Mark Doyle
BBC Muhabiri
Golf Hotel Ouatarra'nın hükümetine ev sahipliği yapıyor
Zamanla herşey nasıl da değişiyor! Fildişi Sahili’nin eski başkenti Abidjan, Pazar günleri öğle saatlerinde ailece gitmekten hoşlandığımız bir otel vardı.
1990’larda, ilk oğlumuz, artık bebeklikten çıkıp ilk sözlerini söylemeye, koşup oynamaya başlıyordu.
Onu midillilere binmesi için, geniş bahçelerle çevrili Golf Hotel’e götürüyorduk.
On yıldan daha uzun bir süre sonra, geçtiğimiz günlerde, bende böyle anıları olan Golf Hotel’e tekrar gittim.
Otel içinde hükümet Bu kez Birleşmiş Milletlere ait bir helikopterle ulaşabildik otele. Devlet içinde bir başka devletin adresiydi çünkü artık orası.
Neredeyse tüm gözlemcilerin ve kurumların seçimleri kazandığına kanaat getirdiği cumhurbaşkanlığı adaylarından Alassane Ouatarra’nın kurduğu paralel hükümetin yetkilileri bu otele yerleşmişler.
Zafer kazandığına inandığı Kasım ayındaki seçimden sonra cumhurbaşkanlığına gelmeyi planlarken, mevcut Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo’nun sonuçları tanımaması ve koltuğunu bırakmayı reddetmesi nedeniyle iç savaşın eşiğinde bir ülkenin iki paralel hükümetinden birini kurmuş.
Birleşmiş Milletler helikopteri, otelin bahçesinde, tam da oğlumun midillilere bindiği alanın olduğu yere indi.
Binicilik alanının karşısında şimdi, tepeden tırnağa silahlı Senegalli Birleşmiş Milletler askerleri konuşlanmış.
O anda haftalardır haberlerini izlediğimiz Fildişi Sahili’nin seçim sonrası krizinin gerçekliği yüzüme sert bir şekilde çarptı.
Müslüman kuzeyden cumhurbaşkanlığına yürüyen Ouatarra Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri, Ouatarra’yı ve beraberindekileri, Laurent Gbagbo’ya bağlı “Genç Vatanseverler” adlı grubun muhtemel saldırılarından korumak için oteli çevrelemişler.
Alassane Ouatarra 1990’ların sonunda siyaset sahnesinde daha silik bir figürdü. Ülkenin Müslümanların çoğunlukta olduğu kuzeyinden geliyordu.
Çoğunluğu Hıristiyanlardan oluşan güneyli siyasi elit onu komplolarla iktidar merkezlerinden uzakta tutuyorlardı.
Bu politik elitin öne sürdüğü sav, Ouatarra’nın gerçek bir Fildişi Sahili vatandaşı olmadığı çünkü komşu ülke Burkina Faso’da akrabaları olduğuydu.
Ancak yirmi yıllık siyasi ve hukuki mücadelenin sonunda, kuzeyli siyasetçi sonunda vatandaşlık haklarını ve meşruiyetini alabildi.
Geçen yılın Kasım ayında Fildişi Sahili’nin deneyimlediği en demokratik seçim olarak görülen cumhurbaşkanlığı seçiminde yarıştı ve Birleşmiş Milletlere göre seçimin galibi de o oldu.
Golf Hotel’e gittiğim gün – tabi midillilere binilen huzurlu halini değil, askerlerin konuşlandığı halini kastediyorum – Alasanne Ouatarra’yı odasının balkonunda gördüm.
Elindeki uydu telefonuyla görüşmeler yapmakla meşguldü ve röportaj vermeyi ya da görüntülerinin çekilmesini istemiyordu.
Fakat, BBC’nin otele geldiğinin farkındaydı ve medya ile ilişki kurmasını bilen bir siyasetçi olarak bana dostane bir şekilde el salladı.
Gbagbo'nun diplomatik manevraları Bir kaç gün sonra, kentin bir başka köşesinde, bir grup Afrikalı lideri taşıyan konvoyda Cumhurbaşkanlığı Sarayına doğru gidiyordum.
Batı Afrikanın üç lideri, Gbagbo’yu koltuğu bırakmaya ikna etmek için gelmişlerdi.
Kıtanın bu bölgesindeki ülkelerin giderek daha fazlasında iktidara demokratik yollarla seçilmiş hükümetler hakim.
Son seçimin ardından Fildişi Sahili’nde cumhurbaşkanlığının barışçıl bir şekilde devir tesliminin yapılamamış olması Batı Afrika ülkeleri birliğinin diğer üyeleri için bir utanç kaynağı.
Laurent Gbagbo, ne ülkenin seçim komisyonunun, ne Birleşmiş Milletlerin, ne de diğer yabancı gözlemcilerin sonuçları doğru tespit edemediklerini, pek de ikna edici olmayan bir şekilde ama hararetle savunuyor.
Gbagbo da medya ile nasıl ilişki kuracağını bilen bir lider. Yıllar önce, o henüz muhalefetteyken, o zamanlar ki mütevazi evinin bahçesinde onunla tanıştığımı hatırlıyorum.
Atleti ve şortuyla bahçesinde dinleniyordu. Fakat BBC ile tanışmasının iyi olacağını düşünmüş olmalı ki kalktı ve üzerine giydiği gömleğin düğmelerini ilikleyip elimi sıktı.
Gbagbo, önceki hafta yapılan bu liderler arası görüşmede, cumhurbaşkanlığı koltuğunun tüm karizmasını kullandı.
Batı Afrikalı liderlerin her biriyle ayrı ayrı görüştü, onlara adlarıyla hitap etti ve kardeşçe kucakladı.
Tüm bu samimiyetle vermek istediği mesaj açıktı. Şöyle demek istiyordu Gbagbo:
Ülkeme hoş geldiğiniz sayın liderler! Evime hoş geldiniz! Biliyorsunuz geldiğiniz bu ev cumhurbaşkanlığı sarayıdır ve tabi ki siz beni bu evden çıkarmaya çalışmayacaksınız öyle değil mi?