İngiltere'de Pazar günleri yayımlanan Observer gazetesi, başyazısında Türkiye ve Brezilya'daki protestolara gönderme yaparak "Meşruiyet krizi İngiltere'yi de vurabilir" dedi.
Yazının bazı bölümlerinde özetle şöyle deniyor:
"Taksim Meydanı, Sofya ve Sao Paulo'dan yansıyan görüntüler, Mısır ve Tunus'ta başlayan şeyin sadece Arap Baharı olmadığını gösterdi. Bu görüntüleri biraz merak, biraz gönül rahatlığı biraz da kibirle izledik. Merak; çünkü farklı cinsiyet, yaş ve sınıflardan insanların protestoları ülkelere, kıtalara yayıldı. Rahatlık; çünkü İngiltere'de insanların protesto haklarını kullanması tayzikli su ve göz yaşartıcı maruza kalmak anlamına gelmiyor. Ve kibir; çünkü güçlü demokratik ve ekonomik kurumlarımız sayesinde bunlar bizde olamaz."
Küresel mali kriz sonrasında Londra, New York ve Berlin sokaklarında protestolar yaşanacağını düşünenlerin beklentilerinin gerçekleşmediğini belirten gazete, "Occupy London" (Londra'yı işgal et) eylemlerine katılanların sayısının binlerle değil, yüzlerle ifade edildiğine dikkat çekiyor:
"Ama 2008'den sonra meşruiyet kriziyle sarsılan kurumların sayısı arttı. Bankalara ek olarak parlamento, gazeteler, enerji şirketleri ve vergi kaçıran şirketler. Şimdi listeye düzenleyici kurumlar da katıldı. Şimdi dürüstlük kültürünün yozlaştığı ve gücü olanların doğru olanı değil yapabildiklerini yaptıkları algısı güçleniyor. Bu yönetici sınıfı hazırlıksız yakaladı. Hükümetler, yardım verdikleri ülkelerde yolsuzluk ve suistimallerle mücadele için dış yardımları koşullara bağladılar. Bunların gelişmekte olan ülkelere özgü oldukları, dünyanın kıskandığı parlamenter demokrasimiz ve rekabete dayalı kapitalist ekonomimizin bunların İngiltere'de kök salmasına izin vermeyeceği düşünüldü."
"Ama son zamanlarda İngiliz müesses nizamını vuran skandallar, bunun gücün tek elde toplanmasına ve hesap verebilirliğin erozyona uğramasını engelleyecek kadar güçlü olmadığını ortaya koyuyor. Rekabetçi piyasalar işleyince ekonomik güç geniş bir kesime yayılır. Ama istihdam, tüketici ve yatırımcı pazarlarında küresel şirketlerin bireylerin zarar görmesi pahasına gücü kendi ellerinde topladığını gördük. Küreselleşme, teknolojik değişim ve toplu pazarlığın zayıflaması gücü işçilerden işverenlere kaydırdı."
"Tekelci pazarların regüle edilememesi enerjiden bankacılığa birçok alanda kartel iddialarını gündeme getirdi. Mali ürünler, o kadar karmaşık hale geldi ki sadece düzenleyici kurumlar değil, bunları sunanlar bile anlamakta güçlük çekmeye başladı. Meşruiyet krizi içten içe kaynıyor. İnsanlar iki yakalarını bir araya getirmeye çalışırken, seçkinler için her şeyin eskisi gibi devam ettiğini görüyorlar; lüks içinde yaşayan milletvekilleri, vergi kaçıran şirketler ve yarattıkları krizden etkilenmeyen ve milyonlarca sterlin ikramiye alan banka yöneticileri."
"Eğer ekonomi düzelirse, yeni bir krize kadar her zamanki duruma razı olacağız. Ama ekonomin hiç büyümediği ya da çok az büyüdüğü süre uzarsa siyasi liderlerimiz farklı bir çözüme zorlanabilir."