IŞİD tehdidinden kaçarak Irak'ın Musul kentine bağlı Sincar Dağı'na sığınan binlerce Ezidi'nin dramı sürüyor.
Acımasız IŞİD'in yarattığı tehditten en çok etkilenenler de günlerdir aç ve susuz olan binlerce Ezidi arasındaki çocuklar...
Yıkanmak için bile su bulamayan masum yavrucakların kir içindeki yüzlerini temizleyen ise göz pınarlarından akan yaşlar...
Terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) öncülüğündeki silahlı grupların, ülke geneline yaydığı şiddetten kaçıp, Sincar (Şengal) Dağı'na sığınan Ezidilerin "ölüm yürüyüşü" sürüyor. AA ekibi, Ezidilerin kaçış yolcuğunu başlangıç ve bitiş noktasına kadar takip etti.
Sincar Dağı'nda mahsur kalan Ezidilerin yürek burkan dramlarının sekizinci günü. Musul'un Sincar ilçesinin, 2 Ağustos'ta, IŞİD'in kontrolüne geçmesinin ardından ölüm tehdidi altında kalan Ezidilerin yolculuğu Irak topraklarında başlıyor.
Uzunluğu 75 kilometre olan Sincar Dağı'na sığınan Ezidilerin, mahsur kaldıkları bölgeden ve katliamdan kurtulmaları için tek bir çıkış noktası bulunuyor.
Kerze Vadisi denilen çıkışa, dağın farklı noktalarından binbir zahmetle ulaşabiliyor.
Vadide toplanan Ezidiler, gruplar halinde yola çıkıyor. Ezidilerin, Kerze Vadisi'ne ulaşabilmeleri ise oluşturulan güvenlik koridoru sayesinde sağlanıyor.
Vadinin yüksek yerlerini kontrol altına alan Halk Savunma Güçleri (YPG) unsurları, Ezidileri, IŞİD saldırılarından koruyor. Zira sadece birkaç kilometre ötede saldırı konumunda bekleyen IŞİD militanları bulunuyor.
Hatta güvenlik koridorunun bazı bölgelerinde IŞİD militanlarıyla, Peşmerge ve YPG güçleri arasında çetin çatışmalar yaşanıyor. IŞİD'in havan topu saldırılarından yaralanan veya hayatını kaybedenler oluyor.
Dağdan yara almadan inenler, Kerze Vadisi'nin güvenlikli çıkışından yürümeye başlıyor. Irak topraklarında yürüyerek devam eden yolculuk, yaklaşık beş saat sürüyor. Ancak günlerdir açlık ve susuzluktan dolayı halsiz düşen Ezidiler, yürümekte büyük zorluk çekiyor.
Uzunluğu 100 kilometreyi bulan yolda, 50 derece sıcaklığın altında yürüyenler arasında zayıf ve hasta olanlar, bayılıp düşüyor.
Yürümekte zorluk çekip gidemeyenler, gidenlerin arkasında bakakalırken, katetmesi gereken uzun mesafesi olanlar ise bir an önce canını kurtarmanın telaşını yaşıyor.
Irak topraklarından Suriye'ye geçen Ezidiler, karşılaştıkları insanlara, ilk olarak "Su yok mu" diye soruyor. Ardından konuşmaya mecali olanlar, içlerini dökmeye başlıyor.
Bizi bekleyen kimse yok mu? Binebileceğimiz araçlar nerede? Allah rızası için bizi kurtarın!.. Bir yudum su verin.
Yürek parçalayan diyaloglar... Ezidiler, yeni bir Halepçe yaşandığı iddiasındalar. Bunun için sanatçı Şivan Perwer'in "Halepçe" türküsünün sözlerini haykırıyorlar.
Ölüm yürüyüşünde sadece diyaloglar değil, manzara da iç parçalıyor. Susuzlukta dudakları çatlayan minik çocuklar ağlıyor. Anneler gözyaşları döküyor. Babalar ise bir şey yapamamanın çaresizliği içinde yaşananlara isyan ediyor.
Kopan terliğinin iple bağlayanlar, yürüyemeyen annelerini sırtlarında taşıyan yorgun omuzlar ve düşüp geride kalanları feryat ve figanları..
Suriye'ye girrn Ezidiler, IŞİD saldırılarındankurtuluyor. Ancak daha katetmeleri gereken uzun bir yolları olduğunu bile bilmiyorlar. "Nereye gideceğiz?" türündeki meraklı sorular, cevap bulmazken kilometrelerce yolda kaybolmamak için uzun kuyruklar oluşturuyorlar.
Suriye'nin daha güvenli bölgelerinde ise sürekli olarak bir araç trafiği yaşanıyor. Onlarca kamyon, kamyonet, midibüs ve taksi, Cezaa ve Rimelan arasında sığınmacı taşıyor.
İki günlük yürüyüşün ardından Ezidiler, araçların bulunduğu yere ulaşıyor. Burada araçlara binenler, Suriye'nin Rimelan bölgesine getiriliyor. Rimelan'ın girişinde oluşturulan karşılama noktasında acil ihtiyacı giderilen Ezidiler, Suriye'deki Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) kurduğu Nevroz Kampı'na getiriliyor.
Derik'in üç kilometre kuzeyindeki Nevroz Kampı'nda özellikle hasta olanlara yapılan müdahalenin ve kısa bir dinlenmenin ardından yeni bir yolculuk başlıyor. Irak'a gelmek isteyenler, bu kez de Derik'ten Zaho'ya ulaşmak için yollara düşüyor.
Suriye-Irak sınırındaki Peşhabur Gümrük Kapısı'ndan geçerek Zaho'ya giriş yapıyorlar. Burada ise onları Peşmerge güçleri karşılıyor.
Zaho'ya giriş sırasında duygulu anlar yaşanıyor. "Durumunuz nasıl?, Nasıl Kurtuldunuz" sorularına muhatap kalan Ezidiler, gözyaşlarına boğuluyor. Yüzlercesi, "Peşmerge bize sahip çıkmadı. Savaşmamız için de silah vermedi" görüşünü dile getiriyor.
Ailesiyle birlikte canını zor kurtardığını söyleyen Hıdır Şeyko, "Açlık ve susuzluktan dolayı ölen çocuklar oldu. Günlerce bekledik. Ardından ölümüne bir yolculuk yaptık. Kimisi, bu yolculuğa dayanamadı. Bize sahip çıkmadılar" dedi.
On günlük bebeğiyle dağda bir hafta büyük eziyetler çektiğini kaydeden Hayo Şakır da "O kabus dolu günlerde doğum yapan kadınlar oldu. Ölen anneler ve bebekler gördüm" diye konuştu.
Yedi gün boyunca annelerini sırtlarında taşıyan dört kardeşten biri olan Mervan Haci ise şunları anlattı:
"80 yaşındaki Hazal annemizi bir haftadır dağda sırtımızda taşıyoruz. Bir birimizin yanından ayrılmıyoruz çünkü annemizi bir yerden bir yere taşımak zorundayız. Annemizi kurtardık ancak yakını ölen çok insan gördük."
Kamyon kasasındaki bir Ezidi, "Havar, havar.." diye haykırıyor. Ardından "Yazdır, sıcaktır. Su, su" feryadı çevredeki insanları gözyaşlarına boğuyor. Yolculuk boyunca buna benzer çok sayıda olay yaşanıyor.
Sincar Dağı'ndaki esaret sekizinci gününe girdi. Dağda mahsur kalan Ezidilerin büyük bölümü kurtarıldı. Ancak hala ölümle karşı karşıya kalan ve bir an önce kurtarılmayı bekleyen binlerce sığınmacı bulunuyor.
Musul'un Sincar ilçesi, 2 Ağustos'ta IŞİD militanları tarafından ele geçirildikten sonra sayıları 30 bini bulan Ezidiler, bölgedeki tek yüksek nokta olan Sincar Dağı'na sığınmıştı.