Anadolu Kadınlar Birliği (Bâcıyân-ı Rûm)’un önemine değinen Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türklerin tarihte devlet kurmalarıyla ön plana çıkmış bir millet olduğunu, bu oluşumda Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kadının çok önemli fonksiyon icra ettiğini anlatarak, "Türk kadını teşkilatlanmış organizma halidir Bâcıyân-ı Rûm. Fatma Ana’nın önderliğinde gerçekleşmiş olan bu teşkilatın Osmangazi’yi yetiştiren yapı olduğunu bilmekte de yarar var" dedi.
Türk Tarih Kurumu, dünyanın ilk kadın teşkilatı olan “Bâcıyân-ı Rûm”u Bilecik’te düzenlediği etkinliklerle andı. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi A Blok Konferans Salonunda düzenlenen anma programına; Bilecik Valisi Tahir Büyükakın, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş ve çok sayıda davetli katıldı.
Program sonrası kısa bir açıklama yapan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, "Türkler tarihte devlet kurmalarıyla ön plana çıkmış bir millettir. Tabi devlet kurmanın şöyle bir temel sonuca da bizleri götürdüğünü biliyoruz. Büyük devletler olanlar büyük medeniyetlere de gidiyorlar. Türk tarihinde İslam medeniyeti içerisinde iki önemli devletten söz etmek istiyorum. Bunlardan birisi Selçuklu Devleti, birisi de Osmanlı Devleti’dir. Her ikisinde de kadının çok önemli fonksiyon icra ettiğini görüyoruz. Selçuklu Devleti o zaman ki İslam medeniyetinin içine girmiş olduğu büyük bir buhrandan kurtuluşunda adıdır Bâcıyân-ı Rûm. Tabiri caizse tasarının, projenin adı Selçuklu olmuştur. Fakat Selçuklu da pek çok iktidar gibi son bulacaktır. O da büyük sarsıntıyla tarihe intikal edecek. Tarih, 13’üncü yüzyıl yeni bir buhran dönemine girmiştir Türk İslam tarihi açısından" dedi.
"Türk kadını teşkilatlanmış organizma halidir Bâcıyân-ı Rûm"
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Osmanlı Devleti döneminde şüphesiz büyük liderler, büyük önderler olduğunu hatırlatarak, "Osmanlı Devletinin kurucu Osman Gazi’nin babası Ertuğrulgazi, Osmangazi’nin oğlu Orhangazi çocukları Murat’lar, Murathan’lar, Fatih Sultan Mehmetler sırayı takip etti. Ama bu noktada Bâcıyân-ı Rûm adıyla çok fonksiyonel bir teşkilatla karşı karşıya kalıyoruz. Her zaman isimleri yazılarda, kitaplarda çok ortaya çıkmayan Türk kadını teşkilatlanmış organizma halidir Bâcıyân-ı Rûm. O zaman ki Fatma Ana’nın önderliğinde gerçekleşmiş olan bu teşkilatın Osmangazi’yi yetiştiren yapı olduğunu bilmekte de yarar var. Hayme analar, Halime analar hep Osmangazi’nin yetişmesini sağlayan şahsiyetlerdir. Bâcıyân-ı Rûm tabi bu kuruluş dönemi Osmanlı’sında karşımıza çıkan bir teşkilat ama, bana göre en az belgeler ışığında 200 yılık yaşayan bir ruh hali, yaşayan bir hayat tarzı" dedi.
"İstiklal Savaşı’nda erkeğiyle beraber savaşan Türk kadını görüyoruz"
Prof. Dr. Refik Turan, İstiklal Savaşı’ndaki kadının yerine değinerek, "Osmanlı döneminin son günleri olan 20’nci yüzyıl başındaki Türk Tarihi açısından bir daha büyük buhranlar karşımıza çıkıyor. Bu defa İstiklal Savaşı’nda erkeğiyle beraber savaşan Türk kadını görüyoruz. O da yakın dönemdeki Bâcıyân-ı Rûm örneğidir. Bugün de yine Afrin’e yetiştirdiği evladını, kınalı kuzusunu seve, seve içi yana, yana gönderen Türk anası gibi yaşayan Bâcıyân-ı Rûm örneği. Onlara minnetimizi, şükranlarımızı ifade etmek isterim" dedi.
"Kadınımız toplumsal devamlılığı sağlayan bence birinci faktör"
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, son olarak kadının toplumdaki öneminden bahsederek, "Kadın esasında bana göre değişmedi. Kadınımız toplumsal devamlılığı sağlayan bence birinci faktör. İkinci bir önemli daha görevi var, mükellefiyeti var. O da ahlakı ve kültürün biz kadınımız yoluyla sağlıyoruz. Bundaki devamlılık tamamen birinci planda erkekten ziyade, babadan ziyade anadadır. Biz davranışlarımızı, ilk eğitimimizi hatta öğrendiğimiz dilimizi genel anlamda ahlakımızı, ahlak çok önemli bir temel anamızdan alıyoruz. Bu değişmedi. Değişen nedir? ekonomik bir takım getirilerin, zaruretlerin kadını daha geniş bir alanda çalışmaya sevk etmiş olması, daha geniş görevler ifa etmesi, daha geniş meslekler icra etmesi bu değişkendir. Yarının şartları daha farklı getiriler ortaya çıkarır. O zaman kadının o açıdan rolü değişir ama esas özde değişmedi, devam ediyor" dedi.