yazıya baktım...

***

Benim bakış açım, onlarınkine göre biraz, hatta fazlasıyla iyimser kalmış görünüyor...

***

Emrah Serbes’i senaryolarından ve romanlarından tanıyorum.

Tabii bir de mülakatlarından.

Yeni Türk romancı neslinden beğendiğim bir isim...

Üslubundaki hip hop tarzı, karakterlerinin isyankârlığı hoşuma gidiyor.

Yol açtığı kaza da onun yazarlığı hakkındaki bu düşüncemi değiştirmez...

***

Ama romanını beğenmemin de onun yol açtığı kazadaki sorumluluğunu ve davranışını sorgulamamı değiştirmemesi gerekir.

***

Yazdığım yazıya bu gözle bakıyorum...

Evet biraz aceleci ve fazla iyimser bakmışım.

Daha şüpheci olmalıymışım...

***

Peki nereden kaynaklandı bu aşırı iyimserlik?

Yaşadığımız günde “vicdansızlık” öylesine zirve yaptı, insanlara öylesine büyük haksızlıklar yapıldı ki...

“Vicdan” kelimesini, “vicdan sızısı” duygusunu, kötü yazılmış bir senaryoda okusam bile bana iyi geliyormuş demek ki...

***

İşte bu noktada yazıdaki iyimserliğime hafifletici bir neden bulamasam da, en azından bir bahane uydurmuşum.

EMRAH SERBES DERSİ

BIRAKALIM hukuk işini yapsın...

Biz kendimizi yargının yerine koyup kararı biz vermeyelim...

Çünkü aşırı iyimserlik kadar, aşırı yargıçlık da insanı yanlışa götürebilir... (Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök)

'T DE YOK VİCDAN DA'

EMRAH Serbes’in itirafı meselesine hiç girmek istemiyordum ama kaçamadım. Gün boyunca kendime “Vicdan mı oyun mu” diye sorup durdum. Zira, kahramanımız iyi bir polisiye oyun yazarıydı.

Ertuğrul Bey (Özkök) dün “(Niye hemen o gün yapmadın) diyecekler çıksa da... İyidir be” diye yazınca da kendimi tutamayıp konuyu araştırmaya başladım. Şu detaylarla karşılaştım:

Olayda görgü tanığı vardı ve kaza sonrasında “yaralı” muamelesi gören Serbes’in sarhoş olduğunu söylemişti.

Patlayan havayastıklarından DNA örnekleri ile savcının elindeki diğer somut deliller (Serbes’in kredi kartı dökümü -o gece alkol satın aldıysa ya da alkollü bir yemeğin faturasını ödediyse- güzergâhtaki hız ölçüm cihazlarının kayıtları olabilir) kapısının polislerce çalınmasını an meselesi yapmıştı.

O gece alkollü yakalansaydı TCK 21. maddedeki ‘olası kast’ düzenlemesi nedeniyle cinayet işlemiş gibi ceza alacaktı (20-25 yıl). Şimdi ise alkollü olduğu kanıtlanamayabilir ve varsayım üzerinden karar verilemeyebilir. Bu da taksirle ölüme sebebiyet vermekten en fazla 12 yıl ceza (4 yılı cezaevinde 2 yılı adli kontrolle dışarıda infaz) anlamına geliyor.

REKLAM KOKAN HAREKETLER

Diyelim ki, bunlar yüzünden değil, sadece vicdanını dinleyerek teslim oldu. O zaman da durum değişmiyor. Çünkü, en yüksek adalet vicdandır ve vicdan da gerçeğe dayanır. Emrah Serbes, o gece gerçeği herkesten sakladı. İyi, adaletli ve vicdanlı bir insan olabilecekken kötü olmayı seçti, yalan söyledi. Bununla da yetinmedi, vicdanına teslim olduğunu iddia ettiği bir anda bile yanlış yolu seçti. Doğrudan savcıya gideceğine, itirafını sosyal medyadan yayınladı. Ardından polislerin arasında “Sonunda T yok, Serbes” diye bağırarak gazetecilere “Soyadımı doğru yazın ha...” mesajı verdi.

Bu iki davranış da “reklam kokuyordu” ve son kitabında anlattığı “müptezellere”yakışır bir davranıştı. Neticede “vicdanlı” olduğuna inanma çabamın son kırıntılarını da yok etti. “Masumiyet” karinesine saygı duymaya çalışsam da “16 yaşındaki bir çocuğun cansız bedeninin önünde vicdanının sesini duymayan biri, hiçbir zaman vicdanlı olamaz” demeye başladım. Artık, cezaevinde kalacağı 4-5 yıl içinde yeni kitaplar, senaryolar yazacağını, serbes(t) kaldığında da “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” anlayışıyla başına gelen bu trajik olayın sonuçlarından yararlanacağını da düşünmeden edemiyorum. (Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek)

EMRAH SERBES'İN İTİRAFI SONRASINDA

MİDEM ağrıdı.

İçim burkuldu.

Samimi gelmedi, vicdan muhasebesi olduğu hiç gelmedi.

“Bir tribün arkadaşı neden kazayı üstlenir, günümüzde insanın kan bağı olan ailesinden, canından biri bile böyle bir teklif için 10 saat düşünür?” dedirtti.

Kenan Doğru soyadındaki gibi doğru değil, bayağı polisi, yargıyı yanlış şekilde şaşırtmayı başarmış ve 6 gündür bir yalan uğruna hapiste yatıyor. Tam da Kenan Yanlış dedirtti.

Polis kayıtlarında adı geçmeyen bir adamın günler sonra kahraman olma çabasıyla yaptığı, “Bak itiraf ediyorum”, “Bak vicdan muhasebesi yaptım” tarzında açıklaması hiç ama hiç samimi gelmedi.

Müebbet yatabilecekken tüm deliller ve olasılıklar ortadan kalktıktan sonra itiraf etmesi delikanlılık değil.

İtiraf etmesi, delikanlılığın kitabını yazması, vicdan muhakemesi yapması için o gün Emrah Serbes’in ne içtiğini, nasıl bir boyutta olduğunu tam anlamıyla anlatması şart. İşte o zaman belki vicdanının gerçekten rahat etmediğini düşünebilirim.

Sosyal medya hesabı Twitter’da yazdığı mektupla itiraf edip tam da gündeme uygun bir senaryo yazarak, “Helal olsun adama” muhabbetiyle değil yargının karşısında gerçek bir suçlu gibi her şeyi anlatması gerekir.

BUNU DA UNUTACAĞIZ

ARTIK her şey sosyal medyada yaşanıyor farkındaysanız. Milletin sosyal medyada üzerinden kavga etmesini geçtik, herkes itirafını bile oradan yapar oldu. Önce, “Dur ben sosyal medyada bir itiraf edeyim. Gidip sonra intihar ederim” diyen Mehmet Pişkin’i de gördük. Kim olduğunu unuttunuz değil mi? Üç sene geçti üzerinden. 18 Ekim 2014’te o videoyu çekti, derdini anlattı, şarabını içti ve sonra da intihar etti.

Şimdi de dizi senaryosu yaşanıyor. Derdini bir güzel anlatıyor, sonra Twitter’dan yayınlıyor ve gidip teslim oluyor. Yakında bunların filmleri de çekilecek. Sosyal medya her gün yeni kahramanlar yaratmaya devam ediyor. Acımasızca... (Habertürk yazarı Esin Övet)

EMRAH'LAR, KADİR'LER, CAN'LAR ZERRİN'LER, RÜZGÂR'LAR FALAN... ÇOK UCUZ BİR ROMAN

EMRAH Serbes’in bir vicdan ayaklanmasıyla hareket ettiğine inanmaya hazırdım.

Ta ki...

Teslim olduktan sonra polis aracına bindirilirken...

“Ben Emrah Serbes! Serbes’in sonunda t yok!” diye bağırdığını işitinceye kadar.

Bakar mısınız herifin yaptığına!

16 yaşında genç bir kızın ve babasının ölümüne sebebiyet verdiği için vicdanı sızlayan bir adam, “Soyadımın sonunda t yok” falan diye espri patlatmaya ve mevzu çıkarmaya çalışıyor!

Senaryo falan değil bu...

Çok pespaye ve çok ucuz bir roman! (Hürriyet yazarı Ahmet Hakan)


En Çok Aranan Haberler