Rana Jawad
BBC, Trablus
Libya devrimi Albay Kaddafi'yi devirdi, ama tümüyle barış ve uyum getirmedi. En azından şimdilik. Libya hala silahlarla, kuşkularla, çatışan çıkarlarla çalkalanıyor.
Birçok bölgede çatışmalar sürüyor. Bazı kentlerde Libyalılar neredeyse anarşiye alışmak zorunda kaldılar. Fakat çoğu bunun özgürlüğün bedeli olduğunu düşünüyor.
İşten eve dönerken yüzüme sabit bir sırıtma yerleşti. Artık arabada beni eğlendirecek CD'lere ihtiyacımın olmadığını anladım. Libya caddelerinde göze batan yol alma kavgalarından dikkatimi dağıtmak için başka şeyler var artık: radyo gibi.
Son zamanlarda bu ülkede özel istasyonlar, talk show'lar ve müzik programları patlaması oldu.Libya çok değişti.
40 yıldan fazla bir süreyi bir diktatörü ve onun katı iktidarını överek geçirenlerin sesi artık kesildi. İfade özgürlüğü ve insan hakları kavramlarını tartışması zor, ama Libyalılar bu özgürlüğün tadını çıkarıyor.
"Kaddafi'nin adamları 42 yıl konuştu. Kaddafi bizi taş devrine geri götürdü, çocuklarımızı öldürdü" diyor bir adam. Ve devam ediyor: "Şimdi konuşma sırası bizde artık!"
Yani şu sıralar bu ülkede kadın, erkek herkes konuşuyor, tartışıyor, şikayette bulunuyor; TV'de, radyoda, internette, sokakta; Arapça ya da İngilizce; onyıllardır ilk defa.
Sanki kalabalık bir odadasınız ve herkes bir ağızdan konuşuyor, kendi sesini duyurmak için daha da bağırıyor. Bu sesler rahatsız edici olabilir, hatta kulağınızı sağırlaştırabilir; ama yıllardır ilk kez konuşan insanların çıkardığı sesler bunlar; nerede başlayıp nerede bitireceklerinden emin değiller.
Burada hayat karmaşa içinde ve tehlikeli görünebilir; bir araba hırsızlığı konusunda kavga, terkedilmiş bir bina için nüfuz savaşı, ya da silahlı bir güç gösterisi sırasında sokaktan geçen birinin ya da rakip bir milisin öldürülmesi sıradan olaylar.
Kendi başına hareket eden, kimseden emir almayan milisler var. Örneğin bir süre önce Trablus'ta bir adam kaçırdılar, bir komşusu onun eskiden Kaddafi'nin adamlarından birine çalıştığını söylediği için. Adamı iki hafta tutup dayak attılar.
Ama sorgulama sonrasında "eli kanlı olmadığı" anlaşılınca ondan özür dileyip serbest bıraktılar. Yaralarını tedavi ettirmesi için de biletini alıp Tunus'a gönderdiler. Bu adam kendisini hangi birliğin, milisin ya da güvenlik güçlerinin alıkoyduğunu hala bilmiyor.
Diktatörlükler sahte bir güvenlik ve birlik hissi verebilir. Libya artık herkesin lidere karşı sonsuz sevgi gösterisinde bulunup övgüler düzdüğü bir güvenlik şemsiyesi altına sıkışmış değil. Bu ülkede de artık adi suçlular, cihatçılar, muhalifler ve etkisiz olmakla suçlanan geçici hükümet yetkilileri var.
Fakat devrim sonrası Libya'da sadece suistimal edilen karanlık ve vahim bir durum sözkonusu değil. Yolsuzluk her zamanki kadar yaygın olabilir ama petrol ve tüketim malları ticareti savaş öncesi seviyesine dönmüş durumda.
Her hafta bir siyasi parti ilan ediliyor, liberal demokratından muhafazakarına ve ılımlı İslamcısına kadar farklı yelpazelerden.
Bazen tek ses halinde bazense anlaşılmayan bir şekilde konuşan sivil toplum örgütleri var. Ve mantar gibi türeyen radyo istasyonları.
Bu ülkeye dışarıdan bakanlar bütün bu sesleri, fikirleri ve gürültüyü aynı anda duyduğunda bunu kaos olarak algılayabilir. Ama çoğu Libyalı için bunun adı özgürlük.
Bu kırılgan bir özgürlük olabilir. Bedeli de ağır olmuştur. Bir Libyalının dediği gibi 'sivil anarşi' de denebilir buna. Ama Libyalılar bu özgürlük duygusunu ilk kez tadıyor.