KOCAELİ (AA) - Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Dursun, "Cumhurbaşkanı'nın vatandaşları meydanlara çağırması, darbeyle mücadele edileceğine ilişkin televizyondaki telefon görüşmesi son derece etkin bir siyasi liderlik örneğidir ve Türkiye'de görülmüş bir örnek de değildir." dedi.
Anadolu Ajansı'nın global iletişim ortağı olduğu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce The Green Park Kartepe Otel'de düzenlenen Kartepe Zirvesi, üçüncü gün oturumlarıyla devam ediyor.
SAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Selvi'nin moderatörlüğünü üstlendiği "Tarihi Açıdan Türkiye'de Darbeler" konulu özel oturumda, Prof. Dr. Dursun, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı ve Kocaeli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Funda Selçuk Şirin görüşlerini katılımcılarla paylaştı.
Dursun, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin zengin bir darbe tecrübesi bulunduğunu belirterek, Cumhuriyet döneminde periyodik olarak yaşanan darbelerin geriye bıraktığı izlerin, kendilerini darbeler üzerinde değerlendirme yapabilecek konuma getirdiğini söyledi.
Demokrasi dışı toplumlarda siyasi iktidarın el değiştirmesinin belirli periyotlarla mümkün olmadığından güç ve kuvvet kullanımı yapıldığını ifade eden Dursun, o nedenle darbe arkasındaki en önemli faktörün güç ve kuvvet kullanımı olduğunu kaydetti.
Davut Dursun, demokrasinin en önemli özelliğinin iktidarın nasıl değişeceğine hukuksal ve kurumsal bir düzenlemeyle cevap vermesi olduğunu dile getirerek, iktidarların demokrasilerde seçimlerle değiştiğini bildirdi.
Türkiye'deki çok partili dönem sonrasındaki darbelerde siyasi liderlik kavramından bahseden Dursun, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da alışılmışın dışında etkin bir siyasi liderlik örneği gösterildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 15 Temmuz hain darbe girişiminde Boğaziçi Köprüsü tutulduğunda, vatandaş yavaş yavaş sokağa çıkmıştı fakat herkesin gözü televizyon ekranlarındaydı. 'Acaba Cumhurbaşkanı ve hükümet nerede? Tavırları ne?' Cumhurbaşkanı'nın vatandaşları meydanlara çağırması, darbeyle mücadele edileceğine ilişkin televizyondaki telefon görüşmesi son derece etkin bir siyasi liderlik örneğidir ve Türkiye'de görülmüş bir örnek de değildir."
- "Muhalefet partileri de darbenin önlenmesinde rol oynadı"
Dursun, 15 Temmuz'un önlenmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın etkin siyasi liderliğinin önemli rolü olduğunu anlatarak, "Muhalefet parti liderleri de Cumhurbaşkanı kadar etkin bir liderlik örneği göstererek olmasa bile birtakım şeyleri orada değerlendirmeler yapılsa bile hem CHP hem MHP hatta HDP bile darbeye karşı bir duruş göstermişlerdir. Bu son derece önemlidir. Türkiye'de hiç görülmeyen medyanın rolü. Etkin siyasi liderliği destekleyen medyada darbe karşısında önemli fonksiyon görmüştür." ifadelerini kullandı. Türkiye'deki darbe ve darbe girişimlerinde siyasi liderlerin tavırlarının çok önemli olduğunu belirten Dursun, 15 Temmuz öncesindeki hangi darbe olursa olsun siyasi elitlerin bölündüğünü, bunun da Türk demokrasisinin kaybına neden olduğunu bildirdi.
- "Yurtta Sulh cuntası, 1980 ve 1960 darbelerini çok iyi değerlendirmiş" Prof. Dr. Selvi de 15 Temmuz gecesi medyanın gösterdiği kahramanlığın da gözardı edilemeyeceğini söyledi. Darbe başarılı olsaydı ertesi gün yazarların yüzde 90'ının Falih Rıfkı Atay gibi yazılar kaleme alacağını ifade eden Selvi, 15 Temmuz öncesindeki 15 yılda toplumun darbelerin ülkeye verdiği zarar konusunda bilinçlendirildiğini kaydetti.
Selvi, darbecilerin yayınlamak istediği sıkı yönetim bildirisinden bahsederek, "Bunun içerisinde bahsedilen şeyler Yurtta Sulh cuntasının bizim 1980 ve 1960 darbelerini çok iyi okuyarak değerlendirdiklerini, buradan iyi bir netice ortaya çıkardıklarını görüyoruz çünkü metinleri birebir mukayese ettiğimizde aynı dil ve uslubun olduğunu görüyoruz." diye konuştu.
- "İttihatçılık Türkiye'de hala bariz bir şekilde yaşıyor gibi görülüyor" Prof. Dr. Kayalı ise iktidarın barışçıl yolla değiştirilmesinin olanaksız olduğu ortamda darbenin gerçekleştiğini anlatarak, burada tıbbiye, mülkiye ve harbiyenin önemli olduğunu bildirdi. Modernleşme sürecinde bu kurumların ülkeye oldukça müdahil olduğunu aktaran Kayalı, söz konusu kurumları bu süreçte birlikte hareket ettiğini söyledi.
Kayalı, darbeleri anlamak için siyasal gelişmeleri analiz, iktisadi etki dışında ilave olarak kültürel etkiler bağlamında da değerlendirmek gerektiğini belirterek, "Türkiye'nin bu kültürel atmosferi, Türkiye'de aydının politikacının iliklerine kadar işlemiş bu cuntacılık geleneği bu bizim tarihten özelliğimizin bariz bir uzantısı olarak telakki ediyor. İttihatçılık Türkiye'de hala bariz bir şekilde yaşıyor gibi görülüyor." ifadesini kullandı.
Doç. Dr. Şirin de oturumda "27 Mayıs Askeri Darbesi ve Falih Rıfkı Atay" adlı tebliğini sundu.
Panelistler, daha sonra katılımcıların sorularını cevapladı.