Yunanistan'ın başkenti Atina'da temaslarını sürdüren Başbakan Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou ile birlikte Hilton Otel'de düzenlenen Yunan-Türk İş Forumu toplantısına katıldı. Devletler arasındaki ilişkilerde haset gibi kavramlara yer olmadığını söyleyen Erdoğan, "Geçmişte ne olmuşsa olsun biz komşu iki devlet olarak gelecek vizyonuyla hareket etmek zorundayız" dedi. Yunanistan ile Türkiye arasındaki farkları liste haline getirilmesi durumunda benzerliklerin ve ortaklıkların ağır basacağını ifade eden Erdoğan, her iki ülkenin de Avrupa ve Balkan coğrafyasında bulunduğunu, iki ülke de Akdeniz kültürünü paylaştığını söyledi. Erdoğan, "Ben Ege'nin bizi ayıran değil birleştiren bir deniz olduğuna inanıyorum. Bu deniz bir barış denizi olarak tarihe geçmelidir" dedi.
Son 7.5 yılda Yunanistan'la ilişkileri geliştirilmeye çalıştıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Ben mesafe kat ettiğimize inanıyorum. 2002 yılında Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret 903 milyon dolar seviyesindeydi. 2008 yılında 3 kat arttı. 2010 yılının ilk üç ayında bizim ihracatımız 401 milyon dolar olarak değişti. Bu önceki sene 360 milyon dolar oldu. Yani dış ticaret hacmimizdeki gerilemenin durduğunu hatta ilerlediğini görüyoruz" dedi.
Geçmişte yaşanan gerilimlerin yerini diyalog ortamlarına bıraktığını ifade eden Erdoğan, "İki ülke de ekonomik olarak faydalarını görmüştür" dedi. Bugün işadamlarının sektörel bazda ciddi çalışmalar yaptığını söyleyen Erdoğan, bugün 200 kadar görüşme yapıldığını kaydetti. Erdoğan, "Bu görüşmeler geleceğe yönelik en önemli adımlardır. Bu görüşmeler bundan sonra gelişecek. Bu bir başlangıçtır. Bakanlarımız yılda iki kez bir araya gelecek. Biz yılda en az bir kez başbakan olarak bir araya geleceğiz. Ne yaptık ne yapacağız? Yunanistan'ın da buna inandığını gördük" dedi.
En büyük krizin yaşandığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, bu krizi her ülkenin hissettiğini söyledi. Erdoğan, "Krizin başladığı andan itibaren Türkiye olarak krizin küresel olduğuna vurgu yaparak çözümün de ortaklaşa bulunması, aranması noktasında adımlarımız oldu, çağrılarımız oldu. Ve bunu G-20 toplantılarında da dile getirdik. Ülkeler arası dayanışmaya ve bölgesel işbirliği çalışmalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu kuşku götürmüyor. Diğer bir ifadeyle zaman ortak meselelerin çözümünde, bölgesel sahiplenme bilincinin kuvvetlendirilmesi zamanıdır. Yunanistan'ın karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlardan Türkiye olarak kendimizi soyutlamamız tabiatıyla mümkün değildir. Zira komşumuz Yunanistan'ın istikrarı ve zenginliği bizim istikrarımız zenginliğimizdir. Komşu ülkeler birbirini aşağı çekerek değil, yukarıya çekerek hep birlikte dayanışma içinde gelişebilirler. Biz buna böyle inanıyoruz. Bizde bir söz var, komşu komşunun külüne muhtaçtır. Bu söz iyi günde de kötü günde de ilk komşumuzu yanı başımızda bulacağımızı ifade eder. Komşuluk hukuku dayanışmayı, paylaşmayı gerektirir. Dış ticaret hacimleri 2 milyar dolar seviyesinde, 3 milyar dolar seviyesinde olan iki ülkenin böyle bir ortamda dayanışma içinde olmaması da söz konusu olamaz. Zor bir süreçten, hassas bir süreçten geçildiğini biliyorum. Türkiye olarak geçmişte küresel ve ulusal krizlerden çok ağır bir şekilde biz de etkilendik. 90'lı yıllarda, 2000-2001 krizleri, bunları bizlerde yaşadık. Milletçe ağır bedeller ödedik. Ekonominin dengelerinin hassas olduğu bir ortamda en küçük bir dalgalanma bizde adeta tsunami etkisi yaptı. Türkiye ekonomik krizlerde ağır faturalar ödemek zorunda kaldı. 2000-2001 yıllarındaki bu finansal krizler tarihimizin en büyük, en derin krizleriydi. Ancak bu krizlerden, ondan önceki krizlerden edindiğimiz tecrübeden yola çıkarak, hükümet olarak kapsamlı bir reform programı uyguladık. Bir yandan Türkiye'yi istikrar ve güven zemininde büyütürken, diğer yandan yapısal reformlarla ekonomiyi şoklara karşı dayanıklı bir konuma taşıdık" dedi.