İngiltere'de parlamentonun bugün feshedilmesiyle birlikte 7 Mayıs'taki genel seçimler için de partilerin resmi kampanya dönemi başlamış oldu.
Son yılların en büyük çekişmesine sahne olması beklenen seçimden koalisyon çıkacağı tahmin ediliyor.
Başbakan David Cameron bugün Buckingham Sarayı'nı ziyaret ederek parlamentonun feshini Kraliçe II. Elizabeth'e bildirdi.
Saray'dan dönüşünde Başbakanlık konutunda bir açıklama yapan Cameron, seçmenleri kritik bir kararın beklediğini vurguladı.
Seçim anketlerinde İşçi Partisi ile başa baş gözüken Muhafazakar Parti'nin lideri Cameron, ana muhalefetteki Ed Miliband'ın liderliğini yaptığı İşçi Partisi'nin seçimi kazanması halinde ülkenin ekonomik bir kaosa sürükleneceğini ifade etti.
Resmi seçim kampanyası dönemine girilirken, kamuoyu yoklamalarında İşçi Partisi ile Muhafazakar Parti eşit oy oranına sahip gözüküyor.
Seçimler bugün yapılacak olsa her iki merkez partinin de yüzde 34 civarında oy alacağı öngörülüyor.
Olası koalisyon pazarlıklarında kilit rol oynaması beklenen diğer partilerden göçmen karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi UKIP'in oyların yüzde 13'ünü alacağı tahmin ediliyor.
Avrupa Birliği üyeliğinden çıkılmasını da savunan UKIP ve lideri Nigel Farage seçimin en tartışmalı isimlerinden şu anda.
Mevcut koalisyonun küçük ortağı Liberal Demokratlar ise şu anda yüzde 8 destek alacak gibi görünüyor.
Oy oranı bu partilerin gerisinde kalsa da, bağımsızlık referandumuyla güçlenen İskoçya Ulusal Partisi SNP'nin de kilit partilerden biri olabileceği konuşuluyor.
SNP'nin, İşçi Partisi'nin geleneksel olarak güçlü olduğu bazı kuzey kentlerinde oylarını artırarak, İşçi Partisi'ni zorlayabileceği belirtiliyor.
2010 seçimleriyle 36 yıllık tek partili iktidarlar dönemi sonlanan ve koalisyonlu hayata geçen İngiltere'de, 2015 seçimlerinin de yeni bir koalisyon hükümetini doğurması bekleniyor.
Çok sayıda tartışmalı konunun olduğu, parti duruşlarının farklılaştığı bir siyasi ortamda oyların iyice bölünmesiyle, 2010'dakinden de daha zayıf bir koalisyonun gündeme gelebileceğini ve İngiltere'de karar alma mekanizmasının zayıflayabileceğini savunan uzmanlar var.
Telegraph gazetesi yazarı Philip Johnston geçen hafta "Koalisyonları sevmiyoruz, ama artık buna alışmamız gerekiyor" başlıklı yazısında, "Hâlâ '2010'da Cameron koalisyondansa azınlık hükümetini tercih etmeliydi' diyen muhafazakarlar var. Ancak son iktidar bize koalisyonların da sağlıklı işleyebildiğini gösterdi" diyordu.
Gündem ekonomi ve göçmenlerSeçime sayılı günler kala partilerin odaklandığı temel başlıklar ise bütçe açığı ile göçmen politikaları.
Muhafazakarlar 2018'e kadar bütçe açığını kapatmayı vaat ederken, İşçi Partisi daha iddialı bir bir yaklaşımla bir sonraki mali yıla kadar bütçe fazlası verilebileceğini savunuyor.
Göçmen politikaları konusunda ise UKIP'in programı dikkat çekiyor.
Kalifiye göçmenlerin ülkeye alınabilmesi için puan sistemiyle başvuruların değerlendirilmesini isteyen UKIP, yılda 50 binden fazla kalifiye göçmen gelmesine de karşı.
Parti ayrıca İngiltere dışında Suriye gibi ülkelerde savaşmaya giden İngiltere vatandaşlarının pasaportlarının da ellerinden alınmasını istiyor.
UKIP lideri Nigel Farage, özellikle göçmen politikaları konusunda seçmenden büyük destek gördüklerini söylüyor.
AB'de tamam mı, devam mı?Öne çıkan bir diğer tartışma ise İngiltere'nin Avrupa Birliği'ndeki (AB) geleceği.
UKIP bu konuda da diğer partilerden daha katı bir duruşa sahip.
Seçimlerin ardından acilen AB üyeliğinin referanduma götürülmesini isteyen parti, "Çıkacak 'Üyeliğe Hayır' sonucuyla derhal AB üyeliği sonlandırılacak" diyor.
Başbakan David Cameron önderliğindeki Muhafazakar Parti ise seçimi kazanırlarsa, 2017'ye kadar referanduma gidilebileceğini ifade ediyor.
Liberal Demokratlar ise AB'den çıkış fikrine karşı. Nick Clegg, AB'den ayrılmanın İngiltere'ye zarar vereceğini ifade ediyor.