HABER

"Geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin sınır dışı edilmesi söz konusu değil"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: (1) - "Geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin, uluslararası koruma statüsüyle ülkemizde bulunan bir yabancının veya ikamet izniyle ülkemizde bulunan bir kişinin sınır dışı edilmesi gibi bir durum asla söz konusu değildir, kabul edilebilir değildir. Bunu yapabilme kabiliyetine ve hakkına da sahip değiliz. Ne böyle bir istemimiz var, ne böyle bir eylemimiz var, ne böyle bir hakkımız var. Bu kadar açık ve net" - "Geçen yıl 268 bin kaçak göçmen yakalandı. Bu yıl, günümüz itibarıyla yakalanan düzensiz veya kaçak göçmen sayısı 165 bini geçmiş durumda. Bu şu demektir; bir operasyon yürütüyoruz, yıl sonu itibarıyla bu 300 bini aşar"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin, uluslararası koruma statüsüyle ülkemizde bulunan bir yabancının veya ikamet izniyle ülkemizde bulunan bir kişinin sınır dışı edilmesi gibi bir durum asla söz konusu değildir, kabul edilebilir değildir. Bunu yapabilme kabiliyetine ve hakkına da sahip değiliz. Ne böyle bir istemimiz var, ne böyle bir eylemimiz var, ne böyle bir hakkımız var. Bu kadar açık ve net." dedi.

Soylu, Kahramanmaraş Geçici Barınma Merkezi'ne yaptığı ziyarette, gazetecilere açıklamada bulundu.

Ülke olarak hem coğrafyanın hem de dünyadaki ekonomik dengesizlikler ve güvenlikle ilgili tehditlerin getirdiği sorunlarla doğrudan temas halinde olduklarını belirten Soylu, bu anlamda küresel terör örgütleri ve uyuşturucuyla mücadele ettiklerini ifade etti.

Suriye iç savaşından kaynaklanan göçün de bunlardan bir tanesi olduğunu aktaran Soylu, göç hadisesinde Türkiye'nin pozisyonunun, dünyanın diğer ülkelerinden çok farklı konumda bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"Geçen yıl 268 bin kaçak göçmen yakalandı. Bu yıl, günümüz itibarıyla yakalanan düzensiz veya kaçak göçmen sayısı 165 bini geçmiş durumda. Bu, şu demektir: Bir operasyon yürütüyoruz, yıl sonu itibarıyla bu 300 bini aşar. 2015'te 1700
olan geri gönderme merkezi kapasitemiz
şu anda 16 bin, yıl sonunda yaklaşık 20 bin olacak. Türkiye'nin göç politikası yoktur diyenlere; kamplarımız, geri gönderme merkezlerimiz, kayıt sistemlerimiz, eğitim, sağlık, uyum politikalarımız, tüm bunlarla ilgili bugüne kadar attığımız adımlar, kaçan göçmenlerle ilgili ülkelerle yaptığımız geri kabul anlaşmaları... Türkiye dünyanın, Avrupa'nın çaresiz kaldığı süreçte ayakları yere sağlam basan bir göç politikası oluşturdu ve bunu yürütüyor. Burada eksiklik yok mu, elbette var. Yönetmeye ve kontrol etmeye çalıştığımız alanın dışına çıkanlar var ama bunları da bir vesileyle kurallara ve ilkelere uymakla mükellef hale getirmek durumundayız."

Soylu, sürecin başından beri bilinçli ve planlı adımlar atıldığını anlatarak, şunları kaydetti:

"Meselenin içinde birbirinden çok farklı
tanım, statü ve başlık olması, bazen karışıklığa yol açmaktadır. Kamuoyunda Suriyeliler veya göçmenler diye ifade ediliyor ancak
bunun içinde kaçak göçmenler var, uluslararası koruma
statüsünde olanlar var, geçici koruma statüsünde olanlar var, yasal ikamet izniyle ülkemizde bulunanlar var. Yani sokakta
gördüğümüz her yabancı, Suriyeli göçmen değil. Dolayısıyla bu
kavram çeşitliliği, zaman zaman karmaşaya yol açabiliyor ve
buradan bir istismar alanı oluşturmak istenebiliyor. Avrupa'da olağanüstü bir yabancı düşmanlığı var ve yükseliyor. Tek dertleri bunu Türkiye'ye taşımaktır. Avrupa'nın bu cereyanını Türkiye'ye taşımak için de birileri ellerini ovuşturmaktadırlar. Türkiye içinde bundan siyasi menfaat elde etmek isteyenler var. Özellikle Orta Doğu politikamıza çentik atmak için Orta Doğu mahreçli bu işi karıştırmak isteyenler var. Ama ne bizim insanlığımız, ne İslamiliğimiz, ne komşuluğumuz, ne geleneğimiz, ne göreneğimiz, buna müsaade etmeyecektir. Bu kadar açık ve net."

Son günlerde Suriyelilerin sınır dışı edildiği veya edileceği yönündeki yanlış söylemin de aslında tam da bu kavram çeşitliliğinden beslendiğini dile getiren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün bir gazetenin manşetinde Uygur Türkü bir kardeşimizle ilgili bir ifade var. Şimdi o gazetenin manşeti tam bir cehalet ürünüdür diyorum çünkü maksatlıysa daha kötü. Eğer maksatlı yapıldıysa hakikaten daha kötü. Daha da üzücü. Bir cehalet ürünüdür. O manşeti kim attıysa onunla ilgili, 'kardeş sen bunu bilerek mi yaptın, bilmeyerek mi yaptın' diye bir soruyu ortaya koymak gerekir. Bir gazetenin böyle bir manşet atabilme hakkı yok. Hele kendilerini, beni bağışlasınlar, konuşurken mangalda kül bırakmayan, entelektüelizm çabası içerisindeki arkadaşların bunu atlamamaları gerekirdi. Kimse kusura bakmasın, hak sadece bu dünyada değil öteki dünyada da var. Onun için bize müracaat etmiş bu kardeşimiz ki bu politikaya bizim ne kadar hassas olduğumuzu benimle çalışanlar çok yakında bilirler. Uygur Türkü kardeşlerimiz, o gazeteye manşet atanlardan çok daha iyi bilirler. Ayıptır, günahtır, yazıktır. Müracaat etmiş. Ne için? Uzun süreli ikamet belgesi için. Bizimkiler de 'senin şartların uzun süreli ikamet belgesini tutmuyor' demişler. Ya kısa süreli ikamete başvur ki başvurmuş, vereceğiz, verilecek de. Veya rutin olarak orada yazılan maddeler var. Ülkemizden, kendi gittiği ülkeden insan haklarıyla ilgili bir sıkıntıya uğrayacak, zulüm görecek hiçbir yere, hiç kimseye göndermiyoruz. Böyle sınır dışı etmemiz mümkün değildir. Benim İçişleri Bakanlığı dönemimde iki üç defa oldu, sehven, hatayla oldu, hala yarası içimdedir. Bilgimiz dışında oldu. Birisi Mısır'a gitti kardeşimiz ama zinhar en ufak bir kusurumuz söz konusu değildir. Ama vicdanen kendimi mesul hissederim. Böyle bir şeyi bizim yapabilmemiz mümkün değildir."

Soylu, bu konuda birçok sivil toplum kuruluşuyla ilişki içerisinde bulunduklarını dile getirerek, göç meselesini bir parametre, rakam üzerinden görenlerin yanılgı içerisinde olduğunu söyledi.

"Üzülerek izliyoruz ki
dün göçmenler konusunda ırkçı bir pozisyon alan bazı kesimler, bugün tam tersi bir pozisyon ve söylemle süreci provoke ediyorlar." diyen Soylu, şunları kaydetti:

"Bu tehlikeli ve kimseye bir şey kazandırmayacak bir yaklaşımdır. Son günlerde özellikle İstanbul üzerinden yürütülen konu, tamamen düzensiz ve kaçak göçle mücadeleyle ilgili bir konudur. Geçici koruma statüsündeki hiçbir Suriyelinin, uluslararası koruma statüsüyle ülkemizde bulunan bir yabancının veya ikamet izniyle ülkemizde bulunan bir kişinin sınır dışı edilmesi gibi bir durum, asla söz konusu değildir, kabul edilebilir değildir. Bunu yapabilme kabiliyetine ve hakkına da sahip değiliz. Ne böyle bir istemimiz var, ne böyle bir eylemimiz var, ne böyle bir hakkımız var. Bu kadar açık ve net. Burada iki mesele var. Birincisi, geçici koruma statüsündeki her Suriyelinin hangi ilde kayıt edilmişse orada ikamet etmesinin sağlanması. İkincisi de kaçak göçle mücadelenin ciddiyetle sürdürülmesidir. Yaklaşık 15 günlük çalışma sonucunda hakkında işlem yapılan
yabancıların yüzde 90'dan fazlası, Suriyeliler dışındaki uyruklardan
oluşmaktadır. Başka ile kaydı olup İstanbul'da yaşayan Suriyelilere de bir müddet verildi. Bütün sivil toplum kuruluşlarıyla görüşüldü, görüşülüyor. Kedi illerine dönmeleri için verilen müddet olduğu için onlara da şu an herhangi bir işlem yapılmıyor. Kaydı olmayan Suriyelilerle ilgili de kayıt işlemleri devam ediyor. İstanbul'da kayıtsız olarak tespit ettiğimiz Suriyelileri sistem gereği önce kampa götürüyoruz, orada kaydediyoruz, hangi ile gitmek istediğini soruyoruz ve oraya gönderiyoruz, bu kadar açık ve net."

(Devam edecek)

En Çok Aranan Haberler