Tarık demirkan
Budapeşte
Ülkenin demokrasiden uzaklaştığı gerekçesiyle, IMF ile olan görüşmelerin kesilmesinden ve AB komisyon başkanı Barroso'nun Budapeşte'ye bir uyarı mektubu göndermesinden bir hafta sonra, bu kez de Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı Hilary Clinton Budapeşte'yi uyardı.
Nepszabadsag gazetesi tarafından duyurulan ve başbakanlık sözcüsü Péter Szijjártó tarafından da doğrulanan mektubun metni hükümet tarafından kamuoyuna açıklanmadı.
Ancak Macar basını Washington kaynaklı olarak, mektupla Clinton'un Macaristan'da demokrasiden süratle uzaklaşıldığı tespitini yaptığını ve bu durumla ilgili kaygılarını başbakan Viktor Orbán'a ilettiğini duyurdu.
Bu haberlere göre ABD dışişleri bakanı Hilary Clinton Macaristan'da özellikle yeni anayasadaki kısıtlamalarla temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması hakkındaki endişelerini dile getiriyor.
"Yargı yasasıyla" Macar mahkemelerinin bağımsızlığını kaybetmesini, "din mezhepler ve kiliseler yasasıyla" vicdan özgürlüğünün, "medya yasasıyla" ve de muhalif Klub Radyo'nun frekansının iptal edilmesiyle de basın özgürlüğünün ihlal edilmesini eleştiriyor.
Macar basının Amerikan kaynaklarına dayandırılan haberi mektubu "Budapeşte'ye son ihtar" olarak tanımlıyor.
Böylece Washington'un, dışişleri bakanının uyarı mektubuyla en yüksek düzeyde dahil olduğu Macaristan'daki son gelişmeler, dünya basınında da geride kalan birkaç gün içinde yorumlar ve haberlerle geniş yer buldu.
Macaristan'daki gelişmeler dünya basınında
New York Times gazetesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve anayasa profesörü Kim Scheppele'in imzasını taşıyan araştırma Macaristan'ı „bir demokrasinin yasal yollardan nasıl ortadan kaldırılabileceğinin„ deneyi olarak sunuyor.
Araştırma Macaristan'da 2004 yılında oyların % 53'ünü alarak, parlamentoda % 68 koltuk sahibi olan milliyetçi muhafazakâr FIDESZ partisinin bir buçuk yıl içinde üçte iki çoğunluğa dayanarak demokrasinin tüm mevzilerini adım adım yok ettiğini ileri sürüyor.
Araştırma hukuk devletinin tüm kurumlarının, yargıdan seçim sistemine, anayasa mahkemesinden medyaya kadar, yeni yasa ve yaptırımlarla hükümetin denetimi altına çekildiğinin altını çiziyor.
Guardian gazetesi de yine geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir başmakalede Macaristan'ı, duvara doğru süratle giden ve Başbakan Vikor Orbán'ın direksiyonda oturduğu bir otomobil gibi tasvir ediyor.
Gazete Macaristan'daki değişikliklerin, normal hukuk devletlerinde yeni bir partinin iktidara gelmesiyle olması mümkün değişiklikleri çoktan aştığını saptayarak, bu ülkede sorunun ekonomik durum ve borçlar değil, hükümetin kendisi olduğunu vurguluyor.
Times ise Adam LeBor imzalı makalesinde FIDESZ partisinin iktidarda olduğu bir buçuk yıl içinde ülkede demokratik hukuk devletinin tüm bağımsız kurumlarının iktidara bağlı hale getirildiğinin altını çiziyor.
Son hamlesini Merkez Bankasına karşı yapan Macar hükümetinin böylece AB ve IMF'yi de karşına aldığını vurguluyor.
Times yine Charles Bremner imzalı bir başka makalesinde yine Macaristan'ı ele alıyor.
Makale Macar hükümetinin "zamanının tekerleğini geriye çevirdiğini" saptıyor, ancak bu endişe verici durum karşısında Avrupa Birliği'nin elinden pek bir şey gelmeyeceği tespitini de yapıyor.
Yazar, Macaristan'daki gelişmelerin uygar dünyanın tüm ilke ve kurallarıyla çeliştiğini ve bu durumun derin bir kaygı yarattığını vurguluyor.
Macaristan'daki gelişmeler elbette komşu ülkeler tarafından da yakından ve aynı zamanda endişeyle izleniyor.
Slovakya gazetelerinden Sme Macar hükümetini derin bir popülist politika izlemekle suçluyor ve hükümetin propagandasına hükümetin kendisinin de inanmaya başladığı izlenimini uyandırdığını belirliyor.
Gazete ama tüm bunlara rağmen propaganda ve gerçeklik arasındaki sınırın var olmaya devam ettiğini, dolayısıyla Macaristan'ın Yunanistan'dan da önce iflas edebileceği öngörüsünde bulunarak Macar hükümetinin 2012 yılının sonunu getiremeyeceği iddiasını ortaya atıyor.
Der Standard adlı Avusturya gazetesinde Paul Lendvai imzasıyla yayınlanan makale ise Macar başbakanını ülkenin "de facto" tek hâkimi olarak gösteriyor.
"Dev adımlarla diktatörlüğe doğru" başlığıyla yayınlanan makale 1 ocaktan itibaren Macaristan'ın resmi adının Macar Cumhuriyeti değil sadece Macaristan olmasının da anlamlı olduğunu saptıyor.