İSTANBUL (İHA) - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkide basın mensuplarına geleceği yönlendirmek gibi büyük görevler düştüğünü belirterek, "Medya, 21. yüzyılda kamuoylarını yönlendirmede etkin bir rol oynamaktadır" dedi.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis ise kamuoyunu kışkırtmanın bir çözüm olmadığını ifade ederek, "Patrikhane Türkiye için bir düşman değildir, bir tehlike oluşturmuyor, AB'nin kapısını çalarken, patrikhane Türkiye için bir avantaj" diye konuştu. 4. Türk-Yunan Gazeteciler Konferansı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis'in de katılımıyla Conrad Otel'de gerçekleştirildi. Öncelikle söz alan Dora Bakoyannis, Türk ve Yunan halklarının dost olduğunu belirterek, bu dostluğun sürekliliğinde basın mensuplarının yaptığı haberlerin büyük önem taşıdığını söyledi.
Bakoyannis, "Toplumlarımız politikacıların daha da ilerisinde bulunuyor. Bizim işimiz sorunlara çözüm bulmaktır. Bunu yapmak için kararlı olmamız lazım, çok çaba göstermemiz lazım ve çok yoğun çalışmamız lazım. Biz bunun için buradayız ve biliyoruz ki, bu sorunlarımızı çözersek iki ülke de karlı çıkacak. Bu sorunlar çözüldüğü zaman yeni bir dinamik oluşacak. Devamlı tekrarladığımız bir şey var ki, bazı düşüncelerin arkasına saklanmayalım, birlikte olalım, birleşmiş olarak ileriye doğru gidelim" dedi.
Türkiye'nin AB üyeliğine değinen Bakoyannis, "Yunanistan bir kaç yıl önce çok önemli bir stratejik karar aldı. Bu karar da, Türkiye'ye AB yolunda destek vermekti. Biz Türkiye'yi AB yolunda destekliyoruz. Bütün doğu Avrupa ülkelerinin AB içinde bulunması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle doğu blok ülkelerinin de AB'ye katılımları için destek verdik. Genelde politikamız hep bu yönde oldu. Avrupa'nın bütünleşmesinde boşluklar bırakamayız. Barış ve refah istiyorsak Avrupa'nın birleşmiş olması gerekiyor. Türkiye de bu birliğe katılırsa, AB mozaiği daha da genişlemiş olacaktır. Bizim beklentilerimiz büyük fakat çok basit de olabilir. Almanya ve Fransa'nın başarabildiğini biz de başarmak istiyoruz. Eski başarısızlıkları bir yana bırakmak istiyoruz ve birlikte işbirliği yaparaktan verimli bir sonuca ulaşmak istiyoruz" diye konuştu.
"Reformlar Türk halkının yararına" Dora Bakoyannis, Türkiye'de neler olduğunu yakından takip ettiğini belirterek, AB'nin Türkiye'den istediği reformların, tamamen Türk halkının iyiliği için olduğunu söyledi. Türk halkının, gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmak istemediğini ifade eden Bakoyannis, "AB için yapılan reformlar Türk halkının da yararınadır. Türkiye'den, diğer ülkelerden istenenden daha az veya daha fazla bir şey istenmemiştir. AB'nin, Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerini düzenlemesini istemesi çok doğal bir şeydir. Türkiye'nin üyeliği konusunda, AB ülkeleri içinde bazı tepkiler var. Fakat onlar Türkiye'nin bugünkü şartları ve durumuna göre değerlendiriyorlar. Yunanistan'la da aynı şey olmuştu. Fakat 3-4 yıl içinde o düzeye varılmıştır" açıklamasında bulundu.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sorunların çözülmesi gerekiyor. Sorunların çözülmesi için en önemli rolü de medya oynamakta. Kışkırtmak, sansasyonel bazı haberler çıkarmak çok etkiliyor fakat gazeteler ve kanallar yaşam savaşı veriyor. Sadece savaşmakla karlı çıkılmaz. Cesur olmak gerekiyor. Halk ve insanlar, olayları ilgiyle izliyorlar. Bir kısım medya, iki ülkenin çıkarı ve işbirliği için çaba gösteriyor. Bunun karşısında, olayları çarpıtarak verenler de var. Bütün bunları anlayışla karşılıyorum. Medyanın çok büyük sorumlulukları var. Kamuoyunu kışkırtmak kolaydır fakat bu çözüm değil. Bir Türk gazeteci için patrikhaneye karşı antipati ve düşmanlık aşılamak çok kolay, fakat Türkiye'nin en büyük şehri içinde patrikhane bugünlere gelen bir kurumdur. Patrikhane Türkiye için bir düşman değildir, bir tehlike oluşturmuyor, AB'nin kapısını çalarken, patrikhane Türkiye için bir avantaj. İki ülke arasında iyi ilişkiler kurulmasında medyanın sorumluluğu var. Yunan kamuoyunun, Müslümanlıkla ilgili çıkan karikatürlerde Müslümanlığın yanında olması ve bu şekilde düşünceleri karşısında ben gurur duyuyorum. Biz politikacılar korkmamalıyız. Bir yakınlaşma hareketi yaptığımız zaman politik değerini siyasi olarak maliyetinin ne olacağını düşünmeden, doğru olan yönde ilerlememiz gerekiyor".
"Problemleri cesaretle konuşacağız"
Daha sonra söz alan Abdullah Gül de, iki ülke arasındaki ilişkilerde basına büyük görevler düştüğünün altını çizdi. Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis'le, toplantının ardından görüşme yapacağını belirten Abdullah Gül, "Aramızdaki problemleri cesaretle konuşacağız. Sorunları cesaretle konuşup, çözümleri cesaretle bulmaya çalışacağız. Tabii ki biz iki bakan olarak bu doğrultuda çalışırken, burada basının desteği ve önemi çok büyük olacak. Türk ve Yunan basın mensuplarını bir araya getirerek, dostlukların ilerlemesine imkan sağlayan Türk-Yunan medya buluşması, aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkilere son 7 yıldır damgasını vuran diyalog sürecinin başarısının da kanıtı olmuştur. Biz farklılıkların karşılıklı anlayış içinde giderilmesi gerektiğine inanıyoruz. Türk-Yunan ilişkilerinin ulaştığı aşama, sorunların diyalog, temas ve işbirliği yoluyla halledilmesine imkan vermektedir" dedi.
Gül, Türkiye ile Yunanistan arasında geliştirilecek işbirliği ve ortaklık ilişkisinin, Balkanlar ve Karadeniz başta olmak ezere, tüm coğrafyaya olumlu yansımaları olacağını söyledi. Ege'nin, dostluk ve barış denizi olması gerektiğini belirten Abdullah Gül, "Beklentimiz Türkiye, Yunanistan ve kapsamlı çözüm sağlanmış Kıbrıs'ın, bölgemizde barış ve istikrarın sembolü haline gelmesidir. İletişim çağı olarak da tanımlanan 21. yüzyıl, bilgiye daha büyük kitlelerin daha hızlı erişmesine imkan sağlamaktadır. Türk ve Yunan halkları arasında dostluğun güçlendirilmesi yolunda basına büyük sorumluluk düşmektedir. Bizler bir araya geldiğimizde resmi görüşlerimizi anlatıyoruz ama basın mensupları çok daha rahat, çok daha sesli düşünüp, sorunların çözümünde çok daha yaratıcı olabilir. Medya, 21. yüzyılda kamuoylarını yönlendirmede güçlü ülkeleri birbirinden uzaklaştırabildiği, birbirlerine düşman edebildiği gibi, halkların yakınlıkları ve ortak değerlerini keşfetmesinde de etkin bir rol oynamaktadır. Geleceğimizi aslında siyasetçilerden çok, medya yönlendirmektedir. Basın, siyasetçileri, hükümetleri dostluk yönünde teşvik de edebilir, cesaretlerini de kırabilir" diye konuştu.
"Depremler iki ülke halklarını yaklaştırdı"
1999 yılında her ülkede de meydana gelen üzücü depremlerin, her iki ülke halklarının birbirine olan sevgisini açıkça ortaya koyduğunu belirten Abdullah Gül, o günden bu güne temaslarda yaşanan hareketlenmenin, iki halkın birbirini daha iyi anlamasına yol açtığını ifade etti. Gül, "Biz, basının kalemini, ulusları yakınlaştırmak amacıyla kullanmanızı istiyoruz. Halklarımız arasındaki temasları teşvik etmeliyiz, ön yargıları kırmaya devam etmeliyiz. Son 7 yılda ilişkilerimizde önemli aşamalar kaydedilmiştir. 2 milyar dolara yaklaşan ikili ticaret hacmimiz, başta Sayın Başbakanlarımızın temellerini attığı Karacabey-Gümürcine doğalgaz hattı olmak üzere enerji alanında başlattığımız işbirliğimiz, barışa katkıları açıkça gözler önüne sermektedir. İlişkilerimizi çeşitli alanlarda çeşitlendirmenin çabası içinde olmalıyız. Bardağın boş olan tarafını da doldurma gayreti içinde olmalıyız. Ülkelerimiz arasındaki işbirliği ve güven ortamı güançlendikçe çözüm bulamayacağımız konu yok. Sorunlarımızı diyalog yoluyla çözme kararlılığımızı sürdürüyoruz. Medyaya düşen görev, kışkırtıcı olmayan, tahrik edici olmayan, yapıcı ve objektif bir tutum içerisinde olmalarıdır. Bu, hepimizi etkileyecektir. Gelecek nesillerin hazırlanması da basın mensuplarının elinde olacaktır" açıklamasında bulundu.