Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargının, “hangi kurum mensubu olursa olsun, hukukun dışına çıkan eylemi sahip olduğunda, onu koruma çabalarının değil, bedel ödetme ve hesap sorma makamı” olduğunu savunarak, “Yargı gelecek kuşaklara kapanmamış hesap bırakmaması gelen bir güçtür. Yargı bu hesabı görmeye başladığında, elindeki adalet terazisinin ayarını bozarsa toplumun güvenini kaybedecektir. Her konuda farklı düşünebiliriz. Ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin itibar etme zorunluluğu vardır" dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 48. kuruluş yıldönümü ve yeni üyelerin yemin töreninde devletin zirvesinin önünde yaptığı konuşmada yargının sorunlarını anlattı. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı.
Konuşmasında, yargının tarafsızlığı konusunda herkesin “ittifak etme” zorunluluğunda olduğunu ifade eden Kılıç, “Toplumun geleceğe dair korkuları, yıllarda istismar edilerek kullanılmış, işkencelerin faili meçhullerin meşru zemini oluşturulmaya çalışılmıştır” dedi.
“Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar, bağımsızlık ve tarafsızlıktan rahatsız olanlardır” diye konuşan Kılıç, “Hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukuku geçerli olur. İnsanların arasındaki anlaşmazlıkları çözecek otoriteye olan ihtiyaç devlet egemenliğini doğurmuştur. Eksen kaymasının gerçekleştiğini görüyoruz. Yıllardır soruşturma hukukunun haksız uygulamalara konu olmuş insanları görmezden gelenler, bugün yargıdan şikayet etmektedir” dedi.
Yargının, “Hangi kurum mensubu olursa olsun, hukukun dışına çıkan eylemi sahip olduğunda, onu koruma çabalarının değil, bedel ödetme ve hesap sorma makamı” olduğunu savunan Kılıç, şöyle konuştu:
“Yargı gelecek kuşaklara kapanmamış hesap bırakmaması gelen bir güçtür. Yargı bu hesabı görmeye başladığında, elindeki adalet terazisinin ayarını bozarsa toplumun güvenini kaybedecektir. Her konuda farklı düşünebiliriz. Ancak yargının tarafsızlığı konusunda herkesin itibar etme zorunluluğu vardır. Yargıcın sahip olduğu inançlarını, siyasi görüşlerini ve ideolojisini kararlarına yansıtması, çözülmesi gereken en ciddi bağlılıklar sorunudur. Bu bağlılık farklı bir bağlılığa da yol açmaktadır. Yasama, yargı ve yürütme gücünü kim kullanırsa kullansın yasal belgeleri ortadan saklanarak hukuk dışı yöntemlerle ülkeyi Cumhuriyeti ve demokrasiyi kurtarma düşüncesinden vazgeçilmelidir.
“YARGIDA ŞEFFAFLIK SAĞLANMALI”
Yargıda şeffaflık açılmalıdır. TBMM’de olduğu gibi Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere Yargıtay ve Danıştay’ın genel kurulundaki görüşmelerin kayda alınması, herkese açık olması sağlanmalıdır.
Tarafsızlığı da sağlayacak olan bağımsızlık, yargıcın yüreğindeki kaygıların giderilmesiyle mümkündür. Yargı mensuplarının sorunları ve yargının geleceğine ilişkin konularda, dernek kurmak ve buna katılmak, anayasamızın güvencesi altındadır. Hakim ve savcıların da örgütlenme hak ve özgürlüklerini kullanması yadırganamaz.
Son yıllarda yargı mensuplarının kurduğu birliklerin yaptığı faaliyetlerin bazı sorunları da beraberinde getirdiği bir gerçektir. Yargıç derneklerinin toplumun tüm sorunlarıyla ilgili görüşlerini açıklamaları yargının bağımsızlığıyla ilgilidir.”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, bağımsızlığa ve tarafsızlığa teslim olmayı reddedenlerin “ayakta kalamayacaklarını” savunarak “Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır. Hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukuku geçerli olmaya başlayacaktır” dedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, mahkemenin 48. kuruluş yıldönümü ve yeni üyelerin yemin töreninde devletin zirvesinin önünde yaptığı konuşmada yargının sorunlarını anlattı.
Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, yüksek yargı üyeleriyle çok sayıda davetli katıldı.
Konuşmasında, “Ülkenin önemli sorunu olarak ön plana çıkan yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve sorumluluğu konusunu yeniden konuşmak durumunda kaldığımız için üzgünüm” diyen Kılıç, “Üzgünüm, zira Cumhuriyetimiz 87, Anayasa Mahkememiz 48 yaşında olmasına rağmen halen bu konuyu tartışıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti kurumlarının, aradan geçen bunca zamanda elde ettiği birikimlerinin çok önemli boyutlara ulaşmış olmasına rağmen, insan kalitesine bağlı sorunlarını çözme başarısını gösteremediğini görüyoruz. Yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık adına yaşanan tüm olumsuzlukların kaynağında insanı ve ona bağlı niteliklerini buluyoruz” dedi.
Kılıç, yargının kendi içinden kaynaklanan sorunlarını ifade ederken, tek bir yargı mensubunu hedef almadığının altını da çizdi. Kılıç, “Sistemin özeleştiri kapsamında bir değerlendirmesini yapmak arzusunda olduğumu peşinen ifade etmek isterim. Kastım, yargı mensuplarının canını acıtmak değil, yargının canını acıttığı insanların bilmesi gereken sorunları ortaya koyabilmektir” diye konuştu.
“BAĞIMSIZLIĞA VE TARAFSIZLIĞA TESLİM OLMAYI REDDEDENLER AYAKTA KALAMAYACAKLARDIR”
Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, adil yargılanma ve sorunlarla dolu işleyişine ilişkin konularda toplumun “çok ciddi kaygısı, endişesi ve şikayeti” olduğunu öne süren Kılıç, şöyle konuştu:
“Bu çığlıklara sebep olan sorunları konuşmadan üstünü örtmek, ötelemek ancak, hastalıklı bir hukuk devletinin böyle devam etmesinden çıkar sağlayanların bilinçli bir yöntemi olabilir. Yargının sorunlarını korkuya ve öfkeye kapılmadan konuşacağız.
Sorunlara çözüm önerileri getirmek yerine suçlamayı tercih eden önyargılı ve saplantılı ideolojik itiraz sahipleri, haklı ve isabetli çözümlerin hayata geçmesini engellemektedirler. Yargı, sorunlarına ilişkin özeleştirisini yapma cesaretini göstererek çözüm yollarını doğrudan topluma önerebilmeli, çocukluk dönemine ilişkin hastalıklarından kurtulma zamanının geldiğini anlamalıdır. Bağımsızlığa ve tarafsızlığa teslim olmayı reddedenler ayakta kalamayacaklardır. Yargıyı ideolojik vesayet altında tutmaya çalışanlar bağımsızlık ve tarafsızlıktan en çok rahatsız olanlardır.
Toplumun geleceğe dair korkuları yıllarca istismar edilerek kullanılmış, hukuk dışı davranışların, işkencelerin, faili meçhullerin meşru zemini oluşturulmaya çalışılmıştır.”
“BERLİNDE HAKİMLER VAR"
“Hukukun gücünün azaldığı yerde güçlünün hukuku geçerli olmaya başlayacaktır” diye konuşan Kılıç, insanların arasındaki anlaşmazlıkları çözecek tarafsız bir otoriteye duyulan ihtiyacın sonucunda devletin ve egemenliğin doğduğunu söyledi.
Egemenlik yetkisi kullanan hakimlerin tarafsızlığına duyulan güven nedeniyle “Berlinde hakimler var” sözünün kullanıldığını anımsatan Kılıç, “Hukuk tanımaz güçlere karşı sığınılacak yerin tarafsız bir mahkeme olduğuna işaret edilmiştir” dedi.
Kılıç, Türk halkının bugünkü yargı düzeninden şikayetçi olduğunu ileri sürerek, “Hangi yüksek yargı kuruluşunun kaç kişiden oluştuğu, nasıl seçildiği tartışmaları onları doğrudan ilgilendirmiyor. Toplum haksızlıklara karşı tek sığınak olarak gördüğü yargısından aldığı kararın zamanı, sürati, etkisi ve kararı veren hakimin tarafsızlığı konularında kendini doğrudan ilgili görüyor, şikayet ve mutsuzluklarını da bunlar üzerinde yoğunlaştırıyor” diye konuştu.
“YÜZDE 52 OLAN TUTUKLU ORANININ SORGULANMASIDIR”
Kılıç, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün 2009 yılı sonundaki verilerine işaret ederek, verilerde ülke genelinde cezaevlerinde yatan hükümlü ve tutuklu sayısının 116 bin civarında görüldüğünü ifade etti. Kılıç, bunun 60 bininin tutuklu, 56 bininin ise hükümlü olduğunu anlatarak, şöyle dedi:
“Bu sayının toplamda yüzde 52’si tutuklu olarak cezaevlerindedir. Bir başka deyişle cezaevlerinde yatanların yarıdan fazlası tutukludur. Çağdaş ülkelerle kıyas edilemeyecek kadar tutuklu barındıran ülkemizdeki bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken, itibarlı, rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında yargıçların tarafsız olmadığı, usul yasalarının yanlış ve yanlı uygulandığı iddiaları söylenir hale geldi.
Doğru olanı ise hiçbir ayırım gözetilmeksizin, yüzde 52 olan tutuklu oranının sorgulanmasıdır. Usul yasalarına göre, belli koşullarda uygulanması gereken tedbir niteliğindeki tutukluluğun erken cezalandırma yöntemine dönüşmesi insan onurunda onarılması güç yaralar açmaktadır. Tutuklulara karşı olan dostluk ve husumet bu gerçeği söylemeye engel olmamalıdır.
Zira insan onuru, sadece imtiyazlıların ve itibarlıların değil, insan olma ortak paydasına sahip, kayıtsız şartsız herkesin taşıdığı temel bir değerdir. Bu değerin yaşatılması tarafsız bir yargının güvencesi altında gerçekleşebilir. Ancak, yargı bağımsızlığını, taraf olduğu değerlerin sığınağı olarak kullananlar yargı güvencesini topluma hissettiremezler. Unutulmamalıdır ki, taraflı ve bağımlı bir yargının hiçbir dönemde kazananı olmamıştır.”
“YARGININ SİYASALLAŞMASI KAPSAMINDA “CİDDİ BİR TEHLİKE”
Kılıç, “son yıllarda yargı mensuplarının kurduğu dernek ve birliklerin yaptıkları faaliyetlerin bazı sorunları da beraberinde getirdiği yaşanan bir gerçek” olduğunu belirterek “Dernek kurma ve buna üye olma hakkı bağlamında hakim ve savcıların, güvenlik güçlerinin, din adamlarının yaptıkları görev itibariyle toplum içindeki özel konum ve duruşları bunların haklarını kullanırken daha özenli ve sınırlı davranmayı zorunlu kılmaktadır” dedi.
Yargıç derneklerinin toplumun tüm sorunlarıyla ilgili, öneri, görüş ve düşünce açıklamalarının yargının tarafsızlığı ile doğrudan ilgili olduğunu öne süren Kılıç, açıklanan görüş ve düşüncelerle derneklerin farklı siyasi zeminlere oturtulmasının, yargının siyasallaşması kapsamında “ciddi bir tehlike” olarak değerlendirdi.
Kılıç, Farklı dünya görüşleri yansıtan derneklere üye olma konusun da hakim ve savcıların esasen endişe ve sorunlar yaşadığı da bir gerçektir.Bu nedenle örgütlenme özgürlüğünün bağımsızlık ve tarafsızlığı olumsuz yönde etkilemeyecek şekilde hakim ve savcıların sadece mesleki sorunları ile ilgili sınırlı bir yapıya kavuşturulması zorunluluk arz etmektedir” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Yargıda şeffaflık dönemi açılmalıdır. Türk Milleti adına karar verenlerin bunu nasıl oluşturduğunu milletin görme ve bilme hakkı vardır. Bu nedenle TBMM’de olduğu gibi Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtay ve Danıştayın genel kurullarındaki görüşme ve müzakerelerin kayda alınması, tutanakların kamuoyuna açıklanması veya önemli görüşmelerin herkese açık olması sağlanmalıdır” dedi.
Kılıç, Anayasa Mahkemesinin 48. kuruluş yıldönümü ve yeni üyelerin yemin töreninde devletin zirvesinin önünde yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesinin 2005 yılından 2010 Nisan ayına kadar kendilerine gelen itiraz ve iptal davaları ile Yüce Divan ve parti kapatma davaları dahil toplam 873 dosyanın 750’sini karar bağladıklarını ifade eden Kılıç, kalan 123 dosyanın bu yıl sonuna kadar bitirilmesi için gerekli planlamaların yapıldığını dile getirdi.
Kılıç, “Bu rakamların ifade edilmesinde, yargı mensuplarını incitmek gibi bir amacın olmadığını belirtmek isterim. Amacım, Türk yargı sisteminin içinde bulunduğu tabloyu ortaya koymaktır” dedi.
Bu konuda, yüksek yargı organlarına ait bilgiler ve Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce açıklanmış verilerden örnekler veren Kılıç, 2009 yılı itibarıyla Yargıtay’ın toplam bir milyon 600 bin dava dosyası bulunduğunu, Danıştay’da da yıl içindeki dosyaların yüzde 60’ının ertesi yıla devredildiğinin görüldüğünü kaydetti.
Yüksek Yargı organlarının Başkanlarının da yargının içinde bulunduğu durumu izah etmek için bu saptamaları yaptıklarını anımsatan Kılıç, şunları kaydetti:
“Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı konusunda yaşadığı sorunları bir an için göz ardı ederek bu tablo değerlendirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adil yargılanma konusunda yaşadığı acıları ifade eden yeterli veriler olduğu açıkça görülmektedir. Bu gerçekler karşısında ülkemizin bu yargı sistemi ile çağdaş hukuk devleti niteliğini yakalaması asla mümkün değildir. Halkımızın mutluluğu adına, uygar dünya ile bütünleşmiş, her türlü siyasi ve ideolojik etkiden arındırılmış, hızlı ve etkin bir yargı sistemi kurulması için acil bir yargı reformunun yapılması zorunluluk haline gelmiştir. Nitekim, Avrupa Birliği İlerleme Raporları’nda da bağımsız, tarafsız, etkin ve hızlı bir yargının gerekliliğine işaret edilmiş, Türkiye ise Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde bu engelleri ortadan kaldırmak için söz vermiştir. Yargı sürecinde oluşan adalet dağıtımındaki bu aşırı gecikme acil çözüm üretmeyi zorunlu kılmaktadır.”
Yüksek yargı mensuplarının donanımlarının, bilgi birikimlerinin ve deneyimlerinin bu sorunlara çözüm bulmaya fazlasıyla yeterli olduğunu dile getiren Kılıç, “Ancak, bu birikimlerden, sorunların çözümü için yeterince faydalanılmadığı da bir gerçektir. Uyuşmazlıkların yargıya intikal etmesinden önce öngörülecek çözüm yollarının yetersizliği ve yargılama aşamalarında ara kademelerin hayata geçirilemeyişi yüksek yargı organlarına başvuru sayısındaki artışın ciddi nedenleridir” diye konuştu.
SEÇİM TELAŞI
Yüksek yargıda seçim telaşının yaşanmadığı günlerin sayılı olduğunu vurgulayan Kılıç, seçim sisteminin gereği olan ziyaretlerin, görüşmelerin, kulislerin, yargıda ciddi zaman kaybına neden olduğunu savundu.
Kılıç, seçim psikolojisinin yargı mensupları arasında mevcut olan ilişkiler üzerindeki belirleyici etkisi, gruplaşmayı ve ayrışmayı da beraberinde getirdiğini de vurguladı.
Yüksek yargıdaki bu seçim sisteminin objektif kriter ve meslek ilkelerine dayalı çözüm yolları ile yeniden düzenlenmesinin tarafsızlık ve bağımsızlık sorununa ciddi katkı sağlayacağını da ifade eden Kılıç, şöyle konuştu:
“Yargıda şeffaflık dönemi açılmalıdır. Türk Milleti adına karar verenlerin bunu nasıl oluşturduğunu milletin görme ve bilme hakkı vardır. Bu nedenle TBMM’de olduğu gibi Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtay ve Danıştayın genel kurullarındaki görüşme ve müzakerelerin kayda alınması, tutanakların kamuoyuna açıklanması veya önemli görüşmelerin herkese açık olması sağlanmalıdır.
Aleniyet ilkesi, toplumun geleceğine yön veren, çok önemli kararların alındığı bu kurumlardaki görüşmelerin gizliliğinin haklı gerekçelerini ortadan kaldırmaktadır. Öte yandan gerek bakanlığın gerekse yüksek yargı organlarının kürsü hakim ve savcıları üzerinde oluşturduğu korku ve kaygılar giderilmedikçe bağımsızlıktan söz edilemez. Zira, tarafsızlığı da sağlayacak olan, bağımsızlık, yargıcın zihnindeki beklentilerin, yüreğindeki kaygıların giderilmesi ile mümkündür.”
Haşim Kılıç, konuşmasının sonunda Anayasa Mahkemesinden emekli olan üyelere de sağlık ve esenlikler dileyerek, katılımcılara teşekkür etti.
ANKA