Çoğu ülkenin yeni tip koronavirüsün yol açtığı Covid-19 hastalığı ile mücadele yöntemi, sağlık sistemi kapasitelerini aşmayacak şekilde vakaları kontrol altına almak.
Özellikle Çin'den sonra epideminin merkezi haline gelen Avrupa ülkeleri ve ABD, virüsle mücadele açısından sıkı sosyal mesafe önlemleri alarak vatandaşlarını evde kalmaları konusunda uyarıyor.
İtalya, İspanya ve Fransa gibi kimi ülkeler çok daha katı uygulamalara giderek sokağa çıkmayı belirli şartlara ve koşullara bağladı.
Böylece koronavirüsün riskli gruplara ulaşması engellenerek ülkelerin sağlık sistemlerinin kapasitelerinin aşılmaması hedefleniyor.
Bilim dünyasının ve uzmanların 'eğriyi düzleştirin' çağrılarının nedeni de bu.
Koronavirüsün toplum içinde hızla çok sayıda kişiye ulaşması engellenerek hastaneye gelmesi gereken kişilerin sayısının azaltılması, böylece eğrinin dik olması yerine düzleştirilmesi hedefleniyor.
İngiltere'nin başkenti Londra'daki araştırma üniversitesi University College London'da (UCL) yoğun bakım tıbbı alanında uzman olarak çalışan Prof. Hugh Montgomery, Channel 4 televizyonuna yaptığı açıklamada, yoğun bakım ünitelerinin, solunum cihazlarının, doktorların ve hemşirelerin her sağlık sistemi içinde sınırlı bir sayıda bulunduğunu; bunun da böyle olması gerektiğini çünkü bu sistemlerin sürekli olarak gereğinden daha fazla bir kapasitede çalışamayacağını vurguluyor.
Bu yüzden sağlık sistemlerinin kapasitelerini aşmadan koronavirüs vakalarının kontrol altına alınması önem taşıyor.
Çin'den sonra salgının merkezi haline gelen Avrupa ülkeleri ve ABD'nin sağlık sistemlerinin bu salgınla mücadele etmek için ne kadar yeterli olduğu en büyük tartışma konularından biri.
Şu anda koronavirüs vaka sayısı açısından Çin'den sonra sırasıyla İtalya, ABD, İspanya, Almanya ve İran geliyor.
Peki dünyanın en büyük ekonomileri de olan Batı ülkelerinin koronavirüs tehdidi karşısında sağlık sistemlerinin çökmesinden neden bu kadar çok korkuluyor?
Yaşanan bu kriz ülkelerin sağlık sistemleri hakkında ne söylüyor?
Öncelikli olarak virüsün ortaya çıktığı ülke olan Çin'den sonra Covid-19 vakalarının dünyadaki merkezi haline gelen İtalya'ya bakalım.
İtalya, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre sağlık sistemi en verimli olan ikinci ülke.
Birinci sırada Fransa geliyor.
Bu yüzden İtalya'nın bütün dünyanın gıptayla baktığı bir sağlık sistemi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İtalya'nın ulusal sağlık sistemi Servizio Sanitario Nazionale (SSN), üç aşamada işliyor: Ulusal, bölgesel ve yerel.
Ulusal düzeyde sağlık sisteminin genel işleyişi konusunda kararlar alınırken çoğu İtalya vatandaşı ulusal sağlık sisteminden ücret vermeden ya da çok az bir ücret vererek yararlanıyor.
İtalya'da devlet tarafından sağlanan sağlık hizmetine herkesin erişimi olması dolayısıyla evrensel bir sağlık sistemi var.
Yine de İtalyanların yüzde 30'unun özel sağlık sigortası olduğunu söylemek mümkün.
Peki diğer ülkeler tarafından gıptayla bakılan İtalya'nın sağlık sistemi nasıl oldu da koronavirüs salgını karşısında çöktü?
Aslında krizin bütün ülke çapında değil ancak salgının en şiddetli yaşandığı Lombardia bölgesinde büyük bir sağlık sistemi sorununa dönüştüğünü söylemek mümkün.
İtalya'da yaşayan gazeteci Övgü Pınar, BBC Türkçe için kaleme aldığı haberinde İtalya genelindeki koronavirüs ölümlerinin yaklaşık 3'te 2'sinin ülkenin 20 bölgesinden biri olan Lombardia'da meydana geldiğini kaleme aldı.
Ülke çapındaki toplam vaka sayısının da neredeyse yarısı Lombardia'da görüldü.
Lombardia'ya dair hafta sonu gelen veriler, koronavirüs taşıyan 1.142 kişinin yoğun bakımda olduğunu gösteriyor.
Bölge genelinde yoğun bakım ünitesi sayısı artırılmaya çalışılsa da mevcut kapasite 1250 ile sınırlı.
Yine aynı habere göre gelişmiş sanayisi ve yüksek refah seviyesiyle ekonomik açıdan büyük önem taşıyan Lombardia, sağlık sistemiyle de ülkenin en iyileri arasında.
Ancak virüsü kaptığı belirlenen ilk hastanın aktif bir sosyal hayatının olması ve nüfus yoğunluğu yüksek bir yerde yaşaması, hastalığın çeşitli sebeplerle bölgede hızla yayılması, İtalya'da yaşlı nüfus oranının dünya sıralamasında ikinci olması nedeniyle hastanede bakım görmesi gereken vaka sayısının yüksek olması, bölgede hava kirliliğinin yüksek olması gibi sebeplerle bölgenin sağlık sistemi büyük bir yük altına girdi.
İtalya ya da Lombardia özelinde sağlık sisteminin normalde gelişmiş olmasına rağmen koronavirüs vakalarının hızla yayılması, doktorların ve hemşirelerin üzerine büyük bir yük binmesine; hastanelerin kapasitesinin dolmasına yol açtı.
İşte tam da bu yüzden, normalde iyi bir sağlık sistemine sahip ülkelerin bile bu salgın karşısında çökmeye yakın bir hale gelebileceği uzmanları ve siyasetçileri radikal adımlar atmaya zorluyor.
Lombardia'daki Bergamo şehrindeki bir hastanede çalışan Dr. Lorenzo D'Antiga NBC haber sitesine, İtalya'da evrensel ve ücretsiz bir sağlık sistemi olduğu için hastaların medikal geçmişlerine bakarak kimin yoğun bakım ünitesine geçmesi gerektiğine karar verebildiklerini anlattı.
Ancak D'Antiga, sağlık sistemi ABD gibi yetersiz olan ülkelerde bu kararların etik olmayan birtakım gerekçelerle alınabileceği uyarısında bulunuyor.
İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise yaptığı bir açıklamada, "İtalya'nın mükemmel bir sağlık sistemi olduğunu, ancak orada bile zorluk yaşandığını, vaka sayısının artması halinde İngiliz sağlık sisteminin de kapasitesini aşacağını" dile getirdi.
İtalya'dan sonra en çok koronavirüs vakasının görüldüğü ülke ABD; ABD'den sonra da İspanya geliyor.
İspanya, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre sağlık sistemi en verimli yedinci ülke.
İspanya'da da İtalya'da olduğu gibi herkesi kapsayan ve herkesin erişebildiği ücretsiz bir kamu sağlığı sistemi var.
İspanya'da sağlık sistemi merkezi ve 17 federal yönetim olmak üzere kademeli bir şekilde işliyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün araştırmacıları tarafından 2018 yılında kaleme alınan bir rapora göre İspanya sağlık sisteminin yüzde 71'i kamu tarafından finanse ediliyor ve bunun büyük bir kısmını vergiler oluşturuyor.
Her ne kadar İspanya, 2010 yılına kadar Avrupa Birliği ülkeleri içinde kamunun yaptığı sağlık harcamasının sürekli arttığı ülkeler arasında olsa da 2008 finansal kriziyle bu durum değişti.
2009 ve 2015 yılları arasında ülkenin sağlık sistemine yapılan kamu harcamaları yüzde 5 azalırken özel sağlık sistemi harcamalarının yükseldiği görüldü.
2000 yılında hastane yatağı sayısı 100 bin kişiye 368 oranında iken bu rakam 2015 yılında 298'e düştü. AB içinde bu ortalama 340.
Kamu hastanelerine yapılan yatırım yüzde 3,1'den yüzde 1,3'e düşse de büyük tıbbi ekipman sayısının arttığı görüldü.
2015 yılında her 100 bin kişiye düşen doktor sayısı 380 ile AB ortalaması 350'nin üzerinde; hemşire sayısı ise 534 ile AB ortalaması 864'ün altında kaldı.
Ancak Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ)raporunda İspanya'nın sağlık sektöründe 2010 yılı itibarıyla kesintiye gitmesinin kısa dönem içinde olumsuz etkilerinin görülmediği de vurgulanıyor.
İspanya, 2015 yılında GYSH'nın yüzde 9,3'ünü sağlık sistemine ayırdı; bu yüzde 9 ile İtalya ve yüzde 9,9 ile İngiltere'dekine yakın bir oran.
Aynı oran Fransa'da yüzde 11,1 iken Almanya'da yüzde 11,2.
DSÖ'nün raporunda İspanya'nın sağlık sistemiyle ilgili olarak uzun dönemde bütçesinin sürdürülebilirliği konusunda sıkıntı yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.
Aynı zamanda verimlilik bakımından kaynakların yeniden dağılımı ve sonuç alınamayan tedavilerin önünün alınması açısından sağlık sisteminin kapasitesinin düşük olduğu vurgulanıyor.
İspanya, bu verilere rağmen özellikle başkent Madrid'de koronavirüs vakalarının artış göstermesiyle beraber ekipman gerek doktor ve hemşire sayısı açısından sağlık sistemi zora giren ülkelerden oldu.
İspanya hükümeti bu süre içinde özel sektör hastanelerine el koyduğunu açıklasa da İspanya'da da doktorların kimin suni solunum cihazına erişimi olacağı konusunda karar vermek zorunda kaldığı ve doktorlar arasında yüksek oranda Covid-19 hastalığına rastlandığı görüldü.
Madrid'deki hastanelerin üzerindeki yükün hafifletilmesi amacıyla şehrin kongre merkezi sağlık tesisine dönüştürüldü; askerlerin hastanelerdeki Covid-19 hastalarını buraya taşıması emri verildi.
Vox haber sitesine konuşan Madrid'deki Carlos III Üniversitesi'nden sağlık politikası uzmanı Evangelina Martich krizi, "Kimse buna hazır değildi" diyerek açıklıyor.
Vox'a konuşan doktorlar ile hemşirelerin "terk edilmiş hissettiklerini" söyleyen sağlık istihdamı uzmanı Hernández Puente, İspanya sağlık sisteminin merkezi ve 17 federal yönetim arasında bölünmüş olması nedeniyle ilk başta koordinasyon sıkıntısının yaşandığını vurguluyor.
Yine aynı habere göre İspanya'daki hastanelerde de yoğun bakım yatak kapasitesi ve yoğun bakım personeli açısından eksiklik yaşanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre her 100 bin kişiye düşen acil bakım yatak sayısı açısından Almanya 29,2 ile Avrupa'da birinci sırada.
İtalya'da bu oran 12,5; İspanya'da 9,7.
Sağlık sistemi dolayısıyla koronavirüsün yarattığı kriz ile başa çıkamayacağından en çok endişe edilen ülkelerden biri ABD.
ABD şimdiden vaka sayısı itibarıyla İspanya'yı geçmiş durumda.
Dünya Sağlık Örgütü, ABD'de koronavirüs vakalarının "çok hızlı arttığını" ve ABD'nin salgının yeni merkezi haline gelme potansiyeli taşıdığını belirtti.
DSÖ Sözcüsü Margaret Harris, Salı günü yaptığı açıklamada 24 saatte ortaya çıkan yeni koronavirüs vakalarının yüzde 85'inin Avrupa ve ABD kaynaklı olduğunu, bunların yüzde 40'ının ABD'den geldiğini açıkladı.
Vox haber sitesine göre kapısına dayanan bu koronavirüs krizi karşısında ABD, evrensel sağlık sistemi olan diğer ülkelerden daha az hazır durumda.
Vox'un aynı haberinde ABD'deki yoğun bakım üniteleri ve suni solunum cihazlarının şimdiden başka hastalıklar dolayısıyla neredeyse dolu olduğu aktarıldı.
ABD'de evrensel bir sağlık sistemi yok; devlet bütün vatandaşlarına ya da ülkeyi ziyaret edenlere sağlık yardımı sağlamıyor. Tedavi gören kişinin masrafını bir şekilde biri üstlenmek zorunda.
Genel olarak ABD sağlık sistemi kamu ve özel sektörün sahibi olduğu parçalı bir yapıya sahip.
Çoğu ABD vatandaşı, genellikle işverenler aracılığıyla olmak üzere özel sigorta sahibi.
Hükümet tarafından fonlanan Medicaid ve Medicare, toplumun korunmasız kesimlerinin sağlık sistemine erişimini hedefliyor.
ABD'nin eski başkanı Barack Obama tarafından 2010 yılında devreye sokulan Obamacare çerçevesinde yapılması planlanan sağlık reformlarına rağmen ülkenin yüzde 10'u, yaklaşık 30 milyon kişi bir sigorta tarafından korunmuyor.
OECD'ye göre ABD kişi başı yapılan sağlık harcamaları açısından 10 bin dolar ile ilk sırada.
Ancak bu rakamın büyüklüğüne rağmen ABD, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre dünyanın en iyi sağlık sistemleri sıralamasında 37'inci sırada.
ABD'de sağlık masraflarının yüksek olması, kişileri tedavi görmekten alıkoyan en büyük etmen.
Financial Times'a göre ABD'de dört kişilik bir ailenin ABD sağlık sistemine ayırması gereken masraf ortalama 13 bin dolar.
ABD merkezli Peterson-Kaiser Sağlık Sistemi kurumunun yaptığı analize göre ülkede bir kişinin sağlık için cebinden yaptığı harcama 1.103 dolar ile dünyada ikinci sırada.
İlk sırada ise 2.326 dolar ile İsviçre geliyor.
Bu durum halihazırda ABD vatandaşlarını sağlık hizmeti almaktan alıkoyduğu için koronavirüse yakalanan kişilerin de tedavi görmekten bu sebeple imtina edeceği kaygıları oluşuyor.
New York Times gazetesi, daha şimdiden hükümetin zorunlu koşmasına rağmen hastanede karantina alınan kimi hastalara 4 bin dolar fatura kesildiğini haberleştirdi.
ABD, yatak ve doktor sayısı açısından da dünya ortalamasının altında.
ABD'de her bin kişiye düşen yatak sayısı 2,8; OECD ortalaması ise 5,4.
Yine ülkede her bin kişiye düşen doktor sayısı 2,6; bu da Peterson-Kaiser kurumunun ölçümlediği ülkeler arasında yüzde 3,5 ile ortalamanın altında.
Sağlık sisteminin bu açmazıyla başa çıkmak için New York gibi olağanüstü hal ilan edilen bazı eyaletlerde koronavirüs hastalarının masraflarının özel sigorta şirketleri ve kamu tarafından karşılanması için birtakım adımlar atılacak.
Ancak eyaletlerin de bu konuda alabileceği kararlar kısıtlı.
Ülkelerin sağlık sistemlerinin normalde nasıl işlediğinin yanı sıra kriz zamanlarında nasıl yanıt verebildikleri de ayrıca önemli.
Londra Hijyen ve Tropik Tıp Okulu'nun Avrupa kamu sağlığı uzmanı Martin McKee, Washington Post gazetesine yaptığı açıklamada, "Savaş sonrası dönemde bu kapsamda hiçbir şey görülmedi. Sağlık sistemlerinin uyum sağlayabildiğini söylüyoruz ancak yıkılma kapasiteleri var. Genişleyebilirler ancak bir noktada bütün sistem çökecektir" dedi.
Karşılaştırmalı siyaset bilimi alanında akademisyen olan Aysuda Kölemen, kriz anında ülkelerin verdiği cevabın sağlık sistemi kapasiteleriyle ilişkili olmasından çok çok ideolojik olduğunu vurguluyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Kölemen'e göre ABD'de özel sağlık sistemi ve özel sigorta yaygın olduğu için bu tarz salgınlara hazırlıklı bir sistemi yok:
"Bu tarz sistemler, en hazırlıksızı ve en kırılganı korumak amaçlı değil, kâr amaçlı sistemler. Hasta sağlığından önce müşteri memnuniyeti amaçlanıyor; bu yüzden de kamu sağlığı planlanırken kâr amacı güden hastaneler oluyor elinizde.
"Acil bir durum olduğunda, bir salgın olduğunda, kamu sağlığı yararına bir planlama yapamıyorsunuz. Evrensel bir sağlık sistemi yoksa böyle bir salgınla baş edemezsiniz.
"En azından İtalya ve İspanya gibi evrensel sağlık sisteminin olduğu ülkelerde sağlık sistemi kapasitesi yetersiz kalsa da insanlar sigortam var mı ya da binlerce dolar borcum olacak mı düşünmüyor."
Avrupa'da krize en iyi cevap veren ülkenin Almanya olduğunu söyleyen Kölemen, Almanya'da hem önlemlerin erken alındığını hem de test sayısının yüksek olması dolayısıyla koronavirüse yakalanan kişilerin önceden tespit edilerek karantinaya alındığını belirtiyor.
Bunda Almanya'daki sosyal devlet anlayışının da rol oynadığını belirten Kölemen, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in sıkı önlemleri açıkladığında işyeri sahipleri ve çalışanlar için ekonomik güvence verdiğinin altını çiziyor.
Ülkelerin sağlık sistemleri için sosyal mesafe önlemlerinin alınması, ekonomik olarak ağır bir yükün altına girilmesi demek.
Kölemen'e göre ülkeler, ekonomilerini toparlayabilmek için ya çalışanlarını işe gitmeye teşvik etmek ya da yüksek servet sahibi olanlardan para almak gibi bir seçim yapma durumunda.
ABD'de ekonominin en iyi olduğu dönemde bile sağlık sisteminin kötü olduğunu söyleyen Kölemen, şu anda da bir siyasi kavganın verildiğini aktarıyor:
"İnsanlar, bu dönemin sonunda, 'Demek ki devlet daha çok hak verebiliyormuş, demek ki sağlık sistemi herkesi kapsayabiliyormuş' diyebilir.
"Bunlar sosyal devleti meşrulaştıran uygulamalar, krize müdahale etmezseniz halktan tepki görürsünüz ancak halkı da sosyal devlet ile tanıştırmazsınız."
PANDEMİ NEDİR? - Pandemi nedir, ülkeleri nasıl etkiler?