Kıbrıs, Türkiye'nin 1974'teki askeri operasyonunun ardından hâlâ Avrupa'nın bölünmüş tek ülkesi.
Ada'da kuzey ve güneydeki Türk ve Rum yönetimleri arasında bir tampon bölge var. Tampon bölgenin en doğusunda, dünyanın en güzel sahillerinden birine sahip, 1974 öncesi Ada'nın turizm gelirlerinin yüzde 53'ünün geldiği Maraş bölgesi,46 yıldır kapalıydı.
Kapalı Maraş'ın sahildeki yaklaşık 2 kilometrelik kısmı ve sahilin arka caddesi olan Demokrasi Caddesi, 8 Ekim 2020'de, halkın polis ve asker kontrolünde yaya geçişleri için açıldı.
Maraş'ın 4,6 kilometrekarelik kapalı alanının bir kısmının açılması ne anlama geliyor?
Birkaç soruda inceledik:
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 11 Mayıs 1984'te aldığı 550 numaralı kararda "Güvenlik Konseyi, Maraş'ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin BM yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur" ifadelerine yer verdi.
Bu karar, 1983'te tek taraflı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesi ve Maraş bölgesinin de bu yeni devletin sınırları içinde kabul edilmesinin ardından geldi.
BMGK, sadece Türkiye'nin tanıdığı Kıbrıs'ın kuzeyinde tek taraflı ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, bu bölgeye herhangi bir vatandaşını yerleştirmemesi için bu adımı attı.
Askeri bölge ilan edilen Kapalı Maraş'a 2020'ye kadar özel izinle girenler dışında sadece Birleşmiş Milletler görevlileri ve Türk ordu mensupları girebilmişti.
Ancak 8 Ekim 2020'de sahildeki 1 buçuk kilometrelik bir bölüm denize girmek üzere halkın kullanımına açıldı. Buraya girişler de polis ve asker kontrolünde, kimlikler bırakılarak yapılıyor. Böylece kontrolün sağlanması hedefliyor.
Sahile geçiş için gerekli olan Demokrasi Caddesi de kullanıma açıldı. Bu cadde ve sahil arasında kalan özel mülklerin olduğu bölgeye ise giriş yasak.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın Maraş'taki gelişmelerle ilgilenen basın danışmanı Ali Genç, konuyla ilgili BBC Türkçe'nin sorusunu yanıtlarken "BMGK kararı özel mülklere insanların yerleştirilmesiyle ilgilidir. KKTC yetkilileri de sahiplik dışındaki alanları açıldığını ifade etti. Açılan noktalar özel mülk olmayan noktalar." ifadelerini kullandı.
2019'da bölgenin açılması gündeme geldiğinde "550 sayılı kararı bir kez daha teyit ettiğini" duyuran BMGK, cuma günü Kapalı Maraş'ın gündeme alındığı bir toplantı yapacak.
1974'te Türkiye'nin müdahalesinden sonra Ada'nın kuzeyinden güneye yaklaşık 120 bin Rum, güneyinden kuzeye de yaklaşık 65 bin Kıbrıslı Türk geçti.
Ada'nın güneyinden kuzeye giden Kıbrıslı Türklerin bir kısmı da, Rumlardan boşalan evlere yerleştirildi.
Ancak bir süre sonra kuzeydeki taşınmazlarını bırakarak güneye giden Rumlar, bu mülklerin maddi karşılığını alabilmek için hak arayışına başladı.
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin denetime sürecine bireysel başvuru hakkını 1987'de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini de 1990'da kabul ettikten sonra, Kıbrıslı Rumlar Türkiye aleyhine AİHM'e bireysel başvuru yapmaya başladı.
Ada'nın kuzeyinde kurulan Türk yönetimine geçen Girne'de iki katlı bir binası olan Titina Loizidou, AİHM'e giderek Türkiye'ye karşı dava açan ilk Kıbrıslı Rum oldu. Loizidou, geride bıraktığı ve tapusu kendisine ait olan mülkün kamulaştırıldığı gerekçesiyle tazminat talep etti. AİHM, 1996'da Türkiye'nin "işgalci güç olduğu gerekçesiyle her türlü hak ihlâlinden sorumlu olduğuna" hükmetti ve 1998'de de Türkiye'nin Loizidou'ya tazminat ödemesine karar verdi.
Tazminat, 2003'te ödendi. Bu tarihten sonra AİHM'e başvuran Kıbrıslı Rumlara çoğunlukla 1974'ten bu yana oluşan kayıp karşılığında tazminat ödenmesi kararı çıktı.
Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs'ta 2005 yılında Taşınmaz Mal Yasası oluşturuldu. Yasa kapsamında 2006'da Taşınmaz Mal Komisyonu devreye girdi. AİHM'in yasal kabul ettiği Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) bu konuda başvurulacak iç hukuk merci olarak kabul edildi ve TMK'dan önce AİHM'e giden Kıbrıslı Rumların başvuruları "iç hukuk yolları tüketilmediği" gerekçesiyle geri çevrildi.
TMK'ya başvuranların üç seçeneği var:
Kıbrıslı Rumlar, kuzeyde bıraktıkları taşınmazları için kamulaştırılmış olması halinde tazminat alabiliyor; güneyde taşınmazlarını bırakan Kıbrıslı Türklerin eş maddi değerdeki mülkleriyle takas yapılabiliyor ya da iade sağlanıyor.
Bugüne kadar TMK'ya başvuran ve tazminat talep edenlere toplam 180 milyon sterlinden fazla tazminat ödendi.
Beş kişi evinin iadesini istedi ve bunlardan ikisi kuzeye geçerek nüfusun çoğunluğunun Kıbrıslı Türklerden oluştuğu köylerde, eski evinde yeniden yaşamaya başladı.
Kapalı Maraş bölgesi ise, buradaki mülkler kamulaştırılmadığı ya da iskana açılmadığı için hep farklı bir statüde kaldı.
TMK kurulmadan önce Kapalı Maraş bölgesinde mülkü olan Myra Xenides-Arestis isimli Kıbrıslı Rum, AİHM'e başvurmuştu.
Xenides-Arestis, Kapalı Maraş bölgesindeki taşınmaz malının hâlâ yasal sahibiydi. Hukuki kamulaştırma veya istimlâk söz konusu olmadığı için kamulaştırma tazminatı talep etmedi, f. Bunun yerine mülkiyetine erişiminin ve kullanımının engellendiği döneme dair kira bedeli istedi.
Başvuruyu 2005'te karara bağlayan AİHM ise, Ada'nın kuzeyinde yeni yasalaşan ve iç hukuk mekanizması oluşturması öngörülen Taşınmaz Mal Yasası'na atıfta bulunarak "Maddi-manevi tazminat hususunda hüküm verme aşamasına gelinmediğini" belirterek tazminat hükmünü erteledi.
Bu tarihten sonra TMK'ya Kapalı Maraş bölgesindeki malları için başvuran Kıbrıslı Rumların başvuruları, bugüne kadar yanıtsız kaldı.
"Bize gelen 338 müracaat var kapalı Maraş'la ilgili. Henüz tabii biz bunları görüşmedik çünkü savcılıktan ve içişleri bakanından görüş gelmedi. Görüş gelmesi halinde gündeme alabiliyoruz başvuruları."
TMK Başkanı Ayfer Erkmen, BBC Türkçe'nin Kapalı Maraş bölgesindeki başvuruların neden yanıtsız kaldığı sorusuna bu yanıtı verdi.
Bölge askeri bölge kabul edildiği için İçişleri Bakanlığı ve Savcılık'tan yanıt gelmediğini belirten Erkmen, yanıt gelmesi ve malların iadesine karar verilmesi durumunda dahi, uygulamaya geçmesi için bölgenin askeri bölge olmaktan çıkarılıp sivil yönetime devredilmesi gerektiğini belirtti:
"Eğer bir başvuruyu değerlendirecek ve sonucunu hayata geçireceksek, askeri bölgelerin bizim yasamıza iade edilmesi gerekiyor. Herhangi bir iade ya da tazminat olacaksa, bu elbette ki AİHM'in de meşru kabul ettiği TMK kanalıyla olur. O bölgeyle ilgili herhangi bir dava çözmüş değiliz, kanunen askeri bölge olmaktan çıkarılması lazım önce."
Başvurucuların iade, takas ya da tazminat talep etme hakkı var. Ancak mülk askeri bölgedeyse TMK, gelen talep yerine tazminat teklif edebiliyor.
Ada'nın diğer bölgelerinde "askeri bölge" kabul edilen yerlerdeki mülkler için de başvuru yapıldığını, bunların İçişleri Bakanlığı ve Savcılık'tan gelen yanıtlar doğrultusunda çözüme bağlandığını belirtiyor Erkmen. Ancak iade talep edenlerin bu taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığını söylüyor:
"Kapalı Maraş dışında askeri bölgeler var, onlara da müracaat yapıldı. Bazılarını, 'Ada'daki iki yönetim arasında ulaşılacak kapsamlı çözümden sonra iade' diye karar aldık. Bazıları iade istese de biz beklemek istemezlerse tazminat alabileceklerini söyledik, kabul ettiler. Maraş da ileride askeri bölge olmaktan çıkacaksa, o zaman hükümetten bize o yönde bir bilgi gelir biz de ona göre karar veririz."
Tıpkı diğer askeri bölgelerde olduğu gibi, Kapalı Maraş için de iade talebi gelebilir. Kuzey Kıbrıs hükümetinden görüş de gelirse, bu iade talepleri kabul edilebilir. Ancak her şekilde bu iadelerin uygulanabilmesi için, bölgenin askeri bölge statüsünden çıkarılması gerekiyor.
Erkmen, 8 Ekim'de bir kısmı halka açılan bölge için kısa bir zaman için Hükümet'ten dönüş geleceğini düşünüyor:
"Seçimlerden sonra [11 Ekim Cumhurbaşkanlığı seçimi] herhalde görüş gelmeye başlayacak. Tahminim 1, 2 ay içinde başlar. Biz görüş gelmediği için karar alamamıştık, yoksa askeri olsun olmasın yetkili merci biziz. Görüş geldikten sonra iade taleplerini kabul ederiz ama ya bölgenin askeri bölge olmaktan çıkarılması ya da iki tarafın çözüme ulaşarak anlaşması lazım. Ancak o şekilde gelip yerleşebilirler. İade yerine tazminat teklif de edebiliriz ama bunu kabul etmek zorunda değiller."
Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş açılmadan bir gün önce, Çarşamba günü bölgeye giderek "eski sahiplerine açılacak" açıklaması yaptı:
"[Eski sahipleri] isterlerse buraları geliştirip burada yaşayabilirler. Günün sonunda satabilirler de. Bu mallar bizlerin sınırları içerisindedir. Eğer gelip burada yaşamak, çalışmalarını sürdürmek, varlıklarını işletmek isterlerse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içerisinde bizlerin yasalarına tabi olmak suretiyle buyursunlar gelsinler."
Daha önce Ada'daki taraflar arasında yapılan görüşmelerde Kapalı Maraş, Türk tarafı için en önemli kozlardan biri olmuştu. Kapsamlı çözüm içerisinde, "dengeli karşılık alarak" bölgenin yeniden Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimine devredilmesi defalarca masaya gelmişti.
İki tarafın da kabul ettiği tek çözüm metni olan Annan Planı'nda da, Maraş Bölgesi Rum yönetimine devredilecekti. Ancak plan, 2003'teki referandumda Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedildi.
Ardından, özellikle son yıllarda Doğu Akdeniz'deki gerilimin de artmasıyla birlikte, Türk tarafı daha farklı bir çözüm dile getirmeye başlamıştı: Kapalı Maraş eski sahiplerine verilecek, ancak yönetim Türk tarafında olacak ve turizm gelirlerinden elde edilen kârdan büyük oranda Türk tarafı yararlanacak.
Bu aşamada Tatar'ın sözleri, son dönemde gündemde olan planın uygulaması olarak görülüyor. Ancak BMGK kararı ve AİHM kararları, bu uygulamada belirleyici olacak.
Erkmen'in sözünü ettiği, bölgenin ne zaman askeri bölge olmaktan çıkarılacağına dair yetkililer bir açıklama yapmadı. Masa son olarak 2017'de dağıldıktan sonra müzakerelerin ne zaman yeniden başlayacağı ise belirsiz.
Bu sebeple başvuranların bölgeye ne zaman yerleşebileceğine dair bir tarih vermek zor.
TMK'nın üzerinde çalışmaya başlamadığı 5 bine yakın müracaat var. Bunlardan kaçının Kapalı Maraş'la ilgili olduğu bilinmiyor. Yani asıl başvuru sayısı 338'in çok üzerinde olabilir.
Komisyon, Kapalı Maraş bölgesinde üzerinde hak iddia edilebilecek kaç mülk olduğuna dair bilgileri ise "Gizli bilgi" olduğu gerekçesiyle paylaşmıyor.
Ersin Tatar'ın çarşamba günü yaptığı açıklamada önemli bir nokta daha vardı:
"Burası eski sakinlerine her zaman açılabilir. Ama evveliyatında buranın hepsi Vakıflar İdaresi'ne aittir. Arşivlerde hepsi belgelenmiştir, buraları hep ata malıdır ama İngiliz zamanında peşkeş çekilmiştir."
Kıbrıs Adası, 1571-1878 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin sınırlarındaydı. 1878 sonrası Birleşik Krallık tarafından önce kiralandı ardından yönetimi tamamen ele geçirildi. Ada, 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti devleti kurulduğunda bağımsızlığını kazandı.
Tatar'ın sözünü ettiği arşiv belgeleri 1878 öncesine ait.
Tıpkı Ayasofya'nın müze statüsünden cami statüsüne geçirilmesinde olduğu gibi, Kapalı Maraş'taki mülklerin statüsü için de bu vakıf belgelerine bakılması gerektiği; son dönemde Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından sıkça dile getirilen bir görüş.
Danıştay, 10 Temmuz'da Ayasofya'nın Osmanlı Devleti'nden bu yana Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğuna ve "Vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğuna" hükmederek müze statüsünden camiye çevrilmesine karar vermişti.
Kapalı Maraş'ın vakıflara ait olduğuna yönelik görüşe Ankara da destek veriyor.
Şubat 2020'de Kapalı Maraş'taki Türk ordusuna ait orduevinde düzenlenen bir toplantıya katılan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "KKTC'nin toprağıdır Kapalı Maraş. Bunu herkes bilmelidir. Maraş vakıf malıdır. Arşiv çalışmaları bu konuyla ilgili devam etmektedir. Bu toplantılar hukuki hakların güçlendirilmesi içindir." açıklaması yaptı.
Kuzey Kıbrıs'ta, bu görüşü desteklemek için Türk yönetiminin kurduğu Kıbrıs Vakıflar İdaresi, "Kıbrıs Vakıf Mallarını Araştırma ve Değerlendirme Projesi" başlatmıştı. 7 yıl süren arşiv taraması sonucunda, Nisan 2016'da, 1571-1974 arası dönemde 2 bin 200 adet mülkün vakıf malı olarak kayda geçirildiği açıklandı.
Proje kapsamında yapılan açıklamada "Maraş'ın Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa olmak üzere üç vakfa ait olduğu" söylenmiş ve bu malların "Yasal dayanağı olmadan İngiliz tapu memurları tarafından kaydedilmeye başlandığı; süreç içerisinde mallar el değiştirdikçe de arazi mülkiyetinin şahıslar adına kaydedilmeye başlandığı" savunulmuştu.
Vakıflarla ilgili iddiaların kanun önünde ne anlama geleceğini sorduğumuz Taşınmaz Mal Komisyonu Başkanı Ayfer Erkmen, 1974 tarihli tapuların geçerli olacağını söylüyor:
"Bu konuda henüz bir dava gelmiş değil. Fakat KKTC Yüksek Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın kararı var; diyor ki 1974 koçanlarını kabul edecek Taşınmaz Mal Komisyonu. Evkafla ilgili ihtilaflı sorunları çözmeye yetkisi yoktur TMK'nın. Mahkeme kararı öyledir. Biz ibraz edilecek koçanlar inceleyerek karara varacağız."
Fuat Oktay'ın danışmanı Ali Genç ise, her bir mülk için ayrı bir dava süreci olacağına dikkat çekiyor:
"Her biri için hukuksal bir süreç işleyecek, tek bir kararla olmayacak. Vakıfların dava süreçleri var. Vaka vaka değerlendirilecek."
Tabii tüm bu süreçlerin başlaması için, Kapalı Maraş'ın bir cadde sahil kesimi dışında, özel mülklerin olduğu bölgelerin de açılması gerekiyor.
Bölgenin geri kalanının ne zaman açılacağına dair planları sorduğumuz Kuzey Kıbrıslı Türk yetkililer, sorularımızı "zamanlamanın henüz belirsiz olduğu gerekçesiyle" yanıtsız bıraktı.
Üst düzey bir Türk yetkili ise, bunu belirlemenin sadece Türk tarafının elinde olmadığını belirtiyor:
"Bu, birçok tarafı olan bir süreç. KKTC var, Birleşmiş Milletler var. Bir de Cumhurbaşkanımızın bir çağrısı var, Doğu Akdeniz'i ilgilendiren konularla ilgili Kıbrıslı Türklerin de dahil olduğu bir toplantı yapalım dedi. Tüm bu diplomatik süreçlere bakacağız ve adım adım ilerleyeceğiz."