Pırıl pırıl bir güneş, alabildiğine yeşil ormanlar... Tüm bu güzellikleri, gözümüzün korneası sayesinde görebiliyoruz. Kornea; gözün renkli kısımları üzerindeki saydam tabakaya deniliyor. Göze gelen ışınlar, ilk olarak korneada kırılıyor ve saydam olma özelliği sonucu gözün arka tabakalarına geçebiliyor. Ancak korneda bir sorun oluştuğunda, tüm bu güzellikleri görmek zorlaşıyor, hatta imkansız hale gelebiliyor. Günümüzde saydamlığını yitiren veya şekli bozulan kornea, bir göz bankasından elde edilen sağlıklı kornea ile değiştirilerek, görme yeteneğinin yeniden kazanılması sağlanabiliyor. Bu işleme de kornea nakli deniyor. Kornea naklinin ne sebeple yapıldığına göre başarı oranı değişiyor. Başarı oranı genellikle yüzde 90'ın üzerinde seyrediyor.
Kornea sorunları her yaşta insanı etkileyebiliyor. Yaralanma ya da enfeksiyon gibi herhangi bir sorun korneada hasar oluşturursa, kornea bulanıklaşabiliyor ya da fonksiyon kaybına uğruyor. Hasar görmüş bir kornea da ışık göze girdiğinde sapmalara yol açarak görmeyi olumsuz etkiliyor, hatta ağrıya bile neden olabiliyor. Sonuçta, tüm yaşamı etkileyen bir göz sorunu ortaya çıkıyor. Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi'nden Göz Hekimi Doç. Dr. Banu Coşar, ülkemizde kornea naklinin en çok yapıldığı durumları şöyle sıralıyor: Keratokonus (korneanın öne doğru sivrileştiği bir şekil bozukluğu), psödofakik büllöz keratopati (katarakt ameliyatı sonrası kalıcı kornea ödemi) ve kornea yaralanmaları. Korneanın saydamlığını kaybettiği ve distrofi adı verilen kalıtsal hastalıklar da kornea nakliyle tedavi edilebiliyor. Herpetik keratit adı verilen göz uçuğunun ileri olgularında da kornea nakli gerekebiliyor.
Göz Bankaları devrede
Sadece kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteler bünyesinde kurulabilen Göz Bankaları, korneaların alınması, nakil için uygunluğunun değerlendirilmesi ve dağıtımından sorumlu bir kuruluş. 24 saat çalışan bu kurumlar, gerekli olduğunda kullanılmak üzere bağışlanmış olan korneaları topluyor, değerlendiriyor ve depoluyor. Nakil işlemlerinde kullanılan kornealar ölü donörlerden, yani vericilerden elde ediliyor. Doç. Dr. Banu Coşar, kornea nakli yapılan alıcının korunmasına yönelik olarak verici korneaların göz bankalarında çeşitli tetkiklere tabi tutulduğunu belirterek bu süreci şöyle anlatıyor: "Öncelikle donörün ölüm nedeninin ve tıbbi durumunun dikkatli bir şekilde tetkik edilebilmesi için kan testleri yapılıyor. Aktif septisemi, kuduz, viral hepatit, bazı göz içi hastalıkların ve göz cerrahilerinin geçirilmiş olunması, lösemi, lenfoma, hepatit B/C ve HIV (AIDS) gibi bulaşıcı hastalıklar, nedeni bilinmeyen ölümler ile bazı nörolojik hastalıkların varlığında verici kornealardan yararlanılmıyor. Ayrıca söz konusu korneanın uzun vadede saydam kalıp kalamayacağının anlaşılmasına yönelik hücre sayımı (speküler mikroskopu) ve biyomikroskopi incelemesi de yine Göz Bankaları tarafından yapılıyor. Bu testler sonunda nakil için engel yoksa, kornea kullanılabiliyor. Verici ile alıcı arasında yaş farkının da fazla olmamasına dikkat ediliyor. Kornea naklinin nasıl yapıldığına gelince...
Operasyon zor değil!
Doç. Dr. Banu Coşar, kornea naklinin yetişkinlerde çoğunlukla göze yapılan uyuşturucu iğneyle, çocuklarda ise genel anesteziyle yapıldığını söylüyor. Lokal anestezi kullanıldığında ağrı duyulmadığı gibi, damar içi verilen ilaçlar da hastanın rahatlamasına yardımcı oluyor. Operasyon sırasında gözdeki tüm sinirler tamamen uyuşturuluyor. Bu sayede gözün hareket ederek olumsuz bir tabloya yol açması da önleniyor. Kornea nakli sırasında sorunlu kornea yuvarlak şekilde çıkartılıyor ve yerine donörden alınan şeffaf kornea parçası yerleştiriliyor. Yeni kornea çok ince naylon ipliklerle bulunduğu bölgeye sabitleştiriliyor. Operasyon sonrasında hasta evine aynı gün dönebiliyor. Doç. Dr. Banu Coşar, aynı operasyonda gözdeki kataraktın alınabildiğine ve göz içine yapay lens yerleştirilebildiğine de dikkat çekiyor. Tüm işlemler yaklaşık 1 saat içinde tamamlanabiliyor.
DALK tekniğiyle doku reddi önlenebiliyor
Bundan birkaç yıl öncesine dek kornea nakli, korneanın tam kat değiştirilmesini içeriyordu. Ancak son yıllarda artık DALK (derin anterior lameller keretoplasti) denen teknikle de yapılabiliyor. DALK tekniğinde korneanın en alt tabakası olan endotel korunuyor. Bu da doku reddi olasılığını çok azaltıyor. Ancak DALK tekniği her hastada uygulanamıyor. Çünkü, bu tekniğin yapılabilmesi için alıcının korneasının sağlam bir endotele sahip olması gerekiyor. Kornea naklinde bir diğer yenilik ise trepan adı verilen bıçaklar yerine femtosekond denilen lazerlerin kullanılmaya başlanması. Kesi lazerle yapıldığı için kontürler daha düzgün ve birbirleriyle uyumlu oluyor. Kornea nakli sonrasında yaygın olarak izlenen astigmatizma ve miyopi gibi kırma kusurları da artık LASIK ile kolayca giderilebiliyor. Lazerle kesi kenarları çok düzgün olduğu için daha iyi bir alıcı göz ve verici kornea uyumu sağlanıyor. Topografi eşlikli LASIK teknolojisi kornea nakli geçirmiş hastalar için kişiye özel tedavi imkanı sağlıyor.
İyileşme süresi 1 yılı buluyor
Doç. Dr. Banu Coşar, görme rehabilitasyonun nakilden yaklaşık bir yıl sonra, gözdeki dikişlerin alınmasıyla başladığını ifade ederek, "Nakil işleminin ardından, gözün diğer kısımlarında bir sorun yoksa, görme yeteneği yüzde yüz seviyesine çıkar" diyor. Peki, kornea naklinde ciddi komplikasyonlar oluşabiliyor mu? "Ciddi komplikasyonlar çok ender görülüyor. Ameliyat sonrası gelişebilen enfeksiyon, göz içi basınç artışı, doku reddi gibi riskler ise büyük ölçüde kontrol altına alınabiliyor" diye yanıtlıyor bu soruyu Doç Dr. Coşar. Özellikle damarlanmanın olduğu kornealarda doku reddi olasılığı nedeniyle; gözde batma- ağrı, bulanık görme, ışık hassasiyeti ve ağrı gibi şikayetler geliştiğinde zaman kaybetmeden doktora başvurulması gerektiği uyarısında bulunuyor. Bu durumda yoğun steroidli damla, pomad, hap ve iğnelerle red reaksiyonu baskı altına alınmaya çalışıyor. Kornea naklinin en korkulan ama nadir görülen riski ise "suprakoroid kanama" adı verilen kanamanın oluşması. Böyle bir kanama gözün kaybıyla sonuçlanabiliyor.
AKLINIZDA BULUNSUN!
- Ülkemizde nakil için yeterli miktarda kornea dokusu elde edilemiyor. Bunun nedeni ise halk arasında, nakil için göz küresinin tamamen alındığına dair yanlış kanı olması. Oysa kornea naklinde gözün sadece saydam tabakası alınıyor.
- İris, kornea naklinden etkilenmediği için operasyon sonrasında doğal göz renginiz değişmiyor.
- Doku ya da kan tipi açısından "eşdeğer" bir kornea elde edilmesine gerek yok. Donörün ırkı, cinsiyeti ve göz rengi hiçbir sorun oluşturmuyor.
- Kornea yavaş iyileşme gösteriyor. Tam iyileşme ve görmede düzelme bir yıl ya da daha fazla sürebiliyor.
- Yeni korneaya mükemmel bir şekil vermek zor.Bu nedenle, astigmatizma (korneanın düzensiz şekilli olması nedeniyle bulanık veya bozuk görme) kornea naklinden sonra sık görülüyor. Ancak bu sorun günümüzde kolaylıkla düzeltilebiliyor.