Hatice Kamer
Diyarbakır
Sur ilçesinde dört gün devam eden sokağa çıkma yasağı sırasında iki sivil hayatını kaybetti.
Onlardan biri ekmek almaya giden ortaokul öğrencisi 12 yaşındaki Helin Hasret Şen.
Hasırlı Mahallesi, Bahçeli Sokak'ta bulunan evlerine giderken yolda bir öğretmenle karşılaşıyoruz.
Elinde erzak torbalarıyla küçük kızın taziyesine gidiyormuş.
"Helin'in öğretmeni misiniz?" diye soruyorum, Diclekent'te öğretmenlik yaptığını ve Helin'i hiç tanımadığını söylüyor.
'Helin hepimizin çocuğu, tanımaya gerek yok'"Bu şehirde öldürülen 12 yaşında bir çocuk hepimizin çocuğu. Onu tanımaya gerek yok ki. Savaş bizim mahalleye gelmedi ama acısı hepimize düştü" diyor.
Renkli duvarlar, dar ara sokaklardan ilerleyip iki katlı bir evin önüne geliyoruz. Helin'in annesi Nazlı ve babası Ekrem taziyeleri burada kabul ediyor.
Daha bir hafta öncesine kadar üç çocuk sahibi olan bu genç çift, büyük kızları Helin'in kaybetmenin acısını en ağır şekliyle yaşıyorlar.
Öyle ki anne Nazlı, ortalıkta dolanan ve kucağına gelmek isteyen küçük kızı Cennet'in farkında bile değil. Küçük Cennet annesinin ağladığını görünce babasının yanına gidiyor.
Acılı anneyi komşular teselliye gelmiş. Komşulardan biri o gece rüyasında Helin'i gördüğünü ve annesinin ağlamasını istemediğini söylediğini anlatıyor.
Acılı anne "Ben neden onu hiç göremiyorum" diyerek eliyle yüreğine vuruyor.
'O dünyamızın Helin'iydi'"Geçmiyor acısı, ciğerim parçalanıyor. Hasretim küçüktü, o dünyamızın Helin'iydi (yuvası)" diyerek ağlamaya devam ediyor.
Helin, yasağın üçüncü gününde yani ayın 12'inde mahallede açılan bir fırına yengesi Ayşete ile birlikte ekmek almaya gittiği sırada vuruluyor.
"Evde yiyecek ekmek kalmamıştı, bize fırının ve bakkalın açıldığını söylediler. Sokak o gün kalabalıktı. Mahallede gençler de vardı. Herkes evine bir şeyler almak için evinden çıkmıştı. O gün çatışma da yoktu. Fırının bulunduğu sokağının köşesine gidince bir panzerden gelişigüzel insanların üzerine ateş açıldı. Helin arkamdaydı. Komşulardan biri abla kendine dikkat et diye uyarınca direğin arkasına saklandım. Sonra birileri çocuk vuruldu diye bağırınca arkamı döndüm ve Helin'i yerde kanlar içinde gördüm. Helin'i teröristler vurdu dediler sonra. Oysa hepimiz şahidiz ki Helin'i polisler vurdu."
'Bilseydim kurşunların önüne kendimi atardım'Yengesi Ayşete, Helin'i ölümden kurtaramamanın mahcubiyetini yaşıyor.
"Üç gün evde aç kaldık. Evde ekmek kalmamıştı. Keşke üç gün daha aç kalsaydık ama Helin'le fırına gitmeseydik. Bilseydim o kurşunlar Helin'i bulacak, kendimi önüne atardım. Koynuma saklar ama yine de onu korurdum. Ömrümün sonuna kadar onu anı nasıl unuturum" diyerek ağlamaya başlıyor.
Helin vurulduğunda yengesi Ayşete (soldaki) ile birlikteydi.
Helin'in vurulmasına şahit olmuş komşu kadınlardan biri, polisin kendilerine çok kötü davrandığını söylüyor.
"Oğlum, Helin'in küçük kardeşi Cennet ile yaşıt. Daha 3.5 yaşında. Helin vurulduğunda hepimiz olayı gördük. Polis vurdu. Oğlum da gördü. Daha sonra oğlum, sokağa gelen polislerden birine 'Cennet'in ablasını neden öldürdünüz' diyerek küfretti. O sırada polis bana 'Kadın al şu çocuğunu yoksa kafasına sıkacağım' dedi. Helin'i öldüren bizi de öldürür tabi. Eve gittiğimizde oğlum bir gazete parçası getirip 'Anne bunu bana silah yap, ben de Cennet'in ablasını vurana ateş edeceğim' dedi. Şimdi söyler misiniz, biz bu olayı nasıl unuturuz, bu çocuklar bunu nasıl unutur?" diye soruyor.
Gözlerinin önünde kızı vurulan Nazlı, polis aracından üç el ateş açıldığını, kurşunlardan birinin kızının başına isabet ettiğini kaydediyor.
Genç anne 30 yaşında ama bir günde 60 yıl yaşlandığını söylüyor. Bir de bütün bu olan bitenden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sorumlu tutuyor.
"Çocuklarımız oy yüzünden ölüyor. Bütün bunlar Kürt olduğumuz için başımıza geliyor. Helin'im gibi masum birçok çocuk, genç vuruldu. Cenazelerimiz araçların arasından sürüklendi. Özel harekatçılar çocuklarımızı tek tek vuruyor. Dün de Yüksekova'da bir başka genci vurmuşlar. Bir ben bilirim şimdi o annenin yüreğindeki acıyı. Bize bu acıyı yaşatanları Allah'a havale ediyorum. Yeter artık, ananlar ağlamasın. Televizyonlar bir gün haber yazar, ertesi gün unutur ama bu acıyı biz unutamayız. Ben yavrumun unutulmasını istemiyorum" diyor.
'Kızım 12 yaşında, ne PKK, ne gerilla'Baba Ekrem "Kızım 12 yaşında bir çocuk. Ne PKK, ne gerilla. Ekmek almaya çıkıyor ve polis vuruyor. Cenazesi iki saat yerde kalıyor. Arkadaşlarım cenazeyi almaya gidiyor, polis ateş açmaya devam ediyor. En son çare sokaktaki kadınlar, saçlarındaki tülbenti bayrak gibi sallayarak cenazeyi alıp evet getiriyorlar. İki saat sonra cenaze hastaneye götürülüyor. 155 polis hattını aradım, kızımın vurulduğunu ve gelip beni eve götürmelerini istedim, gelmediler. Savcıyı aradım, bana dönmediler. Daha sonra hastanede kızımın cenazesini görebildim. Beyni dağılmıştı. Unutamıyorum" diyor.
Sur Kaymakamı'nın taziye ziyaretine geldiğini ve ona kızının polisler tarafından vurulduğunu söylediğini anlatan Ekrem Şen, Helin' vuranların bulunacağına inanmadığını ama onların yakalanıp ceza alması için bütün hukuki yollara başvuracağını dile getiriyor.
"Asker anası da bizim anamız, polisin de, PKK'lının da. Yeter artık bu anaları ağlatmayın. Barış ve huzur olsun" diyerek akan kanın son bulmasını istiyor.
Biraz sonra Helin'in Kurban Bayramı'nda çektiği bir fotoğrafını duvara asıyor. Küçük kızları Cennet, ablasının fotoğrafına bakarak eliyle ona uzanmaya çalışıyor. Acılı anne de "yüreğimin hasreti" diyerek ağlamaya devam ediyor.
Güvercinlere yem verirken vuruluyorOlaylar sırasında hayatını kaybeden bir diğeri kişi de damda beslediği güvercinlerine yem verdiği sırada vurulan ve kan kaybından ölen üç çocuk babası inşaat işçisi 27 yaşındaki Halil Tüzülerk.
Fatihpaşa Mahallesi, Kurşunlu Cami civarındaki taziye evine gidiyoruz.
Ancak ne ablası konuşmak istiyor ne de abisi. Aile gazetecilere çok tepkili.
Halil'i öldüren kurşunun hangi taraftan geldiğini bilmediklerini ifade ediyorlar.
Gazetecilerin acılarına saygı göstermediğini ve Halil'in ölümünü siyasi malzemeye dönüştürdüklerini söyleyerek tepki gösteriyor, konuşmuyorlar.