Türkiye'nin, İsrail-Filistin ihtilafının çözümüne giden yolun diyalog ve müzakerelerden geçtiğine inandığını, bu doğrultuda gerginliği tırmandıracak eylemlerden kaçınılması çağrısında bulunduğunu belirten Gül, "Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler ise, içişlerine karışmama, iyi komşuluk ve güvenlik alanında işbirliği ana ilkelerine dayanmaktadır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi (İSEDAK) Toplantısı Bakanlar Oturumu'nun açılış konuşmasını yaparak, açılış seremonisini yönetti.
Konuşmasında, İSEDAK'ın olağanüstü şartlar altında dahi sürdürdüğü çalışmalarla tüm İslam ülkeleri için bir işbirliği platformu oluşturduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, komitenin, önümüzdeki dönemde de bu özelliğini güçlendirerek devam ettireceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, bu yılki İSEDAK toplantısının, bir ekonomi zirvesiyle taçlandırılacağını belirterek, "Geçen 25 yılda iki kutuplu siyasal yapının ortadan kalktığı, teknolojik değişmelerin önemli gelişmelere yol açtığı, küreselleşme olgusunun her alanda etkisini arttırdığı süreci hep birlikte yaşadık. Bu süreç gelişmekte olan ülkeler için dışa açılma yolunda önemli fırsatlar barındırmakla birlikte, finans piyasalarının kontrolsüz liberalleşmesi, çevre ve topluma duyarsız ekonomik büyüme gibi bazı tehdit ve riskleri de içermektedir. Uluslararası alanda ise daha fazla diploması ve diyaloğa ağırlık verileceği gibi, ümitlerin yeşerdiği bir dönemden geçmekteyiz" dedi. Krizin etkilerinin sürmekle birlikte, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren beklentilerin iyileşmeye başlamasının sevindirici olduğunu ifade eden Gül, 2010 yılından itibaren dünya ekonomisinin yeniden bir büyüme trendi içine girmesinin beklendiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kriz sonrası dünya ekonomisinin yeniden yapılandırılması sürecinde tüm insanlığın refahına hizmet edecek yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Küresel ekonomiye yön verme potansiyeli giderek artan ülkemize bu bağlamda önemli sorumluluklar düşmektedir. Topyekun kalkınma huzur ve refahın sağlanması için tüm enerjimizi daha fazla işbirliği ve karşılıklı güvenin tesisine harcamalıyız. Balkan ülkelerindeki Müslüman toplulukları her zaman göz önünde bulundurmak gerekmektedir" diye konuştu.
Son yıllarda İKÖ üyesi ülkelerin dünya ticareti içindeki paylarında belirgin bir artış gözlendiğini belirten Gül, bu ülkelerin dünya mal ihracatındaki paylarının 2003 yılında yüzde 8.1 iken, 2008'de yüzde 11.2 düzeyine çıktığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, ihracatta ürün ve pazar çeşitliliğini arttırarak yakalanan bu ivmenin sürdürülebilir kılınacağına inandığını belirtirken, şöyle konuştu:
"Gelişen işbirliğimizin bir göstergesi olarak İKÖ üyesi ülkelerin toplam dış ticaret hacmi içerisinde İKÖ içi ticaretin oranının son dönemde yüzde 16'lar seviyesine çıkmış olması memnuniyet vericidir. Ancak, İSEDAK ve İKÖ için en öncelikli konulardan olan ticaret hacminin genişletilmesinde halen yapılması gereken çok şey vardır. Bu çerçevede, Tercihli Tarife Protokolü ve Menşe Kuralları Anlaşması'nın bir an önce yürürlüğe girmesi, İKÖ içi ticaretin artmasında kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, tüm ilgili ülkeleri, bu alandaki işbirliğini geliştirecek anlaşmaları bir an önce imzalamaya ve onaylamaya davet ediyorum. İslam Kalkınma Bankası İKÖ içi ticaretin geliştirilmesine başından beri takdire değer katkılarda bulunmuştur. Banka bünyesinde faaliyete geçen Uluslararası İslam Ticaretin Finansmanı Şirketi bunun son örneğidir. Kuruluşlarımız tarafından hazırlanan İKÖ İçi Ticaretin Arttırılmasına Yönelik Yol Haritasında ortaya konan tavsiye ve önerilerin üye ülkelerimize, ticareti arttırma çabalarında yardımcı olacağına inanıyorum. Üye ülkelerin standartlarının uyumlaştırılması da ticaretimizin önündeki engellerin kaldırılmasına hizmet edecek temel unsurlardan birisidir. Bu bağlamda, İSEDAK himayesinde hazırlanarak bugüne kadar 9 üye ülke tarafından onaylanan, "İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğü"nün hayata geçirilmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak isterim."
Kalıcı bir kalkınma sürecini başarmanın en önemli anahtarlarından birinin rekabet gücümüzü arttırmak olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, rekabet gücünün arttırılmasında, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, makroekonomik istikrar, eğitimde fırsat eşitliği, teknolojik ilerleme ve AR-GE çalışmalarının büyük önem taşıdığının altını çizdi. Gül, "Bu bağlamda, üye ülkelerin yeni ve adil rekabet koşullarının oluşmasına hizmet etmeleri öncelikli hedeflerimiz olmalıdır. 2009 yılı itibariyle
rekabet koşullarında bazı İKÖ üyesi ülkelerin hızla üst sıralara tırmandığını görmek memnuniyet verici bir gelişmedir. Kuşkusuz, ekonomik alanda rekabet koşullarının sürdürülebilir olması, beşeri sermaye kalitesinin ve verimliliğinin arttırılmasıyla mümkündür. Bu çerçevede, eğitim, sağlık ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin yanı sıra, gelir dağılımının daha adil hale getirilmesi hayati önem taşımaktadır. Dünyadaki en az gelişmiş 49 ülkeden 22'si İKÖ üyesidir. Öncelikli hedeflerimizden biri, bu sayının mutlaka aşağı çekilmesi ve üye ülkelerimizdeki yoksul sayısının azaltılması olmalıdır" açıklamasında bulundu.
İSEDAK'ın, dünya gündeminde yer alan konuları ve üye ülkelerin ortak sorunlarını görüş alışverişi oturumlarında gündemine taşıdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, "Bu yılki oturumun konusu "Gıda Krizinin İKÖ Ülkelerinin Ekonomileri Üzerindeki Etkisi"dir. Sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimde harcanan çabalar, tüm milletlerin ortak sorumluluğunu gerektirmektedir. Bu konuda İSEDAK Bürosu, İKB ve FAO tarafından başlatılacak çalışmanın, yararlı proje önerilerine dönüşeceğine inanıyorum. Gıda güvenliği
sorununun önemli nedenlerinden olan küresel iklim değişikliği, ekonomik ve sosyal alanlarda çeşitli sorunlara yol açarak dünya toplumlarının en öncelikli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. İKÖ ülkeleri, en çok etkilenmesi muhtemel ülkeler olarak, iklim değişikliği ile mücadele konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket etmeli, kalkınma çabalarında çevre dostu stratejiler benimsemelidir. Küresel değişiklikler su kaynakları üzerinde de ciddi baskılar yaratmaktadır. Bu durum mevcut su kaynaklarının etkin ve akılcı kullanımını zorunlu kılmaktadır. İSEDAK üyesi ülkelerin de bu duruma karşı kendi aralarında işbirliği yapmaları gerektiği görüşündeyiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, ekonomik işbirliği ve dayanışma ile kalkınma hamlelerinin meyve vermesinin, büyük ölçüde, barışın, huzurun ve istikrarın hüküm sürdüğü bir ortamda mümkün olduğunu söyledi. Bu bakımdan dış politika alanındaki gayretlerin önem taşıdığına değinen Cumhurbaşkanı Gül, "Ülkem dış politika alanındaki çalışmalarıyla uluslararası sorunların diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesinden yana olan tavrını her vesileyle göstermektedir. Türkiye hem bölgesinde, hem de dünyada kalıcı barış, istikrar ve refahın sağlanması için diğer ülkelerle birlikte çalışmaya devam edecektir. Türkiye, bölgesel sorunların başta bölge ülkelerince sahiplenilmesi ve çözümlerin de bölge ülkelerince üretilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu çerçevede bölgesel girişimlere ortak olmakta, bölgesel örgütlerle kurumsal çerçevede ilişkilerini geliştirmektedir" diye konuştu.
Ortadoğu'ya ilişkin meselelerin birbiriyle ilintili olduğunu, bu nedenle Türkiye'nin, Ortadoğu'ya yönelik olarak kapsamlı ve bütüncül siyaset izlediğini ifade eden Gül, "İsrail-Filistin ihtilafı bölgedeki anlaşmazlıkların merkezinde yer almaktadır. Ortadoğu'nun istikrarı için bu anlaşmazlığın kalıcı çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Türkiye, İsrail-Filistin ihtilafının çözümüne giden yolun diyalog ve müzakerelerden geçtiğine inanmakta, bu doğrultuda gerginliği tırmandıracak eylemlerden kaçınılması çağrısında bulunmaktadır. Aynı şekilde, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilememesinin gelecekteki Filistin Devleti'nin kurumlarını ve temellerini tahrip edeceği ve barış sürecini akamete uğratacağı anlayışıyla, Filistinlilere sorunlarını diyalog yoluyla çözmeleri ve Filistin'in geleceğini riske atan hareketlerden kaçınmaları çağrısında bulunmaya devam ediyoruz. Bu meyanda, Orta Doğu Barış Sürecinin di bğer unsurlarını oluşturan İsrail - Suriye ve İsrail - Lübnan kanallarında da çözüme ulaşılması için gayretler yoğunlaştırılmalıdır. Türkiye, Irak'ta istikrar, güvenlik ve milli uzlaşıyı hâkim kılma çabalarına destek vermeyi sürdürmekte, Iraklı tüm siyasi grupları, sorunlarını siyasi diyalog ve milli mutabakat ruhu içerisinde çözmeleri için teşvik etmektedir. Bugün, Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler, içişlerine karışmama, iyi komşuluk ve güvenlik alanında işbirliği ana ilkelerine dayanmaktadır. Bu çerçevede, İran ile ekonomik ve ticari konular dahil ilişkilerimizi geliştirme arzusundayız. Ayrıca, İran'ın nükleer programı hususundaki anlaşmazlığa görüşmeler yoluyla, diplomatik bir çözüm bulunmasını arzuluyor ve bunun mümkün olduğuna inanıyoruz. Afganistan'da istikrar ve güvenliğin sağlanması, hayatidir. Afganistan'daki sorunların çözümünün salt askeri yöntemlerle sağlanamayacağı açıktır. Türkiye, bu anlayışla, tarihinin en kapsamlı sürdürülebilir kalkınma yardımı programını Afganistan'da yürütmektedir" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle tamamladı:
"Militan unsurların ideolojisine karşı eğitime ağırlık verilmelidir. Bu anlayıştan hareketle, güvenlik alanındaki katkılarımızın yanı sıra, okul inşaatı gibi altyapı projeleri ve başta kızlar ve kadınlar olmak üzere Afganların eğitimi öncelik verdiğimiz alanlardır. Bölgede istikrarın kalıcı şekilde muhafazası bakımından kritik bir konumda olan Pakistan'da seçimle işbaşına gelmiş yönetimin terörle mücadelesi uluslararası toplum tarafından takdir edilmeli ve güçlü bir şekilde desteklenmelidir. Nitekim Pakistan'ın istikrarı, bölgeyi ve ötesini doğrudan etkilemektedir. Biz kardeş Pakistanla daima dayanışma içinde olduk ve olmaya devam edeceğiz. Türkiye bakımından öncelikli konuların başında gelen Kıbrıs meselesinde de İKÖ üyelerinin Kıbrıs Türk halkının haklı davasına bugüne kadar verdikleri destekten ötürü teşekkür ederim. Bu bağlamda, İKÖ ülkelerinin Kıbrıs Türk halkının dünyayla bütünleşme çabalarına yardımcı olmak üzere Kıbrıs Türk Devleti'yle ilişkilerini her alanda geliştirmeye devam etmelerini beklediğimizi hatırlatmak istiyorum. Türkiye'nin, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, İSEDAK çerçevesinde yürütülen tüm işbirliği çabalarına gerekli desteği sağlamaya ve ortak sorunlarımızı diğer küresel platformlara taşımaya devam edeceğini vurgulamak istiyorum."