Onu heyecanla izlediğimiz dizilerin içimizi burkan, yüzümüzü güldüren sahnelerinde sesiyle tanıdık. Müziği, ezgisi, sesinin tınısı içimize öyle bir dokundu ki adını bilmesek, yüzünü görmesek de hepimizin kulağında, kalbinde ve beyninde sarsılması zor bir taht kurdu. Sesinin tınısıyla hayatımızdan birer parça olarak kabul ettiğimiz dizi kahramanlarının üzüntüsünü daha derinden, sevincini daha içten hissettik. Her bölümünü heyecanla beklediğimiz, bizi ekranların başına kilitleyen Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Menekşe ile Halil gibi merakla izlediğimiz dizilerin en önemli kahramanlarından biri de o oldu. Bugüne kadar sesini dinlediğimiz ama yüzünü göremediğimiz Toygar Işıklı'yla hayallerinden, dizi müziklerini yapmaya nasıl başladığından ve kendisinden konuştuk.
Müziğe nasıl başladınız?
Kendi gruplarımız vardı, o gruplarda solistlik yapıyordum. Daha sonra Harun Kolçak, Yonca Lodi, Suavi,Edip Akbayram gibi sanatçıların orkestralarında uzun süre bass gitarist ve vokal olarak bulundum. Böylece müzik piyasasına adım atmış oldum.
Peki sizi dizi müzikleri yapmaya iten sebep neydi? Sonuç olarak dizi müziği yapmak başlı başına bir farklı bir kulvar.
Müzisyenlik yaparken edindiğim arkadaşlarım bana birkaç projeden bahsettiler. Albüm yapmadan önce güzel bir aşama olabileceğini ve bu yolla kendimi tanıtabileceğimi düşündüğüm için projeleri yapmak istedim. İlk olarak 2003 yılında Gece Yürüyüşü dizisinin müziklerini yaptım. Birkaç küçük projenin ardından Türev filminin müziklerini hazırladım. 2006 yılında Yaprak Dökümü'nün müziklerini yapmak benim için de bir dönüm noktası oldu. Yaprak Dökümüyle bir yükseliş yaşadım ve ardından Dudaktan Kalbe, Menekşe ile Halil dizileri geldi. Bu dizilerin yanı sıra Tutsak, Eksik Etek ve Kırık Kanatlar dizisinin son 10 bölümünün müziklerini hazırladım.
Oldukça yoğun bir 2 yıl geçirdiğiniz anlaşılıyor. Peki bu dizi müziklerini hazırlama aşaması nasıl gerçekleşiyordu? Müzikleri bölümleri izledikten sonra mı yapıyordunuz yoksa yaptığınız müziklere göre senaryoda değişiklikler yapılıyor muydu?
Tabi kimi zaman müziğin ritmine, akışına uygun şekilde senaryoyu değiştirdikleri de oluyordu ama müzikleri genel olarak senaryoyu aldıktan sonra hazırlamaya başlıyorum. Çekimler bittikten sonra, hazırlanan bölümü izleyerek müzikleri yerleştiriyorum. Bu işlemi en geç iki gün içinde bitirmemiz gerekiyor. Müzikleri yetiştirmek için iki gün boyunca stüdyodan çıkmadığımız zamanlar oldu. Dizi müzikleri yapmanın neredeyse genel standardı da budur. Sit comlar dışında bütün dizi müziklerinin hazırlanma aşaması böyledir. Benim yaptığım müziklerde de süreç aynen böyle işledi. Bu nedenle de iki yıldır çok yoğun şekilde çalışıyorum.
Müzikleri yaparken kıstaslarınız nelerdir? Hepimizin içine işleyen bu melodiler ortaya çıkarken uzunluk ya da kısalığı nasıl ayarlıyorsunuz?
Bu tamamen duygu işi. Bazı melodiler birden çıkıveriyor ve sadece 10-15 saniye sürüyor. Bu melodiyi uzatmak ya da kısaltmak o anda vermek istediğiniz bütün duyguyu yok edebilir. Mesela Dudaktan Kalbe dizisinde 3,5 dakika süren Gecenin Hüznü diye bir şarkı var. Bu şarkıda hüzün, melodi olabildiğince uzatıldı. Ama bu zaten şarkının içinde olan bir durumdu. Şarkıdan 3 saniye bile keserseniz anlamını, duygusunu yitirmiş olacak. Yani melodi kendini getiriyor bir şekilde. O anki duyguya göre oluşuveriyor. Bazı şarkıları da bilerek kısa yapıyorum. O anda verilmek istenen duyguyu vurgulasın. 'O an'ı ön plana çıkarsın, desteklesin diye kısa tutuyorum. 10 saniyelik bir sahneyse vurgulanmak istenen, ben de bunu ön plana çıkartıyorum.
Bu kadar hüzünlü şarkı yazmanızın arkaplanında yaşanmışlık var mı yoksa dizilerin senaryosundan mı etkilenip bu hüznü ortaya çıkartıyorsunuz?
Mutlaka yaşadığım olumlu olumsuz herşeyin yazdığım şeylerde etkisi var. Ama besteci hayal ve gözlemleme gücü yüksek insan olmalıdır.Dolayısı ile yazdığım şarkıları hem kendi duygusal birikimlerimle hem de okuduğum veya izlediğim şeylerle harmanladığım bir bütün sonucunda ortaya çıkardığımı düşünüyorum..Birisinden duyduğunuz etkili bir cümle bile besteye yöneltmek için yeterli olabilir.
Geçtiğimiz sezonlarda dizi müziklerinde Kıraç ve Gökhan Kırdar isimleri çok ön plana çıkmıştı. Bu yıl adınızı basında pek duyamasak da özellikle sezonu en öne çıkan dizilerinin müziklerinde sizin imzanız görülüyor. Dizi müziği sektöründe nasıl bir yere sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Evet, geçtiğimiz yıllarda Gökhan Kırdar ve Kıraç çok ön plandaydı. Sektörde başkalarının adı pek anılmıyordu. Ama ben yaptığım müziklerle bu sektöre adını yazdıran 3. kişi olduğuma inanıyorum. Her ne kadar basın ilgi göstermese de yapımcılarından, internet ortamında ve bir şekilde bana ulaşan insanlardan bunu anlıyorum. İnsanların tepkisi çok güzel. Müziğimin farkına varan, kaliteli işler yapmaya çalıştığımı anlayan insanların sayısı azımsanamayacak derecede. Dizileri izlemeseler de müziklerimi dinlediğini ve ezberlediğini söyleyen insanlarla çok sık karşılaşıyorum. Müziklerimi yaklaşık 30 milyon insanın dinlediğini biliyorum. Bu çok ilginç bir durum, benim de çok hoşuma gidiyor.
Ama sizin adınız diğerleri kadar ön plana çıkmadı. Şarkılarınızın müdavimleri olsa bile biz sizi ekranlarda pek göremedik. Bunun sebebi nedir? Arka planda kalmak, ‘gizli kişi' olmak sizin tercihiniz miydi? Gölgede kalmak ve merak edilmek sizin için daha mı cazipti?
Aslında pek de kendi tercihim sayılmaz. Tabi ki işim dışımda başka şeylerle gündeme gelmek, kalitesiz işlerle, reklamlarla anılmak istemem. Ama bunun dışında basında yer almamak benim tercihim değil. Sanırım albümüm olmadığı, daha önceden tanınan bir sima olmadığım için medyanın pek ilgisini çekmedim. Bunu yapmak çok da zor değildi aslında; diğer insanlar gibi birilerine sataşıp gündeme gelmek hiç de zor değil ancak ben bu şekilde bilinmek istemiyorum. Her şeye rağmen kalitesiz iş yapan insanların gündemde olup da herkesin beğenisini kazanan, belirli standartları, seviyesi olan işlerin görmezden gelinmesini içime sindiremiyorum.
Sizce müziklerinizin dizilerin tutmasındaki etkisi nedir? Dizilerin konuları ve içerikleri mi sizin müziklerinizin tutmasını sağladı, yoksa müzikleriniz sayesinde mi diziler bu kadar etkili oldu?
Müziklerimin etkisi gerçekten çok büyük.Diziler başlamadan yaklaşık bir ay önce tanıtımları ekranda dönmeye başlar. Bu tanıtımlarda kısa bir bölüm gösterilir ama müzik öncelikli olarak verilir. Tanıtımlar süresince dizinin müziği insanları çeker ya da insanların o diziyle ilgilenmemesine sebep olabilir. Yani tanıtımlar sırasında müzik dizinin lokomotifi olur. Bir dizi müzik yüzünden yayından kaldırılmaz ama o dizi müzik sayesinde tutunur, dizinin alt yapısı iyi olursada devam eder.
Dizi müziklerinin başlangıç adımı olduğunu söylemiştiniz. Albüm çıkartmayı düşünüyor musunuz?
Albüm çalışmalarım yıllardır var. Dizi müzikleri yapmaya başlamadan önce albümümü tamamlamıştım. Ancak yapımcılarla istediğim anlaşmayı yapamadığım için hala albümümü çıkartabilmiş değilim. Ben bir hedef koyarım kendime, ümitsizliğe kapılmam, hırslıyımdır. En iyi ve doğru zamanı bekliyorum. Dizi müzikleri yaparak yolumu açtım, bu sektörde başarılı oldum. Zaman içinde devamını da getireceğim. Kendimi Babam ve Oğlum filminin müzisyen versiyonu oarak görüyorum. O nasıl dilden dile yayıldıysa ben de onun gibi kulaktan kulağa yayılacağım.
Sizi müziklerini yaptığınız Dudaktan Kalbe dizisinde misafir oyuncu olarak da gördük. Müziğin yanı sıra oyunculuk da yapmayı düşünüyor munuz? Isınma turları mı yapıyorsunuz?
Hayır, öyle bir niyetim yok. Misafir oyunculuk, yapımcımızın bana yaptığı bir jestti. Medyanın müziklerime gösterdiği ilgisizlik ve duyarsızlık karşısında bana böyle bir jest yaptılar diyebilirim. Misafir oyunculuk yaparak sadece adımı bilen sevenlerime kendimi tanıtmış olabileceğimi düşündüler. Oyunculuğumu güzel bulanlarda oldu "Müziği ne kadar harikaysa oyunculuğu da o kadar başarısız" şeklinde yorumlarda aldım. Sonuçta oyunculuk yapmayı düşünmediğim için benim için hoş bir hatıra olmakla kaldı.Özel bir çaba harcamadım.
Bundan sonraki projeleriniz neler? Dizi müziklerine devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Evet. Yeni bir film ve dizi müziği projesi için çalışmaya başladık. Birçok teklif geliyor. En uygun projeyi seçerek yolumuza devamedeceğiz.
Röportaj: Dilek Özlem Ataönder
Mynet Haber Editörü