İşte Başbakan'ın konuşmasından satır başları:
Pazar sabahı Türkiye’nin ve İstanbul’un en kalabalık yerlerinden birinde Taksim meydanında menfur bir saldırı gerçekleşti. Bildiğiniz gibi Taksim meydanı 24 saat capcanlıdır. Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla genciyle bu meydan dopdoludur. Bir çok turistin gelip gittiği, insanların burada kol kola gezdiği Türkiye’nin güzel bir fotoğrafını yansıtır bu meydan.
SALDIRININ ARKASINDA KİM OLDUĞU ÖNEMLİDİR
Terör bu birlik ve kardeşlik tablosunu ele almıştır. İntihar bombacısı hayatını kaybetmiştir. 15’i polis, 17’si sivil olmak üzere 32 kişi yaralanmıştır. Ben bir kez daha milletimize, İstanbullulara, emniyet teşkilatımıza ve yaralılarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.
Şunu belirtmek durumundayım. Bu saldırının kim yada kimler tarafından yapıldığı, hangi örgüt yada örgütler tarafından icra edildiği, arkasında kimler olduğu elbette önemlidir. Nitekim güvenlik güçlerimiz gereken çalışmaları yürütmektedirler.
TERÖRÜN KİRLİ YÜZÜ
Ancak bunlardan daha önemli olan, saldırının terör olgusunu bir kez daha gözler önüne sermiş olmasıdır. Bu saldırıyla terörün kanlı ve kirli yüzü çok daha iyi anlaşılmıştır.
Toplu bir katliamı hedef alan bir anlayış, insana ait hiçbir hissiyata sahip olamaz. Kendi yaşamına da son veren anlayış, ancak büyük bir gaddarlıkla izah edilebilir. Hiçbir amaç hedef böyle bir gözü dönmüşlüğe izin veremez. Bu saldırı evet insanlık dışı bir saldırıdır. Onun içinde bu saldırının hedefi Türkiye değil, milletimiz değil, insandır insanlıktır.
HEP BİRLİKTE TAVIR ALALIM
Terörün hiçbir ayrım yapmadan, hiçbir insani vicdanı ulvi değer taşımadan nasıl insanı ve insanlığı hedef aldığını birkez daha gördük.
Çocukları katleden yada onları hedef alan anlayış insani olamaz. Köyünden il merkezine giden vatandaşı, 9 canı katleden bir anlayış insani olamaz. Sabah namazını kıldırmak için camiye giden imamı öldüren anlayış insani olamaz. Ankara’da Anafartalar çarşısı önünde otobüs bekleyen, iki gün sonraki düğünü için durakta bekleyen, gecekondusuna gitmek için evinden çıkan insanı katleden bir anlayış insani olamaz.
Biz diyoruz ki, teröristi sadece terörist olarak görelim bunun için hep birlikte tavır alalım. Sekiz yıldır bulunduğumuz her platformda bu tezlerimizi dile getirdik. Terörün bir insanlık suçu olduğunu ifade ettik.
TERÖR POLEMİK MALZEMESİ OLMAMALI
Terör üzerinden hükümeti yıpratmaya çalışmak, terörle mücadele gibi milli bir meselede ortak bir duruş sergileyememek yanlış olur. Kimse terör ve terörle mücadele konusunu polemik malzemesi yapmamalıdır.
Terörü sadece asayiş meselesi olarak görmeyen, tüm boyutlarıyla meselenin üzerine giden iktidar Ak Parti iktidarıdır.
Yıllar yılı bölge halkının tepkisini çeken yanlış politikalara son veren iktidar Ak Parti iktidarıdır. Etkin mücadele edilmeseydi Türkiye bu noktaya ulaşamazdı. Eğer biz terörle etkin mücadele ederken, demokratikleşmeye hız vermeseydik, bölgede yatırım yapmasaydık, sosyal politikaları hayat geçirmeseydik, milletimizin birlik ve bütünlüğü daha büyük risklerle karşı karşıya kalmış olabilirdi.
Biz halkımızı kucakladıkça hak ve özgürlükleri genişlettikçe birileri bundan rahatsızlık duymaya başladı. Türkiye demokratikleşirse, hukukun üstünlüğüne geçerse, benim vatandaşlarımı daha fazla istismar edemeyeceklerinin farkına vardılar.
YATIRIMLAR ENGELLENMEK İSTENİYOR
Önceki gün Ilısu Barajı’nda incelemelerde bulundum. Ilısu Köyüne gidip orada yaptırdığımız konutları vatandaşlara iade ettik. Artından Şanlıurfa’ya gittik 11 tesisin açılışını yaptık. Bölgenin çehresi değişiyor arkadaşlar. 8 bin yıllık su sorunu sona eriyor.
Bölgenin yoksulluğuna çare olacak bu büyük yatırımlar engellenmek isteniyor. Yoksulluk bitmesin ki biz bölge insanını istismar edelim diyorlar. İşsizlik bitmesin ki gençleri kandıralım diyorlar. Suyla birlikte, yolla, hastaneyle üniversiteyle birlikte bu yörelere demokrasi gelmesin istiyorlar. Ben bölge halkının terörün bu yüzünü artık görmelerini istiyorum. Terörün artık iç yüzünü gerçek yüzünü görüp cesur bir duruş sergilemelerini istiyorum.
Şu sekiz yılda, Ak Parti hükümetlerinin tüm Türkiye’nin olduğu gibi, bölgenin sorunlarıyla nasıl samimi bir şekilde koştuğunu herkes görüyor, ben ayrıca görmelerini istiyorum.
YOLUMUZ KARDEŞLİK YOLU
Biz terör saldırıları nedeniyle yatırımları ertelersek, biliniz ki kazanan terör örgütleri olacaktır. Onlar vazgeçelim istiyorlar, bataklık kurumasın istiyorlar. Birileri kardeşlikten barıştan rahatsız olabilir. Ancak bizim yolumuz kardeşlik yoludur. Güven ve istikrar yoludur. Adalet ve barış yoludur. Biz yolumuzdan dönmeyecek, azmimizi ve heyecanımızı kaybetmeyeceğiz. Bu oyunlar bugüne kadar bozduk, bundan sonra da bozmaya devam edeceğiz.
MUHALEFET TÜRKİYE’Yİ KUCAKLAYAMIYOR
29 Mart 2009 mahalli idareler seçimlerinin ardından, muhalefet partilerinin siyasi üsluplarına dair bazı söylemlerim olmuştu. Son haftalardaki üslup nedeniyle bu değerlendirmelerimi hatırlatmak istiyorum. CHP olsu, MHP olsun, BDP olsun. Türkiye’yi kucaklayamıyor, Türkiye’nin diliyle aynı dili konuşamıyorlar. Durumun farkında olan bu siyasi partiler küçük olsun ama benim olsun tavrıyla hareket ediyor. Bizim, 12 Eylül’de hayır oyu verenleri anlama çalışmaları da bizi haklı çıkardı. Kasıtlı olarak, sürekli kışkırtılıyor.
Ben muhalefet parti liderlerinin kendi üsluplarından rahatsız olduklarını düşünüyorum. Aziz milletimiz elbette Ak Parti ve diğerleri arasındaki üslup farkını görüyor ve değerlendirmesini yapıyor.
YÖNETİME DEĞİL TABANA SESLENİYORUM
Ben CHP’nin, MHP’nin, BDP’nin yöneticilerine seslenmiyorum. Onlara oy vermiş kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülkeyi hep birlikte ele alacağız diyorum. Çünkü yüzde 42’nin içinde bunu gördük.
Ben şimdi onlara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına, en seviyesiz şekilde dil uzatmak hiç kimsenin haddine değildir. halkı da değildir. grup kürsüsünde adeta freni patlamış kamyon gibi aklına ilk geleni düşüncesizce konuşanlar kendilerine küçültürler.
BUNLAR KARİKATÜR MUHALEFETİ
Sergi adı altında hakaret albümü yapmışlar. Üç dört gün sonra da kapatma kararı almışlar. Ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Sonra da kendi yaptıklarından utanıp sergiyi kaldırdıklarını açıklıyorlar. Siyaset bağırıp çağırmak, yalanı doğru gibi anlatma sanatı değildir. 12 Eylül’de, bunlar muhalefeti karikatür dergilerine havale etmişlerdi. Ama görüyoruz ki bunlar ana muhalefet değil karikatür muhalefeti.
Birileri dillerinin altındaki baklayı çıkarmaya başladılar. Önce millete bidon kafalı dediler, orada durmadılar. Göbeğini kaşıyan adam dediler. Durmadılar. Milletin seçimle gelmiş hükümetine ağza alınmayacak küfürler etmeye başladılar. Çevreyi korumak adına yazı yazanların, bizzat çevreyi kirlettiği, buna gönül çevresini kirletmek denir.
Bu üslup ve bu seviye bu sözcükler bu hakaretler dünyanın hiçbir yerinde düşünce basın özgürlüğüyle ifade edilemez. Bizim medyaya yönelik eleştirimiz buna olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde yazı ile de ikrar edilmiştir. Bunlar sadece bugün değil, seçmene de başbakanlara da bu seviyeyle baktılar.
1940’lardan itibaren cumhuriyetin asıl sahibi, yani millet, cumhuriyet coşkusundan adeta uzak tutuldu dışlandı.
Bu tür yazıyı yazanların, basın konseyi gibi basın ahlak ilkelerini savunan bir konseyin başında böyle birinin olması Türkiye için yüz karasıdır, Türk basını için yüz karasıdır. Basın konseyinin basın ve ahlakı varsa, biz böyle birisiyle yürüyemeyiz demeleri lazım.
Cumhuriyet ne zaman cumhurla buluştu o zaman boykot başladı. Dün milletle aynı yerde değillerdi, bugün de milletle aynı çizgi de değiller. Biz devlet millet bütünleşmesini savunuyoruz. Her kademede bunu savunuyoruz. İşte o olduğu zaman 73 milyonun kardeşliğini konuşabiliriz.
Bunu yapamazsan, o zaman gidersin Bağdat caddesinde tur atarsın. Ama biz Bağdat caddesine de gideriz, Kasımpaşa’ya da, Ümraniye’ye de, Dudullu’ya da gideriz.