Epecuen, başkent Buenos Aires'in güneybatısında yer alan bir Arjantin kasabasıydı.
Büyük bir gölün kıyısında kurulu olan kasaba yaklaşık 5 bin nüfusa sahipti.
Yanı başındaki göl ve diğer doğal güzelliklerin etkisiyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri konumundaydı.
Yanı başındaki göl ve diğer doğal güzelliklerin etkisiyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri konumundaydı.
Fakat kasabaya can veren bu göl aynı zamanda onun sonunu getiren şey olacaktı.
Kasım 1985'te alışılagelmişin dışında doğa olayları yaşanıyordu.
Bölgede hiç olmadığı kadar yağmur yağıyor, kasaba ve çevresi fırtınalara maruz kalıyordu.
Tüm bu olumsuzlukların tetiklemesiyle gölün yüzeyinde oluşan yüzey çalkantısı kasabanın kıyı setinin çatlamasına neden oldu.
Sette oluşan yarıklardan devasa bir su kütlesi şehre boşaldı.
Kıyı şeridindekiler kaçacak fırsat bulamazken iç kesimlerde yaşayanlar canlarını az farkla kurtarıyordu.
Kasaba içinde suyun yüksekliği 10 metreyi buluyordu. Canını kurtaranların çoğu bölgeyi terk etti.
Batık şehrin suları 24 yıl boyunca bir an olsun geri çekilmedi.
2009 yılında azalan yağışlar ve uzun yaz dönemiyle birlikte sularda ilk kez gerileme görüldü.
İlerleyen yıllarda sularda düzenli bir geri çekilme görüldü.
Suların çekilmesi günümüzde de sürüyor.
2013 yılında batık şehrin belirmesiyle çekilen fotoğrafları Epecuen'i bir kez daha ilgi odağı yapıyordu.
Bazıları hatıralarını canlandırmak için
Epecuen, bugün hayalet şehir olarak anılıyor ve felaket öncesinden daha fazla turist çekiyor.
Lago Epecuen'in tedavi gücü yüzyıllardır biliniyor. Lagün Ölü Deniz'in ardından dünyanın en tuzlu ikinci kapalı su birikintisi.Efsaneye göre lagün, bir büyük Şef'in sevgilisinin acıları nedeniyle döktüğü gözyaşları sonucu oluştu. "Sonsuz bahar” anlamına gelen Epecuen'in sularının depresyona, romatizmaya, cilt hastalıklarına, kansızlığa ve hatta diyabete iyi geldiği söyleniyor. Sel suları çekilse de kasaba yeniden inşa edilmiş değil. Kasabada sadece bir kişi yaşıyor, o da 81 yaşındaki Pablo Novak. Günlerini bisikletle harabeler arasında dolaşarak geçiren Novak, "Selden sonraki dört-beş yılda, sular yüksekken kimse buralara gelmiyordu. Ben tamamen yalnızdım. Her gün, 24 saat boyunca” diye konuşuyor.