Birbuçuk yaşındayken Şanlıurfa Devlet Hastanesi’nde hemşire hatasıyla AIDS’li kan verilen Y,. devletin verdiği tedavi sözünü hatırlamasını bekliyor. Baba, İzmirli Y.O.’-nun ailesi gibi adaleti AİHM’-de aramayı düşünüyor...
Şanlıurfa’da merkeze bağlı Ulucanlar Köyü’nde yaşayan altı çocuklu ailenin en küçük ferdiydi Y... Henüz yürümeye yeni yeni başlamıştı. 2008 yılının Mart ayında kerpiçten yapılma tek katlı evlerinde oynarken sobanın üzerinde duran demliği üzerine devirdi. Apar topar götürüldüğü Şanlıurfa Eğitim Hastanesi’ndeki yanık ünitesinde tedavi altına alındı. Kan Bankası’ndan getirilen yarım ünite de kan verildi. Hastaneden çıktı fakat yanıklar sonrasında oluşan yaraları bir türlü iyileşmiyordu. Adana Devlet Hastanesi’ndeki estetik cerrahi bölümüne sevk edildi. Burada yapılan testlerde ise acı gerçek ortaya çıktı. Şanlıurfa’da devlet hastanesinde tedavisi sırasında verilen kandan HIV virüsü kapmıştı. Henüz bir yaşındayken AIDS ile tanışmıştı...
Hemşireye komik ceza
Yusuf’a HIV2 virüsü içeren kanın verilmesinin arkasında ise “dikkatsiz” bir hemşire olduğu ortaya çıktı. İddiaya göre hemşire A.B., içerisinde virüs bulunduran kanı pozitif olarak değil negatif olarak işaretledi. Soruşturmanın ardından hemşireye sadece kademe durdurma cezası verildi. Babası M.Ç., Sağlık Bakanlığı aleyhine 1 milyon liralık maddi ve manevi tazminat davası açtı.
Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü, aileyi arayarak tedaviyi üstleneceklerini söyledi. Hatta yanlarına bir memur verilerek uçakla tedavi için Ankara’ya gönderildi. İnşaatlarda günübirlik çalışan ve 6 çocuklu evine bakmaya çalışan baba M. Ç., Yardımcı Köyü’ndeki sağlık ocağında temizlik görevlisi olarak asgari ücretle işe alındı. Ancak Y.’nin 3 ayda bir yapılması gereken kontrollerine il sağlık müdürlüğü tarafından ilgi gösterilmemeye başlandı. Ankara’ya gideceği zamanlarda yol paralarının karşılanacağı söylendi ancak bu vaat de boş çıktı.
Köylüler dışladı
Tüm yaşananlar yetmezmiş gibi minik Y’.nin hastalığını öğrenen Ulucanlar Köyü sakinleri aileden kaçmaya başladı. Köylüler babasına köyden uzaklaşmaları gerektiğini aksi halde hastalığın kendilerine de bulaşabileceğini söyledi. Tepkilere dayanamayan baba bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı. Yeni doğan çocukları ile birlikte 9 kişilik aile evlerini köyün dışında başka bir tarlanın içerisine kurdu.
Herkes bizden kaçıyor
Yaşananları VATAN’a anlatan baba M.Ç., “Biz sadece adalet istiyoruz. Çocuğumu bu hale getiren, bizim hayatımızı karalayan hemşireye sadece kademe durdurma cezası verildi. Adalet bu mu? Ben miyim bu işin suçlusu? Çocuğumu hasta edenler, bizi bu hale düşürenler neden bize sahip çıkmıyor?” şeklinde konuştu.
Devlet benden aciz mi?
Oğlunu borç-harç tedaviye götürdüğünü anlatan Mehmet Ç, “Her tedaviye gittiğimde bin liraya yakın masrafım oluyor ve bunu borçlarla karşılıyorum. Ben bunu ödemekten acizim ama devlet de mi bunu ödemekten aciz? Yoksuluz diye mi bunlar bize reva görülüyor. Bunu mu bize layık görüyorlar” dedi. Baba Mehmet Ç., son olarak İzmirli bir ailenin AİHM’e götürdüğü davayı kazanıp Türkiye’yi 381 bin euro tazminat ödemeye mahkum ettirdiğini hatırlatarak, kararın kendileri için de emsal kabul edilmesini istedi ve davayı AİHM’e taşıyacağını söyledi.
Y., adalete mi koşuyor?
Şanlıurfa’da bir mezra. Çocukların ve en önde koşan Y.’nin yüzünde mutluluk tebessümü. Y.’nin kardeşleri ve arkadaşları onun ne kadar ciddi bir hastalığın pençesinde olduğunu bilmeden onunla koşuyorlar, tabii Y.’de olup bitenlerden habersiz.