İsrailli milletvekilleri, ülkedeki insan hakları örgütlerinin edindikleri yabancı mali yardım ve fonlara ilişkin resmi soruşturma açılmasını öngören yasa teklifini onayladı.
Yasa teklifinin ardında Lieberman ve partisi var
Bu örgütlerin, kimi İsrailli siyasetçiler ya da ordu personeli hakkında, ülke dışında savaş suçu iddialarının oluşturulmasına yardımcı oldukları iddia ediliyor.
Yasa teklifi, İsrail'in aşırı sağ çizgideki Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın girişimiyle hazırlandı.
120 sandalyeli mecliste, 15 ret oyuna karşılık 41 oyla geçen yasa teklifi, İsrail'de İşkenceye karşı Halk Komitesi (PICATI) gibi yerli insan hakları örgütlerinin de sert eleştirilerini çekti.
PICATI açılan soruşturmayı "sıkı idare yanlısı, ahlaka aykırı ve gayrımeşru" diye niteledi.
Liberman'ın lideri olduğu aşırı milliyetçi Yisrael Beitenu partisinin sunduğu teklifin kabul edilmesinin ardından, şimdi parlamento komitesinin böyle bir soruşturmanın koşulları ve boyutlarını tartışması bekleniyor.
Mali fonların kaynağı Eski Dışişleri Bakanı Tzipi Livni'nin, hakkında bir İngiliz mahkemesince, Gazze'deki İsrail operasyonu nedeniyle hakkında tutuklama emri çıkarıldığı haberleri üzerine geçen Aralık ayında yapacağı Londra ziyaretini iptal ettiği bildirilmişti.
İsrail, önde gelen askeri yetkililerin İngiltere'ye geçen Ocak ayında yapacakları ziyaretleri de tutuklanabilecekleri endişesiyle ertelemişti.
Yisrael Beitenu'nun internet sitesinde sözlerine yer verilen milletvekili Fania Kirshenbaum, ülkedeki insan hakları örgütlerinin, İsrail'in uluslararası toplum içindeki duruşunu zayıflattığını öne sürdü.
Kirshenbaum'un eleştirdiği insan hakları örgütleri arasında B'Tselem, asker itiraflarına yer veren Breaking the Silence ve kontrol noktalarındaki eylemleri gözlemleyen Machsom Watch bulunuyor.
İnsan hakları örgütleri, geçmişte de mali kaynaklarını İsrail'e düşman ülke ve örgütlerden sağlamakla suçlanmıştı.
Son eleştirilere maruz kalan 15 STK, yayımladıkları ortak kınamayla, yapılacak resmi soruşturmada hiçbir yanlışlarının bulunamayacağını savundu.
Vatandaşlık yemininin ardından İnsan hakları örgütlerine yönelik resmi soruşturma fikri, yakın dönemde İsrail'deki aşırı sağ çevrelerin ülkeye sadakat yemini edilmesine yönelik girişimlerini izliyor.
İsrail'de geçen Ekim ayında kabul edilen "Vatandaşlık Yasası", Yahudi olmayan, ancak İsrail vatandaşlığına geçmek isteyenlerin, "Yahudi ve demokratik İsrail devletine bağlılık yemini" etmelerini öngörüyor.
Başbakan Netanyahu, İsrail vatandaşlığına geçiş sürecinin zorunlu adımlarından "ülkeye sadakat yemininin" kapsamını genişletmek istediğini açıklamıştı.
Söz konusu değişiklik yürürlüğe girerse, sadakat yemini etme zorunluluğu Yahudi olan ve olmayan herkesi kapsayacak.
McCarthycilik suçlaması Bu adım, sadece insan hakları örgütlerinin değil, kimi siyasetçilerin de tepkisini çekti.
İşçi Partili milletvekili İshak Herzog, "İsrail, McCarhtyci dönemi anımsatan her tür öneriyi reddetmelidir" diye konuştu.
McCarthycilik, 1940'lı yıllarda ABD'de etkisi yoğun şekilde hissedilen ve Komünist karşıtı politikaları ve kuşkucu eğilimleriyle tanımlamak için kullanılıyor.
Joseph McCarthy ve yandaşlarının, senatodaki 10 yıllık görev süresince çok sayıda kişi, Komünist ya da Komünist parti sempatizanı olmakla suçlanmış, ağır soruşturmalara maruz kalmışlardı.
Bu dönemdeki gözaltılar ve soruşturmalar, "Cadı Avı" olarak da anılıyor.