Eskişehir’in ‘Yaşayan Kütüphanesi’nde buluşan birçok farklı kimlik, yönelim ve inanıştan ‘kitap’ ve ‘okuyucular’, değerlendirmelerini hem birbirlerine hem de İHA’ya anlattı.
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) tarafından neredeyse Türkiye’nin bütün illerinde sürdürülen ‘Yaşayan Kütüphane’ projesinin Eskişehir ayağını gerçekleştirdi. İşleyiş mantığı bir kütüphane ile aynı olan projede tek fark ise kitap yerine ‘insanların’ okunması. Toplumda önyargıyla karşılanan veya ötekileştirmeye uğrayan bireylerin bir ‘kitap’ olarak yerini aldığı projede, okuyucular konuşmak istediği kitaplardan birini seçerek 15 dakikalık sürelerle merak ettikleri ya da söylemek istedikleri şeyleri birbirleri ile paylaşıyorlar.
“Çok güzel bir işleyiş var”
TOG gönüllüsü ve aynı zamanda proje koordinatörü olan Murat Solak, etkinliği toplumdan dışlanmış veya dezavantajlı kişileri izole bir ortamda toplayarak önyargıları kırmak amacıyla düzenlediklerini söyledi. Bir ekip kurduklarını belirten Solak, “Şu an gerçekten çok güzel bir işleyiş var. Katılımcılar tavsiyeler veriyorlar, farklı merak konuları oluyor. Görüşmelerden sonra değerlendirme formları veriyoruz. Geçmiş formları okuduğumuzda görüyoruz ki daha farklı dezavantajları olan bireyler istiyorlar. Farklı öneriler veriliyor, bizde o önerilere yönelik bir sonraki projelerimizde onları arıyoruz” şeklinde konuştu.
At gözlüklerinden kurtulup empati kurabilmek
Türkiye’nin yaklaşık 80 ilinde projenin yürütüldüğünü aktaran Solak, “İnsanların at gözlüklerinden kurtulup daha geniş açılarla bakabildikleri ve daha iyi empati kurabileceklerini düşünüyorum. Daha önceki projelere göre tabi ki artış ve kitap değişimleri var. Şu an 12 tane kitabımızla görüşme yapılıyor. Yarın 14 tane kitabımızla görüşme yapılacak ve farklı kitaplar da gelecek” diye belirtti.
“Toplumdan dışlanmış insanları ‘kitap’ olarak gördük
Koordinatör Murat Solak proje katılımcılarına ‘kitap’ denmesinin sebebini ise şu şekilde açıkladı;
“Kitapları genelde insanlar okuyor ve insanların okuma amacı merak duyguları. Biz de merak edilen şeyleri kitap diye düşündük. O yüzden toplumdan dışlanmış insanları ‘kitap’ olarak gördük ve okuyucuların da merak ettikleri için nefes alan kitapları okumalarını istedik.”
“Türkiye zaten misafirperver olarak tanınıyor”
Projenin ‘siyahi kitabı’ Nazir Alfredo Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri öğrencisi olarak Eskişehir’de yaşıyor. Türkiye’ye Mozambik’ten gelen Alfredo, etkinlikten duyduğu mutluluğu dile getirirken, “Etkinlik çok güzel. Çok ayrı bir şey, yani farklı bir şey. Bu tür etkinliklerin Eskişehir’de olmasının çok önemli olduğunun düşünüyorum. Çünkü başka bir yerde soramadıkları bir şeyi bu tür etkinliklerde sorabileceklerini düşünüyorum. Gelen herkes çok mutlu ayrılıyor, çok sevimli, sıcak kanlı. Türkiye zaten misafirperver olarak tanınıyor. Onlar da burada yanıma geldiklerinde çok mutlu bir şekilde soruları çok rahatça sorabildikleri için herkesin mutlu ayrıldığının düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“15-20 dakikada kırılacak önyargılar değil diye düşünüyordum”
Okuyucularıyla ‘Alevi kitap’ olarak buluşan Gaye Nur Kaya ise etkinliğin faydalı olup olmayacağı ile ilgili şüphelerinin olduğunu söyleyerek, “Bana kitap listesini verdiklerinde ‘bu önyargılar 15-20 dakikada kırılacak önyargılar değil, 15 dakikalık sohbet hiçbir şeye yetmez’ diye düşünüyordum. Süre birazcık az geliyor aslında ama konuşmaya başladıkça gelen insanların da gerçekten merak ettiklerini, yanlış bilinen bazı şeyleri düzelttiğimi ve onlara doğru olanı gösterdiğimi anladığım zaman gerçekten hoşuma gitmeye başladı” değerlendirmelerinde bulundu.
“Bir arada olursak aslında kimsenin bir savaş vermesine gerek yok”
Projede başörtü ile ilgili önyargıları kırmak üzere yer alan Özlem Çetin ise ‘kitap’ olarak katıldığı etkinliklerde şimdi gönüllü olarak çalıştığını belirtti. Toplumda herkesçe benzer sorunların yaşanabildiğini anlatan Çetin, “Bu projeden bahsettiğinde arkadaşlarım bir başörtülü kitap da olduğunu söylediler ve bana bunu teklif ettiler olmak ister misin diye sordular. Çok hoşuma gitti. Proje bize kesinlikle diğer bireylerle de diğer gruplarla da aynı alanda bulunabileceğimizi ve yaşayabileceğimizi vurguluyor aslında. Aynı önyargılarla savaştığımızı görüyoruz aslında. Ben insanların, bir grubun önyargısına maruz kalıyorsam, nasıl bunu acısını yaşıyorsam aynı şekilde bir ‘gay’ de ben ya da başka bir gruptan böyle bir şeyle karşılaşıyor. O da bir önyargı ile savaşıyor. Bir arada olursak aslında kimsenin bir savaş vermesine gerek yok” diyerek sözlerine devam etti;
“Bir okumam çok güzel geçmişti. Okuyan arkadaş fikrinin çok değiştiğini ve aslında önyargısının olmaması gerektiğini anladığını söylemişti ve okumanın sonunda birbirimize sarıldık, numaralarımızı verdik. Çok güzel dönüt aldığım bir okumaydı.”
“Geldim, bir kitabı karıştırdım”
Etkinliğin okuyucularından Gizem İşlek ise etkinliği çok beğendiğini vurgulayarak, “Burada görevli olan bir arkadaşım sayesinde geldim. Daha doğrusu hangi kitaplar ile konuşabiliyoruz diye merak ettim. Geldim, bir kitabı karıştırdım. İçinden ilgi duyduğum bir alan vardı onunla ilgili bilgi almak için görüştüm, çok da memnun kaldım” dedi.