Ed Butler
Phnom Penh
Kuzey Kore dışarıda çok iyi bir isme sahip olmayabilir. Ölüm kampları, diktatörler ve nükleer füze denemeleri bu imaja katkıda bulunmuyor da olabilir.
Fakat bazı Asya ülkelerindeki bir Kuzey Kore lokanta zinciri, harika yemek ve muhteşem servisiyle bu imajı değiştiriyor.
Dünyayı dolaştım ve itiraf etmeliyim ki hiç bu kadar yetenekli lokanta personeli görmedim.
Yemekleri dağıttıktan sonra, garsonlar birer birer sahneye çıktı. Yang, aryalar söyledi, Ji-u keman çaldı, Lin-a başının üzerindeki kapla dervişler gibi dönerek muhteşem bir gösteri sundu.
Tüm bu gösterileri, bir orgun güçlü melodileri ve arkalarındaki ekranda beliren pembeler içindeki "Sevgili Memleketim" görüntülerinin eşliğinde yaptılar.
Oralara gitmiş gibi oldum. Belki bunda bira ve gösteri boyunca dansa ve müziğe eşlik eden coşkulu kalabalığın da payı vardı.
Bize, lezzetli ve pahalı Kore yemekleri getirdiler - köpek eti güveç ve dolma fıstığı bulamacı dahil.
Ayrıca bir bardağı 50 dolara satılan deniz hıyarı ve ginsengli, garsonun her şeye iyi geldiğini söylediği bitkisel ilaçlı içecekler de vardı.
Fakat asıl soru şu - sanırım benim gibi birçok yabancının buraya gelme nedeni bu - tam olarak neyin tedavisini arıyorduk?
Buraya geldiğim zamanlar, içeride çoklukla, sarhoş olduktan sonra garsonlarla flört etmeye başlayan Güney Koreli ve Çinli müşteriler vardı.
Garsonlar geleneksel, rengarenk kıyafetleri içinde masalar arasında zarif bir şekilde dans ediyor, ara sıra müşterilerin elini tutuyorlar.
Bu noktada aslında bunun karmaşık bir casusluk planı olduğu iddialarını düşündüm - Buraya özel müşterileri - belki de benim gibi- ayartarak değerli devlet sırlarını almaları için yetenekli ve çekici kadın garsonları koymuşlardı!
Bunun doğruluğunu test etmek için bana servis yapan ve biraz İngilizce konuşan Yong'la konuştum.
"Nasılsın? Nerelisin?"
"Pyongyang" diye cevap verdi. (Kabul ediyorum, aptalca bir soruydu).
"Kamboçya'ya ne zaman geldin?"
"Üç yıl önce. Bir yıl sonra da gidiyorum."
"Buraya beğendin mi? Kalmak istiyor musun?"
"Hayır, Pyongyang'ı özlüyorum" dedi.
Emin değilim ama biraz sanki dişlerini sıktığını hissettim. Kibardı ama biraz sertti. Bu ayartmaysa ben de Kim Il Sung'um. Bu kez biraz daha doğrudan yaklaştım.
"Nerede oturuyorsun?"
"Üst katta"
"Kaç kişi kalıyorsunuz yukarıda?" "Sır. Bu bir sır?" dedi soğuk bir şekilde.
Fotoğraf makinemi çıkardım, bu kez daha sert bir şekilde "Fotoğraf çekmek yasak" dedi.
Bunun ardından yanımda oturan yaşlıca bir Güney Koreli doktora yöneldim.
Yakın bir zaman önce bu genç kızlardan ikisi hastalanmış ve onları tedavi etmiş.
Normalde dışarı çıkmalarına izin verilmiyormuş.
Kuzey Kore'de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitim görmüşler. "Çok yetenekli kızlardı" dedi.
Ama burada gece gündüz gözetim altında. Garsonlar birbirlerini gözlüyor. Aşçı garsonları gözlüyor. Başka biri de aşçıyı.
Telefonumda internete giriyorum, biraz araştırma yapıyorum. Buralardan "firarlar" çok nadir ve bunlar arasında çok zaman var.
Personelin aileleri Kuzey Kore'de. Ve uzmanlar, kaçmaya çalışanların ailelerinin baskı görebileceğini söylüyor. Ama bir-iki restoran müdürü, lokantanın paralarıyla kaçmış.
Bu durumda restoranlar tamamen kapanmış.
Genel görüşe göre, bu lokantalar zincirinin asıl amacı para kazanmak; Kuzey Kore liderliği için çok ihtiyaç duyulan döviz ihtiyacını karşılamak.
Ancak bazıları ise, bu lokantalar doğrudan "Büro 39" adıyla bilinen ve devlet adına silah ve uyuşturucu satışından elde edilen parayı akladığı öne sürülen gizli servis birimine bağlı.
Ama kesinlikle böyle bir işaret yok.
Her neyse, bana bu personel, dekor ve eşyasıyla bu küçük yerin Kuzey Kore devletinin zor durumdaki hazinesine katkıda bulunması imkansız gibi geldi.
Koreli doktora döndüm tekrar. O ne düşünüyordu? Bu kadınlar casus olabilir miydi? Yoksa bu sadece bir kara para aklama operasyonu muydu?
Omzunu hafifçe oynatarak bilmediğini söyledi. Belki de burasının parayla ya da siyasetle ilgisi yoktu. Kuzey Koreliler gülümseyerek ve şarkı söyleyerek sevilmek istiyorlardı.
Olabilir.
Bir garson; Lin-a biraz uğraştan sonra ikna oldu ve benimle fotoğraf çektirdi. Fotoğrafta renkli elbisesi içinde gülümserken görülüyor.
Ben de gülümsüyorum ve kot pantolon giyiyorum.
Arkamızda Kuzey Kore'de şafak vaktinin resmedildiği tablonun yanındaki bir başka bir garson bizi gözlüyor.