İSTANBUL (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün gelinen noktada Meclis'in kolunun, kanadının kırık olduğunu ve orada bağımsız iradenin oluşamadığını savunarak, "Bir kişinin iradesi parlamentoya bir gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi yargının üzerine gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi, inançları ayırmak için toplumun üzerine gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi, toplumun kaderiyle örtüştürülmeye çalışılıyor. Bizim bu konuda Rumeli ve Balkanları örnek almamız lazım." dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Rumeli ve Balkan Çalıştayı'nın açılışında yaptığı konuşmada, geçmişten bugüne Balkanlar ve Türkiye ilişkilerine değindi.
Rumeli'nin, Balkanlar'ın bir anlamda acının, kanın, gözyaşının hikayesi olduğunu, burada büyük acılar ve dramların yaşandığını dile getiren Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılda acıların ve dramların yaşanmasını istemediklerini söyledi.
O bölgede ya da Türkiye'de ya da dünyanın herhangi bir coğrafyasında insanların kimlikleri, inançları, yaşam tarzları nedeniyle ayrıştırılmaması, birbirine düşman haline getirilmemesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Elbette bu bizim temennimiz ama yaşanan olaylar, hala 1800'lerde yaşanan olayları aratır nitelikte. Biz bölgede barışı, kardeşliği, huzuru birlikte tesis edeceğiz. Çünkü biz sosyal demokrat bir partiyiz. Biz kimsenin kimliğiyle, yaşam tarzıyla, inancıyla uğraşmayız. İnsan varsa, hangi kimlikten ve hangi inançtan olursa olsun, onu yüceltmek ve sorunlarını çözmek temel değerlerimiz arasındadır." diye konuştu.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Aliya İzzetbegoviç'i hiç kimsenin unutmaması gerektiğini vurgulayarak, "Bosna Savaşı sonrası yaşanan bütün acıların tanığı olmuştur. Bosnalıların yaşadığı soykırıma rağmen, Aliya İzzetbegoviç şunları söylemiştir: 'Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı. Sadece adaleti aramalıdır.' Eğer biz 430 kilometrelik yolu adalet için yürüyorsak, bu noktada İzzetbegoviç ile buluşuyoruz." dedi.
İzzetbegoviç'in devlet hayaline değinen Kılıçdaroğlu, "Bu değerli bilge şunu söyler: 'Hiç kimsenin dininden, ulusal ya da politik inancından dolayı zulme uğramayacağı bir devleti arıyoruz.' Yani çağdaş, uygar, insana önem veren, zulüm yapmayan, dünyanın önünde adaletiyle saygınlığı olan bir devleti inşa etmekten söz ediyor." ifadelerini kullandı.
- "İnsanlık hep barışı arıyor"
Savaşın ne kadar acı ve acımasız olduğunu en iyi bilenlerden birisinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Mustafa Kemal Atatürk, 'Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir.' demiştir. Çünkü onun hayatı savaş meydanlarında geçmiştir. Barışın ne kadar değerli olduğunu bildiği için 'Yurtta barış, dünyada barış.' demiştir. İnsanlık tarihi hep barışı arıyor. İnsanoğlunun bilmesi gereken önemli bir şey var, barıştan daha değerli bir şey yok. Barış huzurun, adaletin, birlikte yaşamanın, düşünceleri özgürce ifade etmenin bilinen tek yoludur. Onun için hepimiz sonuna kadar barışı savunacağız." dedi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında adalet kavramına değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Adalet dediğimiz kavram nedir? Bu adaleti kim dağıtır? Uzak Doğu'dan bir bilge diyor ki: 'Adalet bir kutup yıldızı gibidir, durur yerinde. Fakat bütün kainat onun etrafında döner.' Adalet bu kadar değerlidir. O nedenle adaletin siyasallaştırılmaması lazım. O nedenle biz ısrarla diyoruz ki, bir siyasi partinin genel başkanı, mahkemelere hakim tayin etmemeli. Adalet farklı bir şeydir, siyaset farklı bir şeydir. Adaleti siyasallaştırdığınız andan itibaren o ülkede devleti yok edersiniz, acının, kanın, gözyaşının yolunu açmış olursunuz, milyonlarca mağdur yaratmış olursunuz. İnsanlar adaleti arayabilecekleri yerler, makamlar bulamazlar. Aynı şekilde inançlara saygının temelinde, inanç mekanlarına siyasetin girmemesidir. Herkes inancını hangi siyasi görüşten olursa olsun gidip yapabilmelidir. Balkanlar örneği önümüzde duruyor. Kiliseye, camiye, havraya giden Osmanlı'nın 1300'lü yıllarda başlayıp 1900'lü yıllara kadar hiç kimseye baskı kurmadığı, kimsenin dininden ötürü kimseyi ötekileştirmediği bir coğrafyayı düşünün. Ulusal hareketlerden sonra bütün bunların acıya ve göz yaşına döndüğünü de düşünün."
- "Kışlaya siyaset girerse, demokrasi yara alır diyoruz"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir şeyi daha ısrarla ifade ettiklerini belirterek, "Kışlaya da siyaset girmesin diyoruz. Kışlaya siyaset girerse, demokrasi yara alır diyoruz." dedi.
Balkanlar'dan, Rumeli'den Anadolu'ya göç eden insanların şarkılarıyla türküleriyle öyküleriyle ülkeye demokrasiyi getirdiklerini, Cumhuriyet'in ne olduğunu anlattıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Hoşgörünün, birlikte yaşamanın, demokrasinin ne kadar güzel olduğunu, insan haklarının ne kadar değerli olduğunu yaşayarak Türkiye'ye getirdiler. Onlar Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluşuna damga vurdular. Kaybolan, yitirilen köklerimize götürdüler." diye konuştu.
İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un da bir Balkan göçmeni olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ersoy, savaşın ne olduğunu ve acımasızlığı bilendir. 'Allah kimseye ikinci kez İstiklal Marşı yazdırmasın.' demiştir. Yahya Kemal Beyatlı, Üsküplü'dür. Yüreği hala oralardadır, bütün şiirlerinde oraları anlatır. Hasan Tahsin, İzmir işgal edilirken silahını çekip, düşmana ilk kurşunu atan da bir Balkanlı'dır. Yani milli Kurtuluş Savaşı'nı başlatandır. Şemsettin Sami, Türkçemizin ilk sözlüğünü hazırlayan kişidir ve o da bir Balkanlı'dır. Türkçeyi bize unutturmak istediler. İyi ki Yunus Emreler, Köroğlu, Dadaloğlu vardı, onlar bizim Türkçemizi yaşattılar. Sarayın dili farklıydı, halkın dili farklıydı. Biz kendi kültürümüze de bir anlamda yabancılaştırılmıştık."
- "Rumeli ve Balkanlar, Anadolu'nun Avrupa'ya açılan kapısı"
Kılıçdaroğlu, Rumeli'de de Balkanlar'da da acıların yaşanmaması gerektiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Balkanlar'ı şöyle görüyoruz, en az 12 milyon kişinin Türk dizilerini izlediği, Türkçe konuştuğu, yazdığı, hoşgörünün egemen olduğu bir coğrafya. Bu coğrafyada barış olduğu zaman Avrupa'nın kapıları, Anadolu'ya çok daha rahat açılmış oluyor. Biz Anadolu'nun Avrupa'ya açılan kapısını Balkan ve Rumeli olarak görüyoruz. O kapı, aynı zamanda uygarlığa açılan bir kapıdır. O kapı, hoşgörü ve birlikteliğe açılan bir kapıdır. O kapı, oturup özgürce tartışma alanı yaratan bir kapıdır. O kapı aynı zamanda demokrasinin güçlenmesi kapısıdır. O kapı hiçbir zaman bir devletin yönetimini tek bir kişiye veren bir kapı değildir. O kapı, hakkı, hukuku, adaleti koruyan bir kapıdır. O kapı aynı zamanda devlete adaletin olması gerektiğini öngören bir kapıdır."
Milli Kurtuluş Savaşı sırasında bile TBMM'nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e sürekli başkomutanlık yetkisi vermediğini anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasında ş şu görüşleri dile getirdi:
"Belli sürelerde vermiştir. Neden? Çünkü Kurtuluş Savaşı'nı yöneten, TBMM'dir. O nedenle unvanında gazilik vardır. 'Gazi Meclis' deriz. Dünyada örneği yoktur bir meclisin bir savaşı yönettiği. Ama bugün geldiğimiz noktada Meclis'in kolu, kanadı kırık. Bağımsız irade oluşamıyor orada. Bir kişinin iradesi parlamentoya bir gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi yargının üzerine gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi, inançları ayırmak için toplumun üzerine gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi, toplumun kaderiyle örtüştürülmeye çalışılıyor. Bizim bu konuda Rumeli ve Balkanlar'ı örnek almamız lazım.O insanların demokrasiye, hoşgörüye ne kadar önem verdiklerini görmemiz lazım."
- "Adalet çökmüşse, devletin kuralları çökmüş demektir"
İleri ki süreçte CHP Genel Başkanı olarak kendisine bir görev düştüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, "Adaleti, demokrasiyi, hakkı, hukuku savunmak. Ama bu görev sadece benim görevim değil, bu toplumda yaşayan, Balkanlar'da yaşayıp çifte vatandaş olan veya Balkanlar'da yaşayıp bizim soydaşlarımız olanların tamamına aynı görev düşüyor." dedi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün getirdiği Cumhuriyet'e, onun özlediği ve hedeflediği demokrasiye birlikte sahip çıkacaklarını, yeniden inşa edeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Devlette adalet çökmüşse, devletin kuralları çökmüş demektir. Yargı siyasallaşmışsa devlet çökmüş demektir. Vatandaş hakkını, hukukunu arayacak mecra bulamıyor demektir. O yüzden Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. 24 Haziran'da hepimiz daha güzel bir Türkiye'ye uyanacağız. Türkiye'de yaşayan herkesin Cumhuriyet'e, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borcu var. O borcumuz, Cumhuriyet'i demokrasiyle inşa etme borcudur. Bu borcu yerine getirmek, bu ülkenin insanlarının namus borcudur. Demokrasiyi savunmak, güçlü bir kuvvetler ayrılığını savunmak, yargıyı siyasallaştırmamak, üniversitelerin bilim ürettiği bir Türkiye'yi inşa etmek. Üniversite hocalarının kapının önüne konulduğu değil, baştacı edildiği bir Türkiye'yi inşa etmek, hepimizin ortak amacı olmalıdır. Sevgili Peygamberimizin dediği gibi 'Alimin ölümü, alimin ölümü gibidir.' Eğer siz alimi kapının önüne koyarsanız, dünyayı yok etmiş olursunuz. O açıdan hepimize görevler düşüyor."
- CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: - "Bugün geldiğimiz noktada Meclis'in kolu, kanadı kırık. Bağımsız irade oluşamıyor orada. Bir kişinin iradesi parlamentoya bir gölge olarak düşüyor. Bir kişinin iradesi yargının üzerine gölge olarak düşüyor. Bir kişinin