ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cüneyt Zapsu ile ticari bağlantıları bulunduğu ve teröre maddi destek sağladığı öne sürülen Yasin El Kadı'yı tanıdığını ve kendisi gibi inandığını ifade etti. Erdoğan, "Türkiye'yi seven ve burada yatırımları olan bir insan. Hayırsever olmaktan başka hiçbir şeyi olmayan bir insan" dedi.
Başbakan Erdoğan, NTV televizyonunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ortadoğu'da yaşanan gerginliğe ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, bu süreç başladığında önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in kendisini aradıklarını hatırlattı. Görüşmelerde bu süreçle ilgili olarak konuştuklarını kaydeden Erdoğan, bu görüşmelere başladıklarında sıcak bir münasebetin başladığını kaydetti. Abbas'ın askeri bulmak için zaman istediğini anlatan Erdoğan, Abbas'ın 'bu işin takipçisi olacağız, söz veriyoruz' dediğine işaret etti. Olmert'in de, 'size güveniyoruz, bekleyeceğiz' diyerek kendisine güvence verdiğini hatırlatan Erdoğan, "Ama ne yazık ki bombalar patladı. Altyapı ciddi hasar gördü. O günden sonra sayın Haniye ile artık görüşemedim. Abbas da başbakanıyla görüşemediğini söyledi. Bu sürecin başlangıcı durup dururken olmadı. Plajda 7 Filistinli çocuğun öldürülmesiyle başladı. Hamas'ı yol haritasına destek vermeleri konusunda ikna etmeye çalışıyorduk. Annan'a, Bush'a durumu anlattım. 'Gidiş iyi değil' dedim. 'Bunlara duyarsız kalmamalıyız' dedim. Bu arada Bush ve Olmert'le görüşmemde Suriye ile görüşülmesinin isabetli olacağını söyledim. Onlar Suriye'den hep şüpheyle bahsediyorlardı. Ben özel temsilcim olarak Ahmet Davutoğlu'nu gönderdim. Suriye Türkiye'ye güvendiğini, ama kesinlikle askerin Suriye'de olmadığını bildirdi. Anladık ki olay tamamen Filistin tarafında. Bu işin çözümü tamamen Hamas'a bağlı. Asıl netice Haniye'de. Haniye, 'kesinlikle bulduğumuz anda teslim ederiz' dedi. Asker aslında şu anda Hamas'ın elinde ama karşılığını almaları gerekiyor.
Nedir o? Bakanlarını, milletvekillerini kurtarması gerekiyor. Daha önce başka talepler vardı, çocukların, kadınların, özürlülerin serbest bırakılmasıydı. Bir de çok aşırı yaşlı olanların serbest bırakılmasıydı. Bu konulara bir sıcak bakış İsrail'de de söz konusuydu. Bu olaylar yaşanınca süreç kızıştı. Putin ve Blair'le yaptığımız görüşmelerde bu gelişmeleri paylaştık. Biz 16-17 günlük süreç içinde bu işi ciddi manada takip ediyoruz. Ahmet Davutoğlu üzerinde yapılan spekülasyonlar bizi de üzdü. Bu arkadaş bir ilim adamıdır. Mesleğini bırakarak büyükelçilik sıfatını almıştır. Biz kendisini özel temsilci olarak Suriye'ye gönderiyoruz. Bakıyoruz, arkadan çok çirkin eleştiriler. Elçilik vazifesinde her şey açıklanmaz ki. Bazı şeyler gizli tutulur. Bazı şeyler var ki tarih onları açıklar. Gece gündüz demeden koşturan, bir ay içinde gittiği ülke sayısı 10, Davutoğlu için burada bir yıpratma kampanyası başlatmak doğru değil. Bu konularda anlayışlı davranılmasını istiyorum" diye konuştu.
"FİLİSTİN'DE HAMAS'IN SİYASALLAŞMIŞ BİR YAPISI BULUNUYOR"
Başbakan Erdoğan, Ortadoğu konusundaki temasların sürüp sürmeyeceği sorusu üzerine konuyla ilgili sürekli temas halinde olduklarını ifade etti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İsrail Dışişleri Bakanı'nı arayacağını kaydeden Erdoğan, kendisinin de Olmert'i arayacağını, ulaşabilmesi halinde Haniye ile görüşeceğini belirtti.
Erdoğan, "Bu bizim derdimiz" dedi. Gerekirse liderleri Ankara'da toplayabileceklerini ifade eden Erdoğan, Filistin'de Hamas'ın siyasallaşmış bir yapısının bulunduğunu, artık Hamas'ın olmadığını söyledi. Erdoğan, "Orada daha ileri demokrasi diyorsak, demokrasi içinde bir mücadele veriyorsak bu konuda bu iletişimin kesilmemesi lazım.
Bizim yaptığımız şey bu" dedi. Erdoğan, CHP'ye yaptığı ziyaretle ilgili soruları da cevapladı. Şu anda Türkiye'nin en eski, mazisi en derin partisinin CHP olduğuna işaret eden Erdoğan, CHP'nin kendisi için modern bir hizmet binası inşa ettiğini anlattı. Erdoğan, "Ben de CHP'nin Genel Merkezi'ni ziyaret etmeyi bir görev telakki ettim.
Nezaketin gereği olarak bunu yaptım. İkramlar yapıldı, aramızda şakalaşmalar oldu. Binanın yapısıyla ilgili bizi bilgilendirdiler. Bizim inşaatı devam eden hizmet binamızla ilgili konuştuk. Samimi bir dost sohbeti oldu. Siyaset meydanında farklı oluyor. O zeminde farklı oluyor" diye konuştu.
CHP lideri Baykal'ın, 'Köşk'e çıkarsa Yüce Divan'a götürürüz' şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda gerekli açıklamaları daha önce yaptığını hatırlattı. Bu konuyla ilgili olarak bütün şartların anayasada belirlendiğine işaret eden Erdoğan, bu konu üzerinde daha fazla durmak istemediğini vurguladı. Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:
"Gündeme getirilerek bize soruluyor. Herhalde gündemde madde eksikliği var, eksikliği giderebilmek için bunlar gündeme getiriliyor. Başka şeyleri konuşsak daha iyi olur. Cumhurbaşkanlığı olayı bir yıl sonra. Yapılacak seçimle ilgili olarak mevcut Cumhurbaşkanı'na saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Vakti geldiğinde her parti kozunu ileri sürecektir. Sivil Toplum Örgütleri ile irtibat halinde olacaktır. Bu arada bize düşüncelerini yansıtanlar oluyor. Cumhurbaşkanı'nda nasıl özellik aranır? Bunlar zaten bellidir. 'Kendisini tarif ediyor' şeklindeki düşünce yorumlayana göre değişir. Ben sadece ortaya bazı ilkeler koydum. Kişisel yaklaşım tarzımdır. Baykal'ın ifadesi bir iddia mıdır, bir iftira mıdır bunu birbirinden ayırmak lazım. İftira başka, iddia başka şeydir. Bu noktada kendimize olan inancımız çok çok fazla."
"CHP İLE BİRLEŞEBİLİRSEK BU KONUDA 25 YAŞI SEÇİLME YAŞI OLARAK YETİŞTİREBİLİRİZ"
Erdoğan, yaşanan tartışmaların kazanımların kaybedilmesine yol açacağı yönünde bir endişe taşıyıp taşımadığı sorusu üzerine Türkiye'nin bu dalgaları rahatlıkla aşacak bir konuma geldiğini söyledi. Erdoğan, "Erken seçim diye bir şey yok. Bunu kafanızdan silin. Erken seçim iddiasında bulunmak Türkiye'ye ihanettir. Anayasa 5 senede bir seçim yapılır diyor. İstikrar eşittir itibar. Biz şu anda bunu sağladık. Çalışmalarımızı buna göre yürütüyoruz. Önümüzdeki yılın sonbaharında, zamanında seçim yapılacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimi de zamanında yapılacaktır" şeklinde konuştu. Erdoğan, eşinin türbanlı olması ile ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine ise, "İlkeler anayasada belirlenmiş. Anayasada ilkeler neyse bu çerçevede bu yürütülür. Bizim tavrımızı belirleyen yasalar değil mi? Şu anda halkın seçtikleri seçiyor.
Bizden önce Sezer'i, Demirel'i, Özal'ı kim seçti?" dedi. Meclisin erken açılmasının gündemde olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, bu konuda kesin bir karar vermediklerini kaydetti. Okulların 18 Eylül'de açılacağına dikkat çeken Erdoğan, "AB ile ilgili yasalar konusunda bir sıkıntımız var. Onların yetişebilmesi için bir ihtimal 19 Eylül'de açılmasıyla ilgili bir çağrı yapabiliriz. Zaten milletvekilleri de Ankara'ya dönmüş oluyor" diye konuştu.
Seçilme yaşının 25'e inmesi ve seçim öncesi ittifaklara imkan verilmesi yönünde bir düzenlemenin gündemde olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, parti programında seçilme yaşının 25 olmasına yönelik ilke kararı bulunduğuna işaret etti. Erdoğan, "CHP ile birleşebilirsek bu konuda 25 yaşı seçilme yaşı olarak yetiştirebiliriz. Onun da Kasım'dan önce çıkarılması gerekiyor. Bana göre seçilmek, seçmek hangisi zordur derseniz zor olan seçmektir. Seçilmek kolaydır. İşi öyle bir noktaya getirelim ki gencin ufku daha derinleşsin, üniversite yıllarından itibaren 'ben de bu parlamentoya girebilirim' diyerek kendini siyasetin içinde hissetsin. Zor olanı 18 kabul ediyoruz, hiç olmazsa seçilme yaşını 25 olarak kabul edelim ki daha genç, daha dinamik bir meclis olsun. Seçimden sonra koalisyon olması gerekiyorsa ittifak yapılıyor. İttifak yaptığınızda millet nezdindeki itibarınızı göremezsiniz ki. Ondan sonra koalisyon gündeme gelir. Kişisel olarak seçim öncesi ittifakı doğru bulmuyorum. Tek başına iktidar olursun, yine koalisyon yaparsın" değerlendirmesini yaptı.
"TÜRKİYE'DE ŞU ANDA ZORUNLU DİN DERSİ DİYE BİR OLAY YOK, DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK DERSİ VAR"
Erdoğan, akaryakıt zamları ve ÖTV'nin indirilmesi konusunda bir çalışma olup olmadığı sorusu üzerine, "Akaryakıtta artık fiyat belirleyici değiliz. Bunu hükümet belirlerken söylenen şuydu, hükümet karışmasın. Biz de çekildik. Biz sadece oradan aldığımız ÖTV'ye bakıyoruz. ÖTV devletin en önemli kaynağı. ÖTV'nin oranı yüksek midir değil midir tartışılır. Düşürülebilir. Devlet, gelir kaynakları güçlendiğinde bazı vergileri düşürmeye başlar. Biz şimdi bazılarını düşürmeye başladık. Bunda da yapılabilir ama şu anda yapamayız. Bu pahalılık şu anda borsayı yönetenlerden kaynaklanıyor" diye cevap verdi. Mortgage Yasası'nın çıkarılamamasının dar gelirli vatandaşta hayal kırıklığına neden olduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, bu yasanın küresel dalgalanmanın olduğu bir dönemde çok cazip olmadığına işaret etti.
Birden tüketici kredilerinin faizlerinin yükseldiğini hatırlatan Erdoğan, buna karşın toplu konut olarak bu yıl sonuna kadarki hedeflerinin 200 bin konut olduğunu bildirdi.
Erdoğan, bu konutların ihalelerinin yapıldığını kaydederek önümüzdeki yıl sonuna kadar 250 bin konut hedeflerinin bulunduğunu söyledi. Erdoğan, TOKİ'nin, ihalelerdeki hızı kıstığını, inşaatların aynen devam ettiğini vurguladı. Erdoğan, sağlık alanında uygulanan tasarruf tedbirleri ile ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:
"İşin doğru anlaşılamaması veya doğru anlatılamaması var. Sınırsız bir tetkik anlayışı özellikle özel hastanelerde oluştu. Bir iki tetkikle bitecek bir iş 3-4 devam ediyor. Ortaya çok ciddi bir rakam çıkıyor. Devlet hastanesinde bu iş 25 YTL ile yapılırken, niye burada 50, 60, 70, 80'e tırmanıyor. Bir kontrol mekanizmasını çalıştıralım dedik. Uygulamada eğer endişe edilecek sonuçlar doğarsa bütün ilgili kurumlarla bu görüşmeleri yaparız. Düzenlemesini yeniden yapar ve bu sıkıntıları gideririz. Niyet samimidir, ülkenin kaynaklarını samimi ve dürüstçe kullanmaya yöneliktir. Bulunamayan ilaçlar konusuna bana ciddi bir duyum gelmiş değil. Hastalar bize dua ediyor."
Erdoğan, stopaj uygulaması konusunda da açıklamalarda bulundu. Küresel sermayeye de yerli sermayeye de bunu uygulayabileceklerini söyleyen Erdoğan,
"Sıfırlayabilecek yetkiyi alacağız. Bu sıfır da olabilir, 5 de olabilir" dedi. Alevi bir vatandaşın din derslerinin zorunlu olmasıyla ilgili AİHM'ye yaptığı başvuru konusunda Erdoğan, "Türkiye'de şu anda zorunlu din dersi diye bir olay yok. Din kültürü ve ahlak dersi var. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. Biz zorunlu olmasına taraftar değiliz. Serbest olmasından yanayız. Orda Alevilik'in tanımına varıncaya kadar birçok unsur var" görüşünü dile getirdi. 'Partinizde niçin Alevi yok?' sorusuna Erdoğan, "Alevi var.
Ben kalkıp da dersem şu teşkilatta var bu yanlış olur, ilerde hedef tahtası haline gelir. Böyle bir sıkıntımız yok. Niye Alevilik-Sünnilik meselesi üzerinde bu kadar duruluyor. Bunu gündeme taşımak bir ayrımcılıktır. Benim Alevi vatandaşlarım çok farklı taleplerin içinde. Sünni vatandaşlardan talepler gelse aynı şekilde davranırız" karşılığını verdi.
"ANAYASADA TANIM NEYSE HERKES BUNU YAPSIN, ALANA GİRDİĞİN ZAMAN HUZURSUZLUK OLUR"
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok'un 'iktidarı kendisini yargının yerine koyuyor' şeklindeki ifadelerini de değerlendiren Erdoğan, Türkiye'nin kuvvetler ayrılığı prensibiyle yönetildiğini, yasamanın görev alanının belli olduğunu, buna saygı duyulması gerektiğini dile getirdi. Yürütmenin, yargının görev alanlarının da belli olduğunu ifade eden Erdoğan, "Kimse kendini bir diğerinin yerinde görmemelidir. Anayasada tanım neyse herkes bunu yapsın. Alana girdiğin zaman huzursuzluk olur. Biz bu ülkede huzursuzluk yaratanlara karşıyız" dedi. Erdoğan, danlaışmanı Cüneyt Zapsu'nun, terörü finanse eden Yasin El Kadı ile ticari bağlantıları bulunduğu yönündeki
iddiaların hatırlatılması üzerine şöyle konuştu:
"Bu konuyu bana sormanız isabetli oldu. Cüneyt bey benim partide müşavirimdir, danışmanımdır. Tüzüğümüze göre de Genel Başkan olarak istediğim sayıda danışman atama yetkim vardır. Aynı zamanda MKYK'da üyedir. Cüneyt beyle alakalı çok spekülasyon yapıldı. Bu yaklaşım tarzlarını hiç insani bulmuyorum. Bunu yapanların birçoğu dost görünerek yaptı. Bunlar çok çirkindi. Cüneyt bey üzerinden partime ve bana vurma gayreti içinde olanlar da bulundu. Ben Yasin El Kadı'yı tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum. Bir terör örgütüyle münasebet kurması mümkün değildir. Türkiye'yi seven ve burada yatırımları olan bir insan. Hayırsever olmaktan başka hiçbir şeyi olmayan bir insan. Cüneyt bey o şirketten ayrılalı yıllar oldu ama hala ortağı gibi gösteriliyor. Böyle yargısız infaz yapılmaz. Savcı takipsizlik kararı vermiş hala yeniden yargı süreci başlatılsın deniyor. Cüneyt beyin, Yasin beyin üzerinden biz yıpratılmak isteniyoruz. Vakti saati geldiğinde kesinlikle açıklayacaklarım o zaman milletimi çok daha rahatlatacak, onları da hoplatacaktır. Bu yayın grubu bununla ne elde etmek istiyor bilmiyorum."
Erdoğan, Kıbrıs'ta geçtiğimiz günlerde atılan adımı olumlu bulduğunu dile getirerek, "Bu son gelinen süreç olumlu bir süreç. Uzmanlar, teknik elemanlar bir çalışma yapacak. Bu çalışmanın neticesinde gerekirse biraraya gelebilecekler. Bunları güçlendirebilirsek yeni adımlarla bu sıkıntıyı giderebiliriz. Biz bu sene barış harekatının 32. yıldönümü kutlamalarında orada olacağız. KKTC'de bugüne kadar uygulanan izolasyonlar, haksız uygulamalar ortadan kalkar diye temenni ediyoruz" dedi.
Erdoğan, 'Türkiye Dünya Kupası'na katılsaydı nereye kadar giderdi?' sorusuna, "Bundan önceki noktayı yakalardı diye düşünüyorum. En azından yarı finali zorlardı.
Avrupa Şampiyonası'nda güzel bir sınav verirlerse Dünya Kupası içi çok daha güçlü bir kadro ortaya çıkmış olacaktır" karşılığını verdi.