Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi İngiltere'de de Covid-19 pandemisiyle mücadele kapsamında birçok bireysel özgürlük de kısıtlandı.
İngiltere artık 19 Temmuz itibarıyla yürürlükte olan kısıtlamaların büyük bir bölümünü kaldırarak normalleşmeye geçmeye hazırlanıyor. Bu kapsamda, pub, restoran ve kafe gibi işletmelerde kişi sayısı sınırlamasının kaldırılması, maske zorunluluğuna geri dönülmesi ve çalışma hayatının yeniden ofislere taşınması öngörülüyor.
Ancak Pazartesi günü alınan kararlar yoğun tartışmalara neden oldu.
Zira, İngiltere'de vaka sayıları çok hızlı bir şekilde artıyor. Üstelik diğerlerine kıyasla daha bulaşıcı olduğu bilinen Delta varyantı hakim türe dönüşmüş durumda. Böyle bir durumda tam normalleşmeye geçiş kararına yönelik eleştiriler de var.
Bununla birlikte, hükümet, İngiltere'de hem pandeminin seyri hem virüsün yayılımı önemli değişiklikler geçirdiği ve bu nedenle bugüne kadar yapılan bazı uygulamaların artık değiştirilmesi gerektiği değerlendirmesini yapıyor.
Bir başka ifadeyle İngiltere'de hükümet artık, Covid-19 pandemisine kısıtlayıcı önlemlere odaklanılan bir süreç olmaktan çıkartıp, her yıl görülen grip salgınıymış gibi muamele etmeye hazırlanıyor.
Peki İngiltere hükümetinin bu strateji değişikliğinin arkasında neler yatıyor? Hangi kaygılar dile getiriliyor?
İngiltere'de pandemiyle mücadelede kırılma yaratan şey aşılama programı oldu. Yaygın aşılama her şeyi değiştirdi ve hem bireysel riski hem de sağlık sistemine yönelik riskleri azalttı.
Ocak ayında, enfeksiyon kapan her 10 kişiden yaklaşık biri hastaneye kaldırılıyordu. Bugün ise bu oran 40-50 aralığında bir.
Dahası, hastaneye kaldırılanlar bile hastalığı daha hafif atlatıyor ve daha az yoğun tedaviye ihtiyaç duyuyorlar.
Bunun bir sonucu olarak ölüm riski de azaldı. Ocak ayında yaklaşık 60 vakadan biri birinin ölmesiyle sonuçlandı. Bugün bu sayı 1000'de birden az.
Ancak bu, İngiltere'nin büyük bir üçüncü dalgaya gitmediği anlamına gelmiyor.
İngiltere'de son dönemde vaka sayıları artıyor. Vakalar bu hızda devam ederse, hastaneye yatışların da artması bekleniyor. Yaz bitmeden bu sayının 1000'e yükselmesi muhtemel.
Birçok kişi, aşıların etkili olduğu göz önüne alındığında hastaneye yatışların neden artacağını merak ediyor olabilir.
İki doz aşı olanların ciddi şekilde hastalanma riski oldukça düşük. Ancak bulaşmanın yüksek olduğu dönemler, birçok kişinin bu küçük riski aynı anda aldığı anlamına gelir. Buna aşısız veya aşıların işe yaramadığı kişileri de eklediğinizde hastaneye başvuruların artması da olasılık dahilinde.
Ancak ciddi bir hastalık her zaman yaşanabilir. Kış aylarında solunum yolu enfeksiyonları için günde 1.000 kadar kişi hastaneye başvuruyor.
Grip, 2017-18 kışında İngiltere'de 20 binden fazla insanının hayatını kaybetmesine neden oldu. bu tablo karşısında kısıtlamalara gitmek gündeme gelmedi.
Nottingham Trent Üniversitesi'nden sosyolog Prof. Dr. Robert Dingwall, "Covid'i de artık böyle bir bağlam içerisinde görmeye başlamamız gerekiyor" dedi.
Peki ama bu risk neden alınıyor? Hükümete bilimsel konularda danışmanlık veren bağımsız Sage kurulunun önerdiği gibi, normalleşme için neden yetişkinlere yönelik aşılamanın tamamlanacağı Eylül ayı beklenmiyor?
Kısıtlamalar her kaldırıldığında vakalarda bir "yükseliş dalgası" olması normal. Hükümetle birlikte çalışan bilim insanları, hem hastalığı geçirenlerde görülen bağışıklığın hem de şu ana kadar yapılan aşılamanın yaratacağı "koruma duvarının" dalga eğrisini de düzleştireceğine inanıyor.
İşin aslı, pandeminin yayılması için yapılan her müdahale farklı başka sorunları da beraberinde getiriyor. Bu durumda karar mercilerinin de risk-fayda değerlendirmeleri yaparak adım atmaları gerekiyor.
Virüs riskinin azaldığı dönemlerde bu denge, orantılı kabul edilebilecek müdahaleler lehine değişiyor.
Bunun belki de en önemli örneği, şu anda okullarda yaşanan durum. İngiltere'de yaklaşık 280 bin çocuk, temaslı oldukları için evde karantinada bulunuyor.
Bu da, her pozitif vaka için 20 çocuğun okula gidemediği anlamına geliyor.
Bu uygulama, henüz aşılarla ilgili çalışmaların sürdüğü bir dönemde, Eylül ayında başladı. Çıkış noktası da, kırılgan haldeki yetişkinleri korumak için virüsün yayılmasını kontrol altına almak düşüncesiydi. Zira çocukların Covid olma riskleri oldukça düşük.
Artık, Covid'e bağlı ölümlerin yüzde 99'unun görüldüğü 50 yaş üstü nüfusun tamamına ikinci doz aşı sunulmuş durumda.
Bu da çocukları ev karantinasına almanın faydalarının büyük oranda azalırken, eğitimin kesintiye uğramasının yarattığı zararın arttığı anlamına geliyor.
Hükümet, bu uygulamayı yaz tatilinin ardından okulların yeniden açılacağı Eylül ayında değiştireceklerini söylüyor. Ancak eğitim-öğretim sürecinde yaşanan kesintilerin nasıl telafi edileceği ise henüz net değil.
Normalleşmenin neden şimdi olması gerektiğine dair ortaya atılan başka tezler de var.
East Anglia Üniversitesi'nden Prof. Dr. Paul Hunter, "Covid asla ortadan kaybolmayacak. Aşı olsun ya da olmasın, hayatımızın bir noktasında tekrar tekrar yakalanmamız kaçınılmaz. Buradaki mesele, tüm kısıtlamaları kaldırmanın güvenli olup olmadığı değil, bunu yapacak en güvenli zamanın ne zaman olduğudur" dedi.
Hunter, daha fazla beklemenin durumu kötüleştirebileceğini düşünüyor.
Hunter'a göre, erteleme durumunda bir sonraki dalganın okulların açıldığı ve grip mevsiminin başladığı sonbahara kadar uzama riski bulunuyor.
İngiltere hükümetinin baş sağlık danışmanı Prof. Dr. Chris Whitty de, hükümetin açıkladığı normalleşme planlarına kişisel olarak destek verdiğini belirtti.
Bununla birlikte, virüsün yayılımını kontrol altına almak için aylarca uğraşıldıktan sonra şimdi bunun yayılmasına izin verilmesi fikri psikolojik bir değişimin de olmasını gerektiriyor.
Andrews Üniversitesi'nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı Dr. Müge Çevik, bunun zaman alacağını belirtti.
Çevik, "Covid'in burada bizimle olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Yayılmayı tamamen durduramayacağız. Şu anda virüsü yönetme aşamasındayız" dedi.
Çevik, bu aşamadan sonra toparlanma sürecine, hastanelerde diğer hastalıklar için tedavi bekleyenlere, ekonomik sonuçlar ve pandeminin yarattığı işsizlikle mücadeleye ve son 1,5 yılda yaşananların duygu durumu ve akıl sağlığı üzerindeki etkilerine odaklanılması gerektiğini belirtti.
Ancak İngiltere hükümetinin uygulamaya sokmaya hazırlandığı strateji tamamen risklerden arındırılmış değil.
Vaka sayıları yükselmeye devam eder ve bağışıklık duvarı da beklenenden yavaş bir şekilde devreye girerse ne olur?
Dile getirilen haklı bazı başka kaygılar da var. Aşıların daha az etkili olduğu kan kanseri olan kişiler veya mağaza, fabrika gibi kalabalık yerlerde çalışanların bu yeni dönemde daha yüksek risk altında olacakları belirtiliyor.
Kaygı yaratan bir diğer konu da henüz tam olarak anlaşılamamış olan uzun Covid rahatsızlığının doğuracağı sonuçlar.
İngiltere, belki de vaka sayısının en hızlı artmasına ve daha hızlı yayıldığı tespit edilen Delta varyantının hakim koronavirüs türüne dönüşmesine rağmen normalleşme adımları atan tek ülke.
Diğer ülkelerin de yakın zamanda benzer ikilemlerle karşı karşıya kalması muhtemel. Bu nedenle İngiltere örneği, dünyanın diğer yerleri tarafından da yakından izleniyor.