Kabinenin önlere fırlamaya çalışmayan, sessizce ilerleyen bir üyesi S. Aliye Kavaf. Siyasetçiden çok siyasete tesadüfen girmiş izlenimi veriyor insana. Son günlerde “dizilerdeki cinsellikten irrite olduğu” demeçleriyle gündeme gelince 8 Mart Dünya Kadınlar günü öncesinde portresini çizmek farz oldu. Kadın ve aileden Sorumlu Devlet Bakanı, eşcinselleri hasta olarak görüyor, Aşkı Memnu’yu irrite edici buluyor ama Kurtlar Vadisi’ni beğeniyor.
“Doğa yürüyüşlerini seven bir insanım. Eymir de sakin, güzel bir yer. Benim sığınağım. Bakanlar Kurulu’nun açıklandığı gün Eymir’e gitmiştik. Biraz hava karardı yağmur yağacak gibiydi, kalktık. Bakan olduğumu Eymir’den dönüşte arabanın radyosundan duyduk.”
“Etek boyum eskiden de böyle uzundu. Ceketi siyasete başladıktan sonra giydim, öğretmenlik yaparken de etek giyiyorduk. Ama böyle yün hırka, spor kıyafet, kot etek, cat bot. Şimdi resmi tarzda giyiyorum. Özelimde spor giymeye devam ediyorum. Çok rahat, vazgeçemem.”
“Ben pozitif bir insanım, çevreme de pozitif enerji verdiğime inanıyorum. Kendimi başka bir kalıba ve tarza sokma gayretim yok. Siyasete ilgi duymaya başladığımda üniversitedeydim. Margaret Thatcher İngiltere’de başbakandı, mesela Thatcher’i beğenirdim. Demir Leydi.”
“Bizim çocukluğumuzda evlerde radyo dinlenirdi. Başbakanların, liderlerin konuşmaları dinlenirken evde çıt çıkmazdı. Televizyon, ben ilkokul üçüncü sınıftayken Denizli’ye geldi.”
Büyüdüğüm ev yıkıldı
ÇOCUKLUĞUM
Ailem, 1926’da mübadeleyle Manastır’dan göç etmiş. Amcalarım, babaannem, dedem, Manastır’dan özlemle bahsederdi. Orada nüfuzu olan, toprak sahibi insanlarmış. Denizli’de, Balkanlar’dan göçenlerin yerleştirildiği İstiklal Mahallesi’nde oturuyorduk. Eskiden Rumların yaşadığı cumbalı, ahşap, güzel evlerdi. Keşke o evler yaşatılabilseydi. Şimdi tek tük kaldı. Çocukluğumun geçtiği ev de yıkıldı.
Evde yoğun siyaset konuşulurdu
DP GENELEĞİ
Ailemiz Demokrat Parti geleneğinden geliyordu. Babam, DP il teşkilatında çalışmış. 27 Mayıs, sert yaşanmış bir ihtilal dönemi. DP’ye teğet geçen insanlar bile süreçten zarar görmüş. Siyaset yoğun olarak konuşulurdu evimizde. Babam, öğrenciyken siyasetten uzak durmamızı isterdi. Eğitim hayatımızın akamete uğramasından endişelenirdi. “Kendisini kurtaramayanın memleket kurtarması doğru olmaz” derdi. Babamdan etkilendim. Üniversitede siyasi hareketlerin içerisinde olmadım.
**Hedefim akademisyen olmaktı
ÖĞRETMENLİĞİM**
Lise yıllarında hedefim akademisyenlikti. İki ablam doktor, erkek kardeşim ekonomist. Tarihe meraklı olduğum için Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türkoloji bölümünü tercih etmiştim. Ama mezun olduktan sonra asistanlık sınavını bekleyemedim. Öğretmenlik formasyon belgesi aldım. Denizli’de bir özel dershanede öğretmen olarak çalışmaya başladım. Öğretmenliği de sevdim, genç insanlarla beraber çok güzel, zevkliydi. Öğretmenliğe dershanede başlayan bir ekoldük. Dershanede beş yıl çalıştım.
Bir saat az uyurum tenisimi oynarım
SPORCULUĞUM
Ortaokuldan itibaren sporla uğraştım. Masa tenisinde bronz madalyam var. 19 Mayıs Gençlik Turnuvası’ndaydı. Okulun basketbol takımında da oynadım. Oğlum Bilge Uğur da baktım yüzme, golf derken daldan dala konuyor, basketbol kursuna yazdırdım. Ama üniversite sınavına rahat hazırlanayım diye ara verdi, tekrar dönmedi. Üzülüyorum, iyi bir basketbolcuydu. Arkadaşlarımla tenis oynuyorum. Uygun olursa sabah 7’de veya gece 10-11’de oynuyorum. Seyahat yoksa haftada üç defadan aşağıya düşmemeye çalışıyorum. Spor geçmişiniz varsa yapmadığınız vakit kendinizi kötü hissediyorsunuz. Bir saat az uyuyup tenis oynamayı tercih ediyorum.
**Baki ve Fuzuli’den etkilendim
HAYATIMA YÖN VEREN İNSANLA**R
Fakültede eski Türk edebiyatı bölümünü seçmiştim. Osmanlıca okuyup yazmayı öğrendim. Mezuniyet tezim “Tahir-ül Mevlevi’nin divançesinin transkripsiyon çevirisiydi. Divan edebiyatı güzeldir. Baki ve Fuzuli çok farklı insanlar ama alanlarındaki derinlikleri beni çok etkilemiştir. Klasiklerden Doktor Jivago beni çok etkilemişti. Daha sonrasında da tarih ve siyasi içerikli araştırmalara yöneldim. Halil İnalcık, Kemal Karpat, İlber Ortaylı Hoca’nın kitaplarını hâlâ okurum. Tarihi döne döne okumak gerek. Amin Maalouf’u çok beğeniyorum, şimdi onu okuyorum.
**Nasipse gelir Hint’ten
EŞİM**
Hakikaten bu söze inanıyorum, “Nasipse gelir Hint’ten, Yemen’den, nasip değilse ne gelir elden?”Eşimle, Ankara’da bir başsağlığı ziyaretinde tanıştık. 1990’da evlendik. Eşim maden mühendisi. Elbistan’da kömür İşletmesinde görevliydi. Oraya yerleştik. Sonra da Eti Zeolit’e Genel Müdür oldu. Eşim atandığı sırada ben 2002 seçiminde aday olmuş kazanamamış, öğretmenliğe dönmüştüm.
**Koşullarımız tek çocuğu getirdi
BAŞBAKAN 3 DİYOR AMA**
Aslında çok kardeş olmak güzel. Biz dört kardeşiz. Şimdi hem çalışmak, hem de çocuk büyütmek çok daha zor. Ben çalışmayı da çocukları da çok seviyorum. Ancak koşullar tek çocuğu getirdi. Bakıcı ile çocuk büyütmek çok zor. Ailesi yakınında olanlar daha şanslı. Bizim öyle bir imkanımız yoktu.
**Partiyle ablam tanıştırdı
Ak Parti**
Partinin kurucusu ve MKYK eski üyesi Dr. Sema Ramazanoğlu ablam. Ak Parti’nin Ankara’daki kuruluş hazırlığı sırasında ucundan kenarından ben de çalışmaların içine girdim. Ablam gelip gittikçe bizde kalıyordu. Ben getirip götürüyordum. Siyasete ilgi duyan bir insandım, o güne kadar uygun bir zemin bulamamıştım. Genel başkanımızla Bilkent’te partinin kuruluş bildirisinin açıklandığı toplantıda tanıştım. Sonrasında 2002 seçiminde aday adayı olmaya karar verdim. Denizli’den yedi milletvekili çıkacaktı, altıncı sıradaydım. Üç aylık adaylık dönemindeki çalışmamın sonra çok faydasını gördüm. Milletvekilliği ayrı bir kulvar. Aynı aileden insanlar, farklı kulvarlarda siyasetin içerisinde olabilir diye düşündük. Ablamın milletvekilliği talebi olmadı. Aday olmamasının başörtüsüyle ilgisi yok. Biz kadın kollarında birlikte çalıştık.
**Denizli’nin ilk kadın vekili ve bakanıyım
İLK OLMANIN ZORLUKLARI**
Adaylar belirlenirken temayül yoklaması yapılıyordu. Yoklama öncesinde tanıtım toplantıları düzenleniyordu. Bir kahvehanedeki toplantıda eşim de kapının dibinde bir yerde oturuyordu. Ona döndüler, peki siz kimsiniz? “Ben Alaaddin Kavaf. İşte Selma Kavaf’ın eşiyim” dedi. Bu defa “Peki siz niye aday olmuyorsunuz?” Çünkü aileden bir kişi siyaset yapacaksa bu erkektir! İki defa böyle olunca eşim, “Ben gelmiyorum artık” dedi. Denizli’nin ilk kadın milletvekili ve bakanıyım. İlk olmanın zorlukları da var, güzellikleri de.
**Emine Erdoğan destek verdi
KADIN KOLLARI BAŞKANLIĞIM**
2002 seçimlerinden sonra öğretmenliğe döndüm. Sayın Genel Başkanımız arayıp beni kadın kollarının kurucu genel başkanı olmaya davet etti. Adaylık dönemim hariç aktif siyasetin içerisinde bulunmamıştım. Eğer siyasete devam edeceksem içinde olmam gerekir diye düşündüm. Türkiye’yi 4.5 tur dolaştım o zaman. Emine Hanım da çalışmalarımızın bir kısmına destek verdi. 2007 seçimlerinde listede ikinci sıradaydım. Siyasette tek noktaya ve göreve fikslenmemek gerektiğini öğrendim. Siyaset uzun bir yolculuk. Bir maraton.
**Eşcinseller yok demiyoruz, tedavi edilmeliler
CİNSEL YÖNELİM**
Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence. Dolayısıyla eşcinsel evliliklere de olumlu bakmıyorum. Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok. Zaten bize iletilmiş bir talep de yok. Türkiye’de eşcinseller yok demiyoruz, bu vaka var.
**Yemek var mı demek, şiddet mi?
KARI-KOCA İLİŞKİSİ**
Hiç fiziksel şiddet görmedim. Ama mesela bunu o kadar ileriye götüren STK’lar ya da anlayışlar var ki mesela işte eşin erkeğin karısına “evde yemek var mı?” diye sormasını bile bir psikolojik baskı unsuru, şiddet olarak algılıyorlar.
**Sadece Kurtlar Vadisi’ni seyrediyorum
TV DİZİLERİ**
“Bir Şarkısın Sen” diye bir program varmış. Çocuklara dilencilik yaptırmak nasıl bir çocuk istismarıysa o programda şarkı söyletmek de öyle. Bence hiç farkı yok. Onun üzerinden reyting elde ediyorlar, veliler de para kazanıyorlar. Aşkı Memnu dizisindeki öpüşme sahnelerini gazeteciler sorduğunda “Avrupa’da, Amerika’da o tip programlar kontrollü yayınlanır. Şifresi vardır, isteyen satın alır” demiştim. “Sansürcü bakan şifre istedi” diye çarmıha gerdiler. Reyting kaygısıyla böyle kontrolsüz bir yayıncılık anlayışını doğru bulmuyorum. O sahne 45-50 yaşındakiler için önemli olmayabilir dejenerasyon anlamında. Ama 4-10 yaşındakilerde farklı etki yaratabilir. Ben Kurtlar Vadisi’ni seyrediyorum sadece. Doğru yanlış bilemem ama verilen mesajlar ilgimi çekiyor.
Faruk Bildirici / Hürriyet