ALPER ATALAY - TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığınca, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) gerçekleştirdiği gayrimeşru referanduma ilişkin yapılan araştırmada, "Türkiye, Kuzey Irak'taki referandum sürecine ilişkin en net ve sert tepki ortaya koyan bölgesel aktör konumundadır. Türkiye, IKBY ile güçlü ticari, siyasi ve güvenlik ilişkilerine sahip olmasına rağmen referanduma karşı pozisyon almaktan geri durmamıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığınca, "Kuzey Irak'ta Referandum Sorunu" başlığı ile IKBY'nin gerçekleştirdiği gayri meşru referandum araştırması yapıldı.
Araştırmanın giriş bölümünde Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopup İngiliz himayesine geçen Irak'ın, Kürtlerin bir kısmını da içine aldığı, gerek "İngiliz Manda Yönetimi" sırasında gerekse Haşimi Monarşisi ve Baas Partisi yönetimlerinde Kürtler ve merkezi yönetim arasındaki ilişkinin niteliğinin tartışma konusu olduğu belirtildi.
Tarihsel sürece yer verilen araştırmada, Irak'ın devlet yapısı, anayasası ve IKBY ile anlaşmazlıkları irdelendi.
Bağdat ile Erbil arasında erken dönemlerden itibaren başlayan bütçe krizinin de önemli bir sorun olduğunun aktarıldığı araştırmada, şu ifadelere yer verildi:
"Bağdat, IKBY'ye ayrılacak olan bütçenin savunma ve dış politika harcamaları gibi Irak devletinin bütünü adına yapılan ulusal harcamalar düşüldükten sonra hesaplanmasını öngörmektedir. IKBY ise önceki Maliki hükümetini bu miktarı şişirmekle suçlamış ve kendisine teslim edilen gerçek miktarın (2015'te varılan yüzde 17'lik anlaşmanın aksine) yüzde 11-13 arasında olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca Maliki hükümeti 2014 yılı başında IKBY'nin anlaşmalarda öngörülen petrol transferlerini yerine getirmemesini gerekçe göstererek bütçe ödemelerini askıya almıştır."
Araştırmada, küresel ve bölgesel aktörlerin, referanduma yaklaşımına da yer verildi. Buna göre, "İsrail'in 'bağımsız bir Kürt devletinin' kendisi için iyi bir partner olacağını hesap ederek referanduma destek verirken, ABD'nin referanduma ilkesel olarak değil ama zamanlama açısından eleştirel yaklaştığı" vurgulandı.
İran'ın referandumu kesinlikle reddettiğine işaret edilen araştırmada, "Rusya ve Çin, Irak Kürt Bölgesi'nde büyükelçiliklere sahiptir ve bölgeyi yakından takip etmektedir. Rus ve Çin enerji şirketlerinin de Kürt bölgesinde yatırımları mevcuttur. Bağımsızlık taleplerinde belirleyici bir rolleri olmamakla birlikte olası bağımsızlık durumuna da hazırlıklı oldukları söylenebilir." ifadesi kullanıldı.
Araştırmada, şu bilgilere yer verildi:
"Türkiye, Kuzey Irak'taki referandum sürecine ilişkin en net ve sert tepki ortaya koyan bölgesel aktör konumundadır. Türkiye, IKBY ile güçlü ticari, siyasi ve güvenlik ilişkilerine sahip olmasına rağmen referanduma karşı pozisyon almaktan geri durmamıştır. Türkiye, Sincar'ın PKK kontrolüne geçerek fiili Suriye-Irak PKK hattının oluşması gibi riskleri ulusal güvenliğine tehdit olarak görmektedir. Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı ile buna engel olmuştur. Ayrıca Türkiye, Rusya ve İran ile yürüttüğü Astana süreciyle Suriye'de çatışmasızlık bölgeleri oluşturmak istemektedir. Türkiye, Kerkük Vilayet Meclisi'nin Kerkük'ün statüsüyle ilgili olarak Irak Anayasası'nın hilafına aldığı 28 Mart ve 4 Nisan tarihli kararlar ile IKBY'nin bağımsızlık referandumu düzenlemesi yönünde aldığı karara ilişkin görüş ve endişelerini IKBY ve Irak Merkezi Hükümeti nezdinde dile getirmiş ve kaygılarını uluslararası kamuoyuyla paylaşmıştır."