İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce yürütülen 25 Aralık soruşturması kapsamında ifade veren iş adamı Abdullah Tivnikli, hakkındaki suçlamalara ilişkin, "Dinleyenler 1,5 sene dinlemişler hiçbir şey bulamamışlar, 'nasıl suç oluştururuz?' diye birkaç masum tapenin arasına 30 tane yorum yazmışlar. İsterdim ki bir belgesi olsun. Delillerle bunun desteklenmesi lazım. Hiçbir delil veya belge gösterilmiyor" dedi.
ATV-Sabah satışına ilişkin çıkan iddiaları "hukuk garabeti" olarak nitelendiren Tivnikli, "ATV-Sabah satışıyla bir ilgimiz yok. Bize zaten fezlekede isnat edilen böyle bir şey yok. Bu nereden çıktı? Biz yurt dışından kurumsal müşterilerimize finansman temin ediyoruz. ATV-Sabah'ı almaya çalışan gruplar da bize finansman için müracaat etti. 'Kendi müesseselerimizden finansman veremeyiz ama sizi yurt dışında finansman verebilecek yerlere yönlendirebiliriz'. Hatta tapelerde de bu şekilde yer alıyor" diye konuştu.
- "3 satırlık tape, 30 satır yorum"
Tivnikli, bu tip görüşmelere bakıldığı zaman, yatırımcıyı yurt dışına yönlendirdikleri veya banka-evrak işlerinin olduğunun ortaya çıktığını ifade ederek, "Bu kadar açık ses kayıtları olmasına rağmen oturmuşlar, aralara, 3 satırlık tapelere 30 satır 'şöyle olmuştur' diye yazmışlar" dedi.
Halkbank'a ait olduğu iddia edilen araziyle ilgili sorulara da yanıt veren iş adamı Tivnikli, "Dinleyenler 1,5 sene dinlemişler hiçbir şey bulamamışlar, 'nasıl suç oluştururuz?' diye birkaç masum tapenin arasına 30 tane yorum yazmışlar. İsterdim ki bir belgesi olsun. Delillerle bunun desteklenmesi lazım. Hiçbir delil veya belge gösterilmiyor" diye konuştu.
Tivnikli, kendileri savcılığa gitmeden önce, tapelerin yorumlarla birlikte internette herkese açık şekilde dolaştığını söyleyerek, şöyle devam etti:
"Biz de bize sorulacak konulardan biri de Halkbank arsa meselesidir diye düşündük. Hukukçu arkadaşlarım buna çalıştı. Adliyeye gittik ve savcıya anlattık. Halkbank olayı tam hukuk garabeti. İlgili arkadaşlar zahmet edip bu konudaki belgeleri inceleselerdi, orada bizi suçlayacaklarına bize haksızlık yapıldığını göreceklerdi.
Arazi Halkbank'a ait değil ancak bankanın hissesi var. Bankanın temlik edilmesi için üç ayrı girişim yapılıyor. Dördüncü olarak da biz alıyoruz. Arazinin satışı için bir iflas masası kuruluyor ve burada da arazi sahibinin talebi ile pazarlık usulüyle satış yapılıyor. O gün yapılan satış gazetelerde ilan edilmesine rağmen hiçbir firma katılmıyor. İhaleye katılan tek firma olarak araziyi alıyoruz. Arazinin satışı gerçekleşti ancak 39 gün sonra elimize bir mahkeme kararı geldi. Bu karar, arsanın tapusunun iptalini bildiriyor. Bunu araştırdıktan sonra iptale ilişkin karara gerekçe olan bir belgede sahte evrak düzenlendiğinin farkına varıyoruz. Bununla birlikte Yargıtay'a müracaat ettik. Yargıtay da yerel mahkemenin kararını bozuyor. Yargıtay'ın bozması üzerine dava yeniden görülüyor. 'Arsa skandalı' olarak sunulan meseleyi söz konusu tapelere yazan arkadaş bunu incelese, aslında bizim çok büyük haksızlığa uğradığımızı görürlerdi."
- "Bunları hazırlayanlar hakkında hukuki haklarımızı arayacağız"
Bu kadar özensiz hazırlanan ve çok sayıda klasör bulunan dosyada yarım saatte karar verildiğini, bu işlemleri gördüklerinde iyi niyet arayamayacaklarını söyleyen Tivnikli, "Tapelerle oynayarak bizlere suç isnat etmeye çalışmışlar. 'Bu tapelerden nasıl suç oluştururuz da ithamlarda bulunuruz'. Allah'ın izniyle mahcup olacağımız, 'ah keşke şu şimdi olmasaydı' diyecek bir şeyimiz yok. Alnımız ak. Bunları hazırlayanlar hakkında hukuki haklarımızı sonuna kadar arayacağız" diye konuştu.
- "Dolar yüzde 25 arttı"
"Böyle sağdan soldan, kulaktan duyma ve dinlemelerden alınan kelimelerle altlı-üstlü yapılarak bir iş adamının itibarıyla oynanılmasının bilerek yapılmadığını ümit etmek istiyoruz" diyen Tivnikli, asılsız iddialarla itibarlarıyla oynanması halinde bu iş adamlarının yurt içinde ve dışında nasıl yatırım yapabileceğini sordu.
Bu tür işlerin, kimsenin başına gelmeden anlaşılmayacak şeyler olduğunu anlatan Tivnikli, "Bu tür tapelerle oynayarak, kelimelerin bir kısmını alıp bir kısmını atarak, çeşitli yorumlar yaparak iş adamlarının itibarıyla oynamaya çalışmak, ülkemize yapılacak en büyük zararlardan biridir. Sonu düşünülmeden, önü arkası hesaplanmadan yapılan müdahalelerin ekonomik boyutu, iş dünyasına olduğu gibi çalışan vatandaşa da çok ağır olmaktadır. Yani otomatik olarak dolar yüzde 25 arttı. Borçlu olan hepimizin cebinden yüzde 25 kaynaklar yurt dışına gitmeye başladı. Bunun bedelini sonradan göreceğiz" ifadelerini kullandı.
Abdullah Tivnikli, Körfez sermayesiyle ilgili olarak, kendisinin yurt dışında ekonomiyle ilgili master çalışmasını yaptığını, Türkiye'de 1983'ten itibaren katılım bankacılığı modelinin hukuki altyapısının hazırlanmasında yer aldığını belirterek, Albaraka Türk'ün kuruluşunda bulunduğunu, 1988'den bu yana da Kuveyt Türk Bankası bünyesinde yönetim kurulu üyeliği ve şu anda da yönetim kurulu başkanvekilliği görevini yürüttüğünü kaydetti.
Körfez sermayesine yıllarca Türkiye'yi anlattıklarını ve bunun sonucunda milyarlarca doların ülkeye girmesine vesile olduklarını aktaran Tivnikli, Körfez sermayesiyle ilgili savcılıkta soru sorulduğunu, buna da çok şaşırdığını söyledi.
- İbrahim Kalın
Tivnikli, soruşturma kapsamında "mal varlığına el koyma" kararının kendilerine ulaşmadığını ancak basından duyduklarını, savcılığa itiraz etmek için başvurduklarını da belirtti.
İbrahim Kalın ile aralarında geçtiği iddia eden görüşmeleri de anlatan Tivnikli, Kalın'ı çocukluktan beri tanıdığını belirterek, şöyle devam etti:
"İbrahim Bey'in çocuğunun okul taksitlerini ödedim. Sadece onu değil birçok öğrenciye de burs veriyoruz. İbrahim Kalın ile bize isnat ettikleri suç, Başbakanlık'taki bazı işlerin takibi. Son yıllarda yatırım kararları Başbakanlığın onayından geçiyor. Bu bazen öngörülemeyecek süreler oluyor. Biz de yenilenebilir enerjiyle ilgili çeşitli bölgelere rüzgar ölçüm direkleri dikiyoruz, yani 10 bin liralık ölçüm direkleri. Bu direklerin onayları dahi Başbakanlık'tan geçiyor. Mesela bazı onaylar 9 ay sonra çıkabiliyor. Bunların normal bekleme süreleri geçince sorduk. Bunlar için müsteşarlığa da müracaat ettik, sonuç alamayınca müsteşarı da aradık. Bir rüzgar ölçüm direğinin bu kadar beklemesi normal değil. Herhalde oradaki yoğun trafik nedeniyle oluyor. 10 bin liralık bir şey için zaten İbrahim Kalın Bey'in görev alanında olmayan bir şeyde 'gecikmenin sebebi nedir?' diye sormak ve bunu bursla ilişkilendirmek insanlığa sığmaz. Saçma şeyler. Buldukları şey de bu işte. Şu rüzgar direği için tapeler yapıyorlar. Bunlar, iş adamının teşebbüs arzusunu kırıyor. Ben bu ülkenin dağına, taşına, direğine para yatırıyorum, 'bu ülkenin enerjisi artsın ve enerji ithalatımız azalsın' diyorum. Birileri de dinlemelerden suçu tespit etmek değil, dinlemelerle suç isnat etmeye çalışıyor."