
Cumhuriyet'in en zor zamanlarına şahitlik eden şimdinin asırlık nineve dedeleri, bir milletin küllerinden doğma mücadelesine de tanık oldu. Birçok önemli gelişmeye tanıklık eden asırlık nine ve dedeler,Cumhuriyet'in ilanının 93. yıl dönümü öncesinde "o yılları" AA muhabirineanlattı.

Cumhuriyet'in ilanından iki yıl önce Haymana'nın Dereköy köyündedünyaya gelen Şiho Kara, dönemin şartlarından bahsederek, "Açlık çoktu. Arpakaynatırlardı, bütün askerler onu yerdi." dedi.

Ailesinin geçimini çiftçilik yaparak sağladığını belirten 95 yaşındakiKara, ceketindeki madalyayı göstererek, "Bu madalya babamdan bana kaldı. Babam,Çanakkale harbinde gazi olunca almış. Ondan hatıra kaldı" diye konuştu.

İlk evliliğini dayısının kızıyla yaptığını, okuma yazmasınınolmadığını söyleyen Kara, Mustafa Kemal Atatürk ile arasında geçen diyaloğailişkin bir anısını şöyle anlattı:

"Atatürk'ün kızının başörtüsü rüzgardan uçtu. Ben aldım, cebimekoydum, gittim. Muhtar, 'Atatürk'ün kızının başörtüsünü kim götürmüşse getirsin'dedi. Pullu bir şeydi. Annem gidip benim aldığımı söylemiş. Bir de baktık kibizim eve muhtar, bekçi ve jandarmalar geldiler. Benim üstümde elbise falannerede? Beni alıp götürdüler. Fevzi Çakmak ile Atatürk oturuyorlar. Atatürk 'Senmi götürdün?' diye sordu. 'Ben götürdüm Paşam' dedim. Kızı da vardı o zaman.'Niye götürdün?' diye sorduğunda rüzgar uçurunca alıp götürdüğümü söyledim.'Aferin, herkes böyle cesur adam olsa.' dedi.

Orada cebinden çıkardığı bir miktar kağıt parayı verdi. 'Kendineelbise al' dedi. Bende davar yününden yaptıkları şalvar var. O zaman bir inek vebir eşeği sabana koşuyorduk, çift sürüyorduk. Rahmetli babamla bir komşumuzPolatlı'ya gittiler. Polatlı'dan bir çift öküz almışlar. Atatürk'ten aldığım oparayla durumu düzelttik, zenginleştik. Davarı çok aldık, Haymana'da zenginolduk."

Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde 1 Haziran 1916'da doğduğunu ve hiçokula gitmediğini ifade eden Hadice Uğurlucan, "Ayıptı, kızlara okul yoktu. Onuniçin okul yazarlığım yok. Teyzemin oğluyla evlendim. Üç günlük nişanlıyken askeregitti." dedi.

Uğurlucan, eskiden yeni doğan çocukların nüfusa hemenkaydettirilmediğini anımsatarak, kardeşinin ve kendisinin nüfusa kayıt ettirilmehikayesini şöyle anlattı:
"Bizim oraya mektep açılmış, öğretmen gelmiş. Okumayan çocukları oradaokutmak istemişler. Kardeşim bir gün eve geç geldi. Babam 'Nerede kaldın oğlum?'diye sordu. 'Baba buraya mektep açılmış. Ben oraya gittim seyrettim. Yarın gidipkayıt olacağım, okuyacağım' dedi. Babam, 'Ne mektebi oğlum? Oraya gitmeyeceksin'diyerek kızdı. Ertesi gün gitmiş, kayıt olmuş. 'Beni babam öldürse de giderokurum' demiş. Babam da bizi nüfusa kaydettirmeye gitmiş. Beni büyük, onu küçükyazdırmak istemiş. Nüfus memuru, 'Bu, kızı evlendirmek için büyük yazdırıyor'demiş. Nüfus memuru, bizi mahkemeye verdi, nüfusumuzu vermedi. Üç defa mahkemeyeçıktık. En son üç şahit istediler. Bir de doktor raporu istediler."

- "Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak"
Ailesinin anlattığına göre 17 yaşında evlendiğini belirten Uğurlucan,"Bize 'Cumhuriyet kurulacak, Cumhuriyet Bayramı olacak' dediler. Öğretmenler,çocuklara giymeleri için elbise verdi. Şenlik oldu, çalgılar oldu, şiirlerokundu. Ama ben gitmedim, duydum. Şimdiki gibi tören yaptılar. 'Neyin nesi bu?'diye sorulduğunda 'Artık bundan sonra Türkiye'de Cumhuriyet Bayramı her seneolacak' dediler. Onu hatırlıyorum." dedi.

Uğurlucan, o dönemde haberlere ulaşmakta yaşadıkları sıkıntılaradeğinerek, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde ikamet ettikleri zamanlardaaskeriyenin radyosunu dinlemeye giden eşinin, evde kendilerine anlattıklarınıanlamakta güçlük çektiklerini dile getirdi. Eşinin haberleri, evde kendilerineanlatmasını o zamanlarda tuhaf karşıladığını belirten Uğurlucan, şimdi haberlerikaçırmamak çaba sarf ettiğini vurguladı.

- Atatürk'ün vefatı
Mustafa Kemal Atatürk'ü görme şansının olmadığını ancak eşinin askerdeAtatürk ile bir arada bulunduğunu kaydeden 100 yaşındaki Uğurlucan, 10 Kasım 1938gününe ilişkin, "Evin karşısında askeriye vardı. Baktık, bayraklar yarıyaindirilmiş. Beyime 'Bu bayraklar neden yarıya indirilmiş?' diye sordum. 'Atatürk,ölmüş. Onun için bayraklar yarıya indirilmiş' dedi. Herkes matemdeydi,üzüntülüydü." ifadelerini kullandı.

- "Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milletiselamlarlardı"
Bala'nın Tolköy köyünde 1921 yılında doğduğunu belirten Mehmet Kılıç,babasının iyi bir hafız, annesinin ise hayvanlarla ilgilenen bir ev kadınıolduğunu söyledi.
Kılıç, köylerinde öğretmen olmamasından dolayı okuma yazmayı ancakaskerde öğrenebildiğini ifade etti.

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanının ardından Mustafa KemalAtatürk'ün her yıl aynı günün Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmasını istediğinibelirten Kılıç, katıldığı bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasında Atatürk'ü görmeanını şöyle anlattı:
"Hipodrom'da gördüm. Cumhuriyet Bayramı vardı. Başka nerede göreceğizAtatürk'ü? Köyden eşeklerle yola çıktık. Yarım çarık, yarım ayakkabı ile kimi deayaklarına keçe dolardı. Azıklarını alırlardı. Elmadağı'na çıktıklarında akşamolurdu. Yağbattal'ın üstünde kalırlardı. Hoca ezan vermeden evvel kalkardık.Ankara'ya girerdik, güneş doğardı. Eşekleri Ahmet Çavuş'un hana koyarlardı, doğruHipodrum'a giderlerdi Atatürk'ü görmek için. Ordu geçerdi, sonra Atatürk, İnönü,Fevzi Çakmak da arabanın üstünde milleti selamlarlardı. Millet ayağa kalktı,heyecanlandı. Atatürk'ü görünce gözyaşı döktüler. Nerede o Atatürk, nerede oCumhuriyet? Millet tezahürat yapardı ‘Şa şa şa çok yaşa Kemal Paşa' diye. Çoksevilen bir adamdı. Allah rahmet eylesin. Bir tek orada gördüm.”

O günü Hipodrom'da geçirdiklerini ifade eden 95 yaşındaki Kılıç, "Orduolmasaydı işimiz haraptı. Allah razı olsun sahip olan ordumuzdan, Allah güçkuvvet versin. Onların sayesinde şimdi biz ekmek yiyoruz. Yoksa bu silahtutanların ellerine kalsaydık, halimiz nice olurdu Allah korusun. Yine Allahmilletten razı olsun memleketine, devletine sahip çıktı. Ne yapacak daha millet?”diye konuştu.

Kılıç, haberlere köylerine çok nadir gelen gazetelerden babasınınokumasıyla ulaştıklarını söyleyerek, Atatürk'ün fabrika kurduğunu, ormançiftliğini kurduğunu, yeni motor aldığını babasından dinlediklerini kaydetti.Kılıç, imkansızlıklar içindeki insanların Cumhuriyet'e olan sevgilerininkaynağının "Atatürk" ve "ordu" olduğunu belirtti.

Cumhuriyet öncesi döneme ilişkin yakınlarından en çok Çanakkale Savaşıhikayeleri duyduğunu ifade eden Kılıç, köylerinde hane sayısının 80'den 5'edüştüğünü ve kocasız kalan kadınların perişan olduklarını anlattı.

- "Kara sabanla sürdüğümüz tarlalar, gözümün önünden gitmiyor"
Kılıç, Atatürk'ün Ankara'ya ilk gelişinde Hacı Ali Rıfat Tolluoğlu,Cafer Tayyar, Fuat Börekçi ve Ankara'nın birkaç ileri geleni tarafından Dikmen'dekarşılandığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"Atatürk, ikametini Bala'dan alıyor. İlk geldiğinde, Beynam köyündekalıyor. Atatürk demek Cumhuriyet demek, Cumhuriyet demek Atatürk demek. Bundanötesi yok ki. Cumhuriyet denilince aklıma eski günler geliyor. Kara sabanlasürdüğümüz tarlalar, hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Çift sürerdik, tohumekerdik, akşam eve geldiğimizde hayvanların bakımını yapardık.”

- "Atatürk öldü' diye ilan edilince millet ağladı"
Kılıç, Atatürk'ün vefat ettiğini babasından öğrendiklerini belirterek,"Atatürk öldü diye ilan edilince millet ağladı. Herkes yollara döküldü.Atatürk'ün naaşını, Numune'nin yanına koydular. Ben de cenazesini geriden gördüm.Top arabasıyla götürüyorlardı." ifadelerini kullandı.


