ERZURUM (İHA) - Beyinde başlıca üç bellek bölgesi bulunduğunu anlatan Dr. Yavuz, “Ön bellek, ana bellek ve sosyal bellek. Ön belleğin beynin hipokampus bölgesinde olduğunu tahmin etmekteyiz. Burdan şakak bölgelerindeki (temporal ve pariatal loblar) ana belleklere ve ön taraftaki (frontal lob) sosyal belleğe sürekli hafıza transferi söz konusudur. Ön bellek kısa süreli hafızadan sorumludur. Yaşanan ya da öğrenilen hatıralar burada 5-10 dakikalığına tutulur. Sonra önem ve ciddiyetine göre ya burada buharlaşarak tamamen unutulur ya da ana belleğe ve sosyal belleğe nakledilir. Örneğin bir kereliğine lazım olan bir telefon numarasını kullandıktan sonra bir daha hatırlamayız. Öğrenilen önemli bilgiler ve hatıralar ana bellekte kayıt altına alınarak hafıza katmanları şeklinde depo edilir. En son edinilen bilgiler en üste kayıtlandığı için en kolay hatırlanır.”
ACI VE MUTLU ANLAR BEYİNDE AYNI YERDE Mİ DEPOLANIR?
“Sosyal bellek, aynı zamanda psikolojik dünyamızın merkezi olan sol frontal (beynimizin sol ön bölgesi) bölge de konumlanır. Yaşanılan acı ve üzücü olaylar ana belleğin yanısıra sosyal belleğe de kayıtlanır. Bu bölgeye genelde mutlu ve güzel hatıralar değil, acı anılar depolanır. Bu yüzden yaşadığımız üzücü olayları mutlu anlarımızdan daha iyi hatırlarız. Çünkü mutlu anılar sadece ana belleğe kayıtlanırken, acı anılar hem ana belleğe hem de sosyal belleğimize depolanır. Sosyal hafıza görülen yaşanılan şeylerle beraber eğitimle de şekillenir. Kişinin toplum içindeki davranışlarını , ahlaki yapısını teşkil eder. Mesela antisosyal, psikopatik kişilerde sosyal hafıza bozukluğu vardır. Sosyal hafıza davranışlarımızda önemli rol oynar aynı zamanda beden dili ile de yakınen ilgilidir. Mide ve barsaklar gibi iç organlarımız sosyal hafıza ile iç içedir. Yaşanılan travmalar bir yandan sosyal hafızaya kayıtlandığı için aynı zamanda iç organlarımızın çalışma şeklini de etkiler. Örneğin kişi önemli bir randevu öncesinde mide ve barsak fonksiyonları bozulabilir, çarpıntı yaşayabilir, kan basıncında iniş çıkışlar olabilir. Bu tablo ruhsal gerilimin psikosomatik bedensel yansımalarıdır. Aslında psikosomatik hastalıklar, yaşanmış travmaların mide barsak fonksiyonları üzerindeki kalıcı olumsuz etkilerinden kaynaklanır. Olumsuz sosyal hafıza kayıtları ya sürekli bilinçli üzüntü haline ya da bilinçaltının yönettiği çeşitli davranış bozukluklarına neden olur.
Sosyal belleğe kayıtlanan hatıralar bilinç altında da yer eder. Kişi yaşanılan travmayı çoktan bilincinden çıkarmış olsa da sosyal bellek zaman zaman bedensel dille bunu hatırlayabilir. Bu nedenle sol frontaldeki sosyal hafızaya kayıtlanmış hatıraların, bilinç dışı ani bedensel tepkimelerle hatırlanması panik ataklara, uzun süreli kronik bedensel tepkimeleri ise psikosomatik bozukluklara (mide ülseri, spastik kolon, müzmin kabızlık ya da ishal gibi) neden olur.”
“Acı hatıralar ve üzücü olaylarla, mutlu anların depolandığı yerler farklı farklıdır. Bu yüzden önümüzdeki yıllarda yaşanılan üzücü olayları sol frontaldeki sosyal hafızayı etkileyerek bunları tamamen acısız hale getiren teknolojik bir teknik geliştirilebilirse, bundan hiç şüphesiz mutlu anılarımız etkilenmeyecektir. Ancak günümüzdeki tedavi teknolojilerimiz ile acı hatıralarımızı tamamen yok edemesek bile etkilerini azaltabilmemiz mümkün olabilmektedir” diyen Dr. Yavuz, daha sonra şunları kaydetti; “Hiç bir yöntemle, hafıza kayıtlarınının tam olarak blok bir şekilde silmek mümkün değildir. Ancak bazen beyin bunu beden ve ruh sağlığı korumak için otomatik olarak yapabilmektedir. Örneğin ağır bir travma karşısında (trafik kazası ya da çok sevilen birinin ani kaybı gibi) beyin şalteri indirir ve bilinci kapatır. Bu durum, ağır travma karşısında kalıcı ruhsal bozukluk oluşmaması için koruma amaçlı yapılır ve geçici baygınlık oluşur. Trafik kazası ya da başka ağır travma geçirenlerin olay anını unutması ve hatırlayamaması bu nedenledir. Hatta bazen beyin aşırıya kaçabilir ve kişi bir kaç gün ya da haftayı tamamen unutabilir.
UNUTMAK MI DAHA ZOR HATIRLAMAK MI?
Unutmak daha zor ve problemli bir durum. Çünkü kimse hatırladığı için rahatsızlık duymaz ve bunu bir hastalık nedeni saymaz. Hayatımızda acı anıların yanı sıra birçok mutlu tablo da vardır. Burda önemli olan acı hatıra kayıtlarını unutulmasa bile etkisiz durumda getirmektir.
GENÇ YAŞTA UNUTKANLIK HASTALIK HABERCİSİ MİDİR?
Unutkanlık fizyolojik bir olaydır. Yeni şeylerin öğrenilmesi için eski ve daha önemsiz hafıza kayıtlarının silinmesi gerekir. Bu nedenle eskiden yaşanmış önemsiz hatıraların hafızadan silinmesi büyük önem arz etmez. Burada önemli olan son öğrenilerin bilgilerin hafızada yer tutup tutamadığıdır. Eğer son bilgilerin kayıtlanmasında problem varsa bu önemli ve araştırılması gereken bir konudur. Eski anılar iyi hatırlanıyor olsa bile yeni bilgilerin kayıtlanmasında sorun varsa bu ciddi bir durumdur ve genç olsun yaşlı olsun asla ihmal edilmemelidir.
DIŞ ETKENLER YA DA YAŞAM BİÇİMİ UNUTKANLIĞI TETİKLER Mİ?
Kronik stres, hasta bina sendromu, elektronik cihazlar, elektromanyetik kirlilik, manyetik alan eksikliği, alkol alışkanlığı, uyuşturucular, uykusuzluk, ruh hastalıkları, vitamin eksikliği ve bazı ilaçlar unutkanlık oluşturabilir. Hatta bunlardan bazıları hafızaya kalıcı hasarlar da verebilir. Örneğin alkol bağımlılığı ve uyuşturucular böyledir.
UNUTKANLIĞI GİDERMENİN BİR YOLU VAR MI?
Unutkanlıktan korunmak için, beyin yorgunluğu ve durgunluğu oluşturan etkenlerden uzak durmak gereklidir. Bu nedenle stres faktörlerinin yok edilmesi ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi önemlidir. Ayrıca spor aktiviteleri, enstrüman çalma, yıl içine bölünmüş düzenli tatil ve dinlenme aktiviteleri unutkanlığı yenme de vazgeçilmez unsurlardır. Ayrıca beslenme alışkanlıkları da önemlidir. Fındık, ceviz, badem, çekirdekli kuru üzüm beyin yorgunluğuna karşı iyidir. Yeşil sebzeler, böğürtlen, yaban mersini, somon ve sardalya balığı, üzüm suyu, kepekli pirinç ve sıcak kakao beyin yorgunluğuna iyi gelen gıdalardır. Aynı şekilde çay ve kahve de çok faydalıdır. Yapılan 10 yıllık bir araştırmada çay ve kahvenin unutkanlığı ve alzheimeri %50 önlediği anlaşılmıştır. Akşamları yatmadan önce bir elma yemeyi alışkanlık yapmalıdır. Elma uyku esnasında daha sağlıklı beyin dinlenmesi sağlar.
ZAMAN HERŞEYİN İLACI(MI)DIR?
Yaşanılan ve öğrenilen her şey, beynin ana belleklerinde kayıt altına alınır. İlk öğrenilenler en altta en son kayıtlananlar da en üstte olmak üzere hafıza katmanları oluşur. En son hafıza kayıtlarına giren bilgiler en iyi, en eskiler ise en zor hatırlanır. Böylece geçmişte yaşananlar yıllar geçtikte hafıza katmanları arasında kaybolur ve gittikçe silikleşir. Bu fizyolojik durum nedeniyle geçmişte yaşanan acı ve üzücü bellek kayıtları zamanla tazeliğini kaybeder ve eskisi gibi acı vermez olur. Alzheimer ve diğer demanslarda ise tablo tersine işler. Burada yeni kayıtlar unutulurken, eski hatıralar daha netleşir. Bu durum aileleri genelde yanıltır ve hastaların daha geç doktora götürülmesine neden olur. çünkü örneğin 30 sene öncesini herkesten daha iyi ve net hatırlayan kişinin yakın hafıza kaybı üzerinde pek durulmaz ve hatta tam tersi hafızası çok güçlü şeklinde tasvir edilir.
EĞER SİLMEK MÜMKÜN DEĞİLSE, ACI HATIRALARIN ETKİSİNİ AZALTMANIN YOLU VAR MI?
Evet, acı hatıra kayıtlarını, bilgisayarlarda ki gibi, silme tuşuna basarak tamamen silmek mümkün olmasa da acı hatırların etkisini azaltan çeşitli yöntemler vardır. Günümüzde acı ve üzücü hatıraların etkisini yok etmek ya da azaltmak veya bilinç altını temizlemek için hipnoz, EFT, NLP, meditasyon, kuantum olumlama, TMS ve EMDR terapi teknikleri gibi bir çok metod vardır. Bunların içerisinde beynin ön bölgesindeki sosyal hafızayı resetleyen ve daha somut bir tedavi gibi duran TMS seanslarının daha etkili olduğunu söyleyebiliriz.”