Çağıl Kasapoğlu
İstanbul, BBC Türkçe
7 Haziran seçimlerinde yüzde 13'lük oy oranıyla büyük bir başarı kaydeden HDP, barajın üstünde kalmış olsa da 1 Kasım'da yenilgi yaşayan partiler arasında.
TIKLAYIN: 1 KASIM SEÇİMLERİYLE İLGİLİ TÜM HABER VE ANALİZLERİMİZ
Oy oranında yüzde üç oranında gerileme yaşayan HDP'nin seçmen düzeyindeki kaybı ise 1 milyon oy civarında.
HDP kesin olmayan sonuçlara göre, 1 Kasım öncesinde 80 sandalyeyle yer aldığı TBMM'de 59 milletvekiliyle temsil edilecek.
Dikkat çekici kayıpların yaşandığı kentler arasında İstanbul ve Diyarbakır gibi siyasi olarak stratejik öneme sahip illerin yanı sıra, Antalya, Van ve Gaziantep'te de yer alıyor.
Antalya'daki tek milletvekilliğini AKP'ye kaptırdı HDP.
Gaziantep'te 7 Haziran'da elde ettiği iki milletvekilliği teke düştü.
AKP'nin bu kentte geleneksel ezici gücünü yeniden kazandığı anlaşılıyor. AKP milletvekili sayısını 5'ten 8'e çıkardı.
Kritik bir kayıp da Van'daydı. Her iki seçim öncesi gittiğim Van'da HDPliler arasında 7 Haziran'daki coşku güvenlik kaygıları nedeniyle 1 Kasım'da yoktu.
AKP'nin de birinci sıradan aday gösterdiği Beşir Atalay, yalnızca Van'da değil, bölgede oyları artırmayı hedefliyordu. Bu sonuçlara göre HDP, Van'ı mecliste temsil eden bir sandalyesini daha AKP'ye kaptırmış oldu.
Bu kaybın sebeplerinin başında, çözüm sürecinin sona ermesi ve Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesini bekleyen seçmenin beklentilerinin karşılanmaması geliyor.
'Kürt sorunu silah cenderesinden çıkarılamadı'
Kürt siyasi hareketini yakından takip eden akademisyen Vahap Coşkun'a göre, seçmenlerin 7 Haziran'da HDP'yi parlamentoya taşımasının en büyük sebebi Kürt sorununun "silahın cenderesinden çıkartılıp mecliste çözülmesi vaadine olumlu yanıt vermelerinden" kaynaklandı.
Çatışmasızlık sürecinin sona ermesiyle HDP'nin de siyasi alandaki varlığını gösterme imkanı zora girdi.
Daha önce PKK'nın çatışma stratejisinin HDP'ye zarar verdiği görüşünü yazılarıyla ve demeçleriyle dile getiren Coşkun, kaybın sebebinin de bu süreç olduğu görüşünde: "Bu, seçmen desteğinin örselenmesine, siyasi olarak da olgunlaşmasının engellenmesine sebebiyet verdi."
Öz yönetim ilanları, hendeklerin açılması ve 'devrimci savaş çağrılarını' da eleştiren Vahap Coşkun, kaybı şöyle açıklıyor:
"PKK bu yola (çatışma stratejisine) evrildiğinde, HDP kararlı bir şekilde bunun yanlış bir yol olduğunu, seçmenin sorunun siyasetle çözülmesi konusunda çok doğrudan ve güçlü bir mesaj verdiğini söylemeli, siyasi alanı güçlü bir şekilde savunmalıydı. Fakat maalesef HDP bu çıkışı, siyasi alana sahip çıkma iradesini göstermedi. Bu da elbette HDP'nin oylarının düşmesine, ona bağlanan umutların da azalmasına sebebiyet verdi."
Operasyonların başlaması ve PKK'nın saldırılarıyla çözüm sürecinde yaşanan çöküşün bölge halkı üzerinde yarattığı tedirginlik kampanyayı da gölgelemiş oldu.
7 Haziran ve 1 Kasım arası geçen sürede, Diyarbakır, Ağrı ve Van'da yaptığım görüşmelerde halk çatışmasızlığın sona ermesinden hem hükümeti hem de PKK'yı sorumlu tutuyordu.
Başta eş genel başkan Selahattin Demirtaş'ın da aralarında bulunduğu HDP yönetimi, Suruç ve Ankara saldırılarıyla, hedef oldukları yıldırma ve baskı politikalarının 'adil ve özgür' bir seçim kampanyası yürütülmesine darbe vurduğunu söylüyor.
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, seçim sonuçlarını değerlendirdikleri konuşmalarında 1 Kasım'ın 'olağanüstü koşullarda yapıldığı' mesajını verdiler ve ülkedeki siyasi gerilimin kutuplaştırması sonucu "En zorlu seçim yolcuğunu yapan bizim partimiz oldu" dediler.
Demirtaş da, "Ortada özgür, adil, eşit bir seçim yok, katliam politikaları ve faşizme karşı HDP'nin zaferi var" sözleriyle değerlendirdi seçim sonuçlarını.
Fakat yaşanan oy kaybı, seçmenin faturayı bir nebze de HDP'ye kestiğini gösteriyor.
HDP Mardin milletvekili Mithat Sancar da HDP'nin kayıplarının nedeninin, parti dışı faktörlerden önce parti içi sorgulamayla açıklanabileceği görüşünü dile getiriyor ve şu yorumu yapıyor:
"Bana göre bizim bu dönemde eksiklerimiz oldu. Savaşın yeniden başlaması, demokratik siyasetin alanını daraltır. Bu genel bir kuraldır. Savaşın başlamasında HDP olarak bizim hiçbir sorumluluğumuz olmadığını yeterince anlatamadık."
Sancar: AKP savaşın faturasını HDP'ye çıkarttıHDP'nin barış fikri ve barış kurma idealinin partisi olduğunu söyleyen Sancar, "AKP'nin de savaşın faturasını HDP'ye kesme manevrasında başarılı olduğunu kabul etmeliyiz" diyor ve ekliyor:
"Savaşı durdurma ve barışı kurma konusunda ciddi çaba sarf ettik. Bu çabaların büyük ölçüde karşılığını bulduğunu düşünüyorum ama kayıplarımızın önemli bir nedeni de bu konuda yetersiz kaldığımızı gösteriyor. Demek ki barışında inşasında ve çatışmaların durdurulmasında çok daha etkili yöntemler geliştirmek zorundayız."
Çatışmaların yeniden alevlendiği bölgelerde de oy kaybı var. Sancar, buna ilişkin seçmenin de tepkisini sandıkta gösterdiği görüşünde:
"Kürt halkı, demokratik siyasetin etkili bir şekilde devrede olmasını istiyor. Demokratik siyasetin gücüne çok büyük bir umut bağlamış durumda. Eğer demokratik siyaset eksiklikler gösterirse, buna karşı rahatsızlığını da bu seçim sonuçlarında olduğu gibi dile getirir."
"Kürt halkı hala inancını, bağlılığını sürdürüyor. Bizi de uyarmış oldu, çok daha etkili olmamız gerekiyor."
HDP, 7 Haziran'ın galibi olarak öne çıkmış ve bölgede Kürt seçmen arasında AKP'de kayan oyları da toplamıştı. Fakat aradan geçen bu beş aylık süreçte AKP'nin bölgede kaptırdığı oyları geri almak için büyük bir çalışma yürüttüğü gözlemleniyordu.
Bu kanı, iki seçim öncesi ziyaret ettiğim Van'da, Beşir Atalay'ın birinci sıradan aday gösterilmesiyle de pekişiyordu. Nitekim Van'da kaybettiği oyları topladı.
AKP'nin 7 Haziran'da meclise bir milletvekili gitmişti. Van'da Beşir Atalay'la seçimden bir hafta önce yaptığımız mülakat sırasında, "milletvekili sayınızı ikiye çıkarabilecek misiniz?" diye sormuştum.
Önce güldü sonra "Çok şaşıracaksınız" dedi.
Sonuçlar, Atalay'ın sözlerini doğruladı...