Filistinlilerin 'Büyük Felaket' olarak andıkları İsrail'in kuruluş yıldönümünde çıkan olaylar, Arap Baharı'nın sonunda Filistinlileri de hareketlendirmeye başladığı anlamına geliyor.
Arap uluslarının çoğundan çok farklı bir konuma sahip bu halk, şimdiye kadar hak ve özgürlük talebiyle diktatörlerin tehdit edildiği Arap kalkışmalarına dahil olmamıştı.
Fakat, maruz kaldıkları baskı Filistinlileri, bölünmüş Filistin hareketlerine baskı uygulamaya ve birleşmeye zorlamaya yöneltti.
İsrail'in Lübnan ile Suriye sınırındaki ve Batı Şeria ile Gazze'deki 15 Mayıs gösterileri Arap dünyasını sarsan gösterilerle benzerlik gösteriyor.
Filistin topraklarında da Mısır ve Tunus'daki silahlara karşı kitlelerin gücü deneniyor.
İsrail'in Lübnan ve Suriye sınırında başvurduğu şiddet ile Suriye ve müttefiki İran'ın göstericilere yaklaşımı arasında bir ortak payda var.
Suriye geçen yıllarda Filistinli protestocuların hassas Golan sınırının yakınına dahi gitmesine izin vermemiş, İsrail'le arasındaki ateşkese bağlı kalmıştı.
Çoğu Golan Tepeleri sınırı yakınındaki kamplarda yaşayan yaklaşık yarım milyon Filistinliye ev sahipliği yapan Suriye'de yönetim içerideki gösterilerle boğuştuğu için Filistinlilerin gösterisine engel olamamış olabilir mi?
Aynı soru Lübnan için de geçerli. Güney Lübnan'daki gerçek güç olan Hizbullah eğer Filistinli göstericilerin Marun er-Ras mülteci kampından çıkıp sınıra gitmelerini istemese bu gösteri gerçekleşebilir miydi?
İkincisinin cevabı net: Hayır.
İki milyona yakın Filistinli mültecinin yaşadığı Ürdün'de, İsrail sınırında benzer bir gösteri yaşanmadı, çünkü Amman yönetimi bunu istemiyordu.
Filistinlilerin bu gösterileri ile Suriye'deki Esad yönetiminin son 40 yılın en ciddi gösterileriyle baş edemiyor olmasının aynı döneme denk gelmesi iki olay arasında bir bağ kurmamıza el veriyor.
Suriye, Filistinlilerin hem kendi sınırında hem de desteklediği Hizbullah'ın kontrolündeki güney Lübnan'da gösteriler düzenlemesinden iki önemli fayda sağlayabilir.
Bunlardan birincisi, dikkatleri ülke içindeki gerginlikten Filistin sorununa çevirmek. Diğeri ise İsrail ile mücadele halinde olduğu izlenimi vererek milliyetçilerin desteğini kazanmak.
Beşar Esad'ın işadamı kuzeni Rami Makluf, son dönemlerdeki bir mülakatında "Eğer Suriye güvende olmazsa, İsrail de güvende olmaz" demişti.
Suriye ya da bölgedeki müttefikleri ne düzeyde maniple ediyor olursa olsun Orta Doğu'da gerginliğin en büyük kaynağı olarak görülen Filistin'de kitlelerin ayağa kalkması Arap Baharı'nın coğrafyada kendisine yeni bir mekan tutmakta olduğunu gösteriyor.