ADANA (İHA) - 2006-2007 eğitim-öğretim yılında yarı yıl tatili 26 Ocak Cuma günü başlıyor. Yaklaşık 14 milyon öğrencinin karne alacağını belirten uzmanlar, başarının not üzerinden değerli kılındığında karnenin de öneminin hiçbir zaman azalmayacağını ifade ederek, "Okulu değerlendirme yeri, karneyi de sevilme ölçütü olarak öğrencilerin belleğine işlemeyelim" dedi.
Psikolog Ceyda Subaşı, yaptığı açıklamada, yaklaşık 14 milyon öğrencinin karne sevincinin kabusa dönüşmemesi için özellikle öğretmen ve velilere çok büyük işler düştüğünü söyledi. Not kavramının başlı başına bir stres kaynağı olduğunu belirten Subaşı, başarının not üzerinden değerli kılındığında karnenin de öneminin hiçbir zaman azalmayacağını ifade etti.
Özellikle ilköğretim çağında veya bu sene ilk kez okula giden öğrencilerin durumunun biraz daha hassas olduğunu vurgulayan Subaşı, "Bu sene ilk kez karneyle tanışacak olanlar için başarılı-başarısız kavramını bir etiket gibi öne çıkarılmamalı. Bu etiket kavramı sadece ilköğretim değil her yaştan öğrenci için kimlik gelişimi açısından zarar verici bir konu haline gelmiştir. Bu nedenle karneye değerlilik aracı olarak değil, çocuklarımızın ne kadar çabalayıp ne kadar sonuç alabildiğinin bir göstergesi olarak bakmakta fayda olacaktır" diye konuştu.
Öğretmenin karne dağıtımı sırasında çok dikkatli olması gerektiğine dikkat çeken Subaşı şunları söyledi:
"Öğrencilere karne dağıtırken öğretmenin söyleyeceği her kelimenin akılda kalacağını da unutmamak lazım. Özellikle düşük notu olanların herkesin içinde vurgulanması, tenkit edilmesi doğru olmayacaktır. Mümkün olduğu kadar çocukları daha teşvik edici, olumlu ifadeler kullanılmalıdır. Sınıf içerisinde başarılı öğrencilerin fazla öne çıkarılması, zayıf olanların geride tutulması arkadaşlıkları zedeleyebilir, ayrımcı davranışlara yol açabilir. Okulu değerlendirme yeri, karneyi de sevilme ölçütü olarak öğrencilerin belleğine işlemememiz gerekir."
Aile içerisinde de kardeş kuzen gibi yaşıtlarla kıyaslamaya gidilmemesi, gerektiğini vurgulayan Subaşı, "Her çocuğun özgün bir durumu ve kapasitesi olduğu göz önüne alınmalıdır. Kötü karne herkesten önce çocuğu üzer ve utandırır. Ayrıca anne ve babaların cezalandırıcı bir tutum içine girmelerine gerek yoktur. Veliler, kötü karnenin tek nedeni çalışmayan bir öğrenci midir? Çocuğun temel ihtiyaçlarını ne düzeyde karşılayabiliyoruz? Ders ortamı, sakin bir düzen sağlanabildi mi? Yoksa bu düzen anne babanın yaşam düzenine ve keyfine göre mi yönleniyor? Önceki yıllardan gelen eksikliklerin farkına varıldı mı? Çocuğun algılama düzeyi, okuduğunu anlama kapasitesi gibi benzer niteliklere sahip olup olmadığı incelendi mi? Okulda, sosyal hayatında, kendi iç dünyasında olası problemleri neler? Çözülmesine yardımcı olabildik mi? Çalışma alışkanlıkları, çalışma düzeni ve programı nasıl, sınıf düzeyine, bilgi birikimine uygun mu? diye kendine sormalıdır" şeklinde konuştu.
Subaşı , ayrıca çocuğun dönem içerisinde gösterdiği her olumlu çabanın mutlaka aile ve öğretmenleri tarafından takdir edilmelisi gerektiğini, eleştiride cömert, övgüde cimri olunması gerektiğini ifade ederek, "Bu nedenle çocuklarımızın motivasyonunu kendine olan özgüvenlerini daha ilk dönemden zedelemeyelim. Notlar kadar ilişkilerimizin sağlıklı ilerlemesi de önemlidir. Bu nedenle karne çocuklarımızla ilgili eksikliklerin fark edilmesi için bir fırsat olacaktır" dedi.
Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Hamza Avcı ise her karne döneminde başarısızlıkları nedeniyle evden kaçan hatta canına kıyan öğrenciler olduğunu hatırlatarak, velilere uyarılarda bulundu. Gençlerin kendilerine yönelik olumsuz eylemlerinin ailelerini olduğu kadar toplumu da olumsuz etkilediğini belirten Avcı, "Hayatta varlığımızı sürdürebilmemiz için bile sürekli bir yarışın içinde olduğumuzun hepimiz farkındayız. Çocuklarımız da bu yarışta elbette yerlerini alacaklardır. Ancak okul başarısı eşittir hayattaki başarı demek değildir.
Kaldı ki, uzun bir yarışın her kilometresini aynı hızla koşmamız da beklenemez. Bu nedenle özellikle karneleri başarısız bulduğumuz çocuklarımızı "ben zaten biliyordum", "sen adam olmazsın", "bak falanın çocuğu", "sana verdiğimiz emekler" gibi cümlelerle başlayan ve sonu olumsuz yargılarla biten sözlerle başlamayınız. Yarıyıl tatilinden sonra daha çok çalışmaya teşvik edeceğini umarak yaptığımız bu konuşmalar, çocuğun güvenini sarsacak, başarı sınırını daha da aşağıya çekecektir. Bunun yerine onun yanında olduğumuzu, başarabileceğine olan inancımızı paylaşarak çocuğun kendine olan güveni artacak, bu durum da gerçekten başarısının yükselmesini sağlayacaktır" dedi.
Hamza Avcı, olumlu desteğin çocuğun yaşamındaki bir dönem olan okul başarısını artırabileceği gibi onun ileride karşılaşacağı sorunları aşmasında, kendisi, ailesi ve toplumu için yararlı bir birey olmasında da önemli bir rol oynayacağını sözlerine ekledi.