ANKARA (İHA) - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dalgalı kur rejiminde bu tür hareketliliklerin, gelgitlerin olmasının doğal olduğunu belirterek, "Dalgalı kur rejiminde devalüasyondan bahsetmek en hafif deyimiyle cehalettir" dedi.
AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi çağın gerektirdiği hızda hedef ve ideallerine taşımak için ilk günkü heyecanlarıyla çalıştıklarını ifade etti. Saati durmuş olanların, eski zaman ölçüleriyle düşünenlerin, tempolarını anlamakta güçlük çektiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Adeta, zamanı geçmiş zaman ve geniş zaman olarak 2 kategoride algılıyorlar. Onun için acele etmiyorlar. Bol zamanları var. Kumda oyun oynayacak, oyalanıp zaman öldürecek kadar vakitleri var. Türkiye yıllarını bu zaman özürlü anlayışlarla kaybetmedi mi? Şimdi bize kaybettiğimiz yılları kim geri verecek? Uyanıp yola çıktığımızda bir de baktık ki kervan göçmüş gitmiş, medeniyet kafilesi yol almış, gitmiş, şimdi arkadan yetişmeye çalışıyoruz. Geçen gün geri gelmiyor. Bu milletin ömür binasından her gün bir taş eksilten zaman hırsızları şimdi de yolumuzu kesmeye çalışıyor. Sonradan ağlayıp inlemeye gerek yok. Onun için bugünden zamanımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Zamanını kontrol edemeyenler için gelecek yoktur. Onlar geçmişte yaşamaya mahkum olurlar. Yol alıp ilerleyenleri de geriden boynu bükük seyretmeye mahkum olurlar. Biz bu milletin zamanını daha fazla çaldırtmayacağız. Bunda kararlıyız" şeklinde konuştu.
Geleceği geçmişle karıştıranlar bulunduğuna işaret eden Erdoğan, yarını bugünden harcayanların, çölün ortasında kendi kaderleriyle başbaşa kalmaya mahkum olacaklarını, onlara eşlik etmeye hiç niyetlerinin olmadığını söyledi. Türkiye'nin ileriye doğru koştuğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, 73 milyonun derdini yüreğinde hisseden hiç kimsenin, dünyanın ritmine paralel işleyen bu saati durdurmaya çalışmamasını istedi. Birilerinin saatinin durmuş olabileceğini kaydeden Erdoğan, "Duran her saat günde iki defa doğruyu da gösterebilir. Birileri geçmişte yaşamayı, bugüne asla gelmemeyi de seçmiş olabilir ama bizim böyle bir hakkımız, böyle bir lüksümüz yok. Bugünlerin çetelesini milletimiz tutuyor. Yola çıktığımız gün şahidimiz milletti. Bugün de şahidimiz millettir, yarın da millet olacaktır" açıklamasında bulundu.
AVRUPA-LATİN AMERİKA ZİRVESİ Geçen hafta Avusturya'nın başkenti Viyana'da gerçekleştirilen Avrupa-Latin Amerika Zirvesi'ne katıldığını hatırlatan Erdoğan, ziyareti sırasında bazı ülke liderleriyle ikili temaslarda bulunduğunu söyledi. Avusturya programının dolu dolu geçtiğini belirten Erdoğan, Viyana'da Avusturya Başbakanı Schüssel ile de biraraya geldiklerini söyledi. Avusturya'nın şu anda AB Dönem Başkanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, Avusturya'nın dönem başkanlığı içinde taraması tamamlanan fasıllarda fiili müzakerelerin yakında başlayacağını açıkladı. 13 Mayıs'ta da D-8 Zirvesine katılmak üzere Endonezya'nın Bali Adası'na gittiğini hatırlatan Erdoğan, bu toplantıda işbirliği için tüm ülkelerin siyasi iradelerini ortaya koyduklarını anlattı. 9 yıl önce dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'la başlatılan bu sürecin bugüne kadar geldiğine işaret eden Erdoğan, Zirve sırasında D-8 sürecinin bir İcra Direktörü ve 2 sekreteryle yürüdüğünü gördüğünü ifade eden Başbakan Erdoğan, bu süreç içinde hiçbir şey yapılamadığını kaydetti. Sadece 5 tane zirve gerçekleştirildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, bu sürecin farklı hale gelmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan, "Bunun bir etkinliğinin olması lazım dedik. Bu kurumun uluslararası bazı kurumlara alternatif özelliği ile değil, 8 ülkenin bir dayanışmasını ortaya koyması bakımından önemli bir birliktelik. Beraber yapabileceğimiz birçok şeyler var. Bu 8 ülkenin toplam milli geliri 1 trilyon doları aşıyor. Böyle büyük bir güç ortadayken bu gücün ortaya bir netice çıkarması lazım. Çıkarmıyorsa niye biraraya geliyor. Dostlar alışverişte görsün diye olmaz. D-8 projesi işbirliği potansiyeli açısından Türkiye için son derece önemli bir proje. Zira milli geliri bu kadar yüksek olan bu 8 ülkenin kendi arasıdaki ticaret hacmi gerçek potansiyelinin çok altında seyrediyor. Dedik ki gelir önümüzdeki engelleri ortadan kaldıralım. İşe dış politika parametrelerimizi güncelleyerek başlayalım. Geçmişte kalmayalım. Sermayeyi yerli yabancı diye ayırmayalım. Bu küreselleşen dünyanın gerçeklerine aykırı olur. Artık küresel sermaye tabirini kullanıyoruz. Bırakalım serbestlik olsun. Müteşebbislerimizin önüne engeller çıkarmak yerine onların önünü açalım. Zirvede bu yönde önemli kararlar da aldık" şeklinde konuştu.
"D-8 ARTIK DÜŞÜK BİR PROFİL İZLEMEYECEK" 9 yıldır 1 İcra Direktörü ve 2 sekreteri görev yapan D-8'i Genel Sekreterlik düzeyine çıkarma kararını aldıklarını açıklayan Erdoğan, onun altında bir İcra Direktörü, onun altında bir ekonomist ve yeteri seviyede uzmanın görevlendirildiğini kaydetti. Dönem Başkanları'nın Genel Sekreterlik görevini de üstleneceğini anlatan Erdoğan, böylece temsil kabiliyetini ve etkinliğini artırmaya yönelik adımların atıldığını bildirdi. Genel Sekreterlik görevini Endonezya'ya verdiklerini ifade eden Erdoğan, D-8'in artık düşük bir profil izlemeyeceğini vurguladı. D-8'in kurumsallaşmasını tamamlayarak daha aktif bir uluslararası teşkilata dönüşmüş olacağını kaydeden Erdoğan, "Ülkelerimizin refah ve kalkınmasına katkıda bulunan bir bölgesel işbirliği teşkilatlı olarak küresel barışa da katkıda bulunan bir teşkilat olacak. Türkiye'nin D-8 içinde önemli bir yeri var.
Geçen hafta Avusturya'nın başkentiülkelerin küresel sistemle de bağlantı köprüsünü oluşturacak. Türkiye'yi bölgesel ve küresel sistemlerin ortak paydası haline getiriyoruz. Bölgesel içe kapanmalar, izolasyoncu siyasetler ya da üçüncü taraflara karşı bölgesel yapılanmaları iktidarımın yanlış buluyor. Bu yaklaşımlarımızın kabul görmesinden, paylaşılmasından da memnuniyet duyuyoruz" dedi.
Hem AB zirvesinde hem D-8 zirvesinde Türkiye'nin imkan ve kaynaklarını anlattığını ifade eden Başbakan Erdoğan, bu hafta sonu da Mısır ve Cezayir'de olacağını kaydetti. Mısır'da Dünya Ekonomik Forumu toplantısına katılacağını dile getiren Erdoğan, ardından Cezayir'e uzun yıllar sonra Başbakan düzeyinde ilk resmi ziyareti gerçekleştireceğini duyurdu. Cezayir'de son yıllarda önemli bir ekonomik potansiyel ortaya çıktığına dikkat çeken Erdoğan, ziyaretinin yeni bir pazar olarak şimdiden ilgi çekmeye başlayan Cezayir'de Türk özel sektörünün önünü açacağını vurguladı. Erdoğan, Cezayir ziyaretinin ardından da Almanya'ya geçeceğini belirtti. Almanya'da Türk-Alman Ticaret Odası'nın toplantısına katılacağını belirten Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel'le de biraraya gelerek ortak meseleleri ele alma fırsatı bulacaklarını açıkladı. Geçen hafta başından itibaren piyasalarda bir hareketliliğin söz konusu olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, döviz kurunda ve faizlerde kısmi artış, borsa endeksinde de bir miktar düşüş yaşandığını gördüklerini anlatan Erdoğan, başta Merkez Bankası ve Hazine olmak üzere ilgili tüm kurumların da bu hareketliliği çok yakından ve büyük bir soğukkanlılıkla izlediklerini, gereken yerde gerekli zamanda gerekli adımların atılacağını vurguladı.
"TÜRKİYE'DE DALGALI KUR REJİMİ HAKİMDİR" Piyasalardaki hareketliliğin akla karayı da çok net görmelerini sağladığını anlatan Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Türkiye'de dalgalı kur rejimi hakimdir. Sabit kur artık geride kalmıştır. Dalgalı kur rejiminde de bu tür hareketlilikler, inişler, çıkışlar, gelgitler tamamen doğaldır. Bunu 3.5 yıldır her fırsatta vurguluyoruz. Kurla ilgili hiçbir hedefimizin olmadığını, tamamen serbest piyasada belirlendiğini, aşırı oynamalar dışında kura müdahalemiz olmayacağını üstüne basa basa söylüyoruz. Dalgalı kur rejiminde devalüasyondan bahsetmek en hafif deyimiyle cehalettir. Yok eğer bu cehaletten kaynaklanmıyorsa o zaman bulanık suda balık avlama hevesinde olanlar var demektir. Benim servetim artsın da Türkiye ekonomisi nereye giderse gitsin, benim oylarım artsın da bunun millete faturası ne olursa olsun anlayışıdır bu. Biz bu anlayışı da bu tavrı da geçmişte defalarca gördük. Biz bu yaklaşıma uymayacağız, hiçbir zaman buna da taviz vermeyiz. Çünkü bu konuda ülkedeki ilgili kurulların ellerinde gerekli ve yeterli enstrümanları vardır. Bu enstrümanları vakti geldiğinde de istediği gibi kullanır. Piyasalardaki hareketliliği tek bir nedenle açıklamak mümkün değil. Uluslararası piyasalara baktığınız zaman zaten aşağı yukarı bütün ekonomilerde bizdeki gibi hareketliliğin az ya da çok yaşandığını görmekteyiz. 10 Mayıs günü ABD Merkez Bankası faiz oranını 25 baz puan artırarak yüzde 5'e çıkardı. Petrol fiyatlarının, altın ve diğer madenlerin rekor seviyede arttığını görüyoruz. Bu ve benzeri gelişmeler bütün ülke ekonomilerini tabii olarak etkiledi. Dünyanın bütün ekonomilerinde az çok belirsizliğe yol açmıştır. Türk lirası dolar karşısında 10 Mayıs'a göre yüzde 7 oranında değer kaybederken Brezilya parası da yüzde 5 oranında değer kaybetmiştir. Borsalara bakıyorsunuz hepsinde paralel bir hareketlilik var. Türkiye'yi değerlendirirken bu kıyaslamaları yapmazsanız hiçbir sonuca varamaz, mevcut durumu da hiçbir şekilde izah edemezsiniz. İç gelişmeler de bu hareketlilikte bir miktar etkili olmuştur. Enflasyon Nisan ayında nispeten yüksek çıkmıştır. Bu enflasyonun nerelerden geldiğini, 3.5 yılda hangi seviyeye indiğini çok iyi biliyoruz. Şimdi sadece nisan ayında petrol fiyatlarındaki artıştan, uluslararası piyasalardaki diğer ürün atışlarından kaynaklanan küçük bir yükselişe bakıp da tüm bu 3.5 yılı ıskalarsanız yanlış yaparsınız. Bizim enflasyonla mücadeledeki kararlılığımız şüphe götürmeyecek kadar açıktır, nettir. Yüzde 30'lardan tek haneli oranlara çektiğimiz enflasyonun yükselmesine, Türkiye'nin geçmişteki acıları yeniden yaşamasına, acı tecrübelerin tekrar etmesine asla izin veremeyiz. Bu böyle bilinmeli."