KARS (İHA) - Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Karabulut, Ermenistan'daki "Metzamor Nükleer Santrali ve Çevreye Etkileri" konusundaki sunumunda, santralde meydana gelebilecek bir nükleer tehlikenin Türkiye'nin Doğu bölgesi başta olmak üzere birçok ülkeyi tehdit edebileceğine dikkat çekerek, santralin kapatılmasını istedi.
1914-1918 yıllarında 1. Cihan Harbi esnasında Ermeni Çeteciler tarafından 570 Türk'ün katledildiği Kars'ın merkeze bağlı Subatan köyünde Kafkas Üniversitesi (KAÜ) tarafından düzenlenen panelde konuşan Fen- Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Karabulut, "Metzamor Nükleer Santrali ve Çevreye Etkileri"ni anlattı. Panele, Vali Mehmet Ufuk Erden, 14. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ercan Okan, Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ve köylüler de katıldı. Ermenistan'da bulunan fakat Türkiye sınırına 15 kilometre mesafedeki Metzamor Nükleer Santrali'nin bilinenlerin dışında daha da büyük faciaların olabileceği bir bomba konumunda olduğunun vurgulandığı panelde, başta Kars ve Iğdır olmak üzere, Türkiye'yi hatta Avrupa ülkelerini bile Çernobil gibi etkisi altına alacağı kaydedildi.
Santral çok tehlikeli bir konumda
Bir nükleer santralin uluslararası kriterlere göre lisans alıp işletilebilmesi için olmazsa olmaz şartların bir çoğunun Metzamor Nükleer Santrali'nde bulunmadığını, bunların da uluslararası kamuoyuna bildirildiğini belirten KAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mevlüt Karabulut, bu eksikliklerden birinin reaktör binasının üzerinde gerçek anlamda bir korunak yapısının bulunmaması olduğunu söyledi. Bunun çok önemli bir noksanlık olduğunu kaydeden Karabulut, ikinci önemli eksikliği ise şu şekilde dile getirdi:
"Nükleer Santralin orijinal tasarımında 0.1 gram üzerindeki sismik ivme değerlerinin yol açacağı yüklerin dikkate alınmamış olmasıdır. Tasarımda farklılık ve fiziksel ayrım ilkeleri oldukça zayıftır. Bu şu demektir; santralin her hangi bir kısmında meydana gelecek olan bir kaza, başka bölümleri de tetikliyebilecek ve önüne geçilemeyecek bir durum ortaya çıkacaktır".
Bir depremle herşey yok olabilir
Karabulut, Metzamor Nükleer Santrali'nin deprem fay hattı üzerinde olduğunu da hatırlatarak, "Uluslararası standartlara göre herhangi bir bölgede 5 ve üzerinde bir deprem riski varsa, Nükleer Santral yapılamaz. Ermenistan'ın kendi Deprem Araştırma Merkezi'nin verilerine göre bu santralin bulunmuş olduğu bölgede her an 5.5 ve 7 büyüklüğünde deprem olma olasılığı vardır. Dolayısıyla böyle bir bölgede bir nükleer santral olması gerçekten büyük bir talihsizliktir. Bunun ne kadar ciddi bir tehlike olduğu 7 Aralık 1988 yılında bu santralin bulunduğu Garni bölgesinde meydana gelen ve binlerce insanın ölümüne sebep olan depremden anlaşılmaktadır. Bu depremin sonunda Ermeni halkının da baskısıyla bu üniteler kapatılmıştır. Ancak Ermenistan'ın, enerji ihtiyacının yüzde 40'ını bu santralden sağladığı biliniyor. Daha sonra büyük bir enerji krizine girilmiş, bütün batılı ülkelerin, Amerika'nın ve bizim karşı çıkmamıza rağmen santral tekrardan üretime açılmıştır. Yalnız bu ünitelerden biri depremden tamamen zarar görmüş, Metzamor 1 şu anda kullanılmıyor maalesef. İkinci ünite işletilmeye devam ediyor" dedi.
Havada uçan bombalar
Metzamor Nükleer Santrali'yle ilgili bir başka önemli konunun da nükleer yakıtların temini konusu olduğunu ifade eden Karabulut, "Bu santral açılırken Rusya'yla bir anlaşma yaptılar ve bu anlaşma karşılığında bütün nükleer yakıtlar Rusya'dan sağlanacaktı. Fakat Ermenistan'ın Azerbaycan'la sorunları vardı, bu nedenle de Rusya'yı Ermenistan'a bağlayan kara ve demiryolu bulunmamaktaydı. Ermenistan bu defa bu yakıt çubuklarını uçaklarla Gürcistan havayolu üzerinden Erivan'a indirmektedir. Bu adeta havada uçan bombalar konumundadır. Çok büyük bir tehlike arz etmektedir. Zaten Ermenistan bu aldığı yakıtların ücretini Rusya'ya ödeyememiş ve aralarında bir anlaşma yapılmıştır. 2003 yılından itibaren de bu santralin mali, finansal yönetimi şu anda Rusya'ya ait bir enerji şirketinin elindedir. Yalnız mülkiyeti halen Ermenistan'da bulunmaktadır. Bütün bu eksiklikler göz önüne alındığında santralin halen işliyor olması çok büyük bir talihsizliktir. Sadece Türk kamuoyunu değil, Azerbaycan, Gürcistan, İran, diğer batı ülkeleri, Avrupa, hatta Amerika'yı bile ilgilendirmektedir. Çünkü Çernobil kazasının etkilerinin Amerika'ya kadar gittiği söyleniyor. Bütün bunlar dikkate alındığında santralin acilen kapatılması gerekmektedir" diye konuştu.
Deprem kuşağına ikinci santral
Doç. Dr. Karabulut, santralin kapatılması konusunda bugüne kadar atılan adımların Ermenistan tarafından kaale bile alınmadığının da altını çizerek şu önemli açıklamayı yaptı:
"Ermenistan yetkililerinin yapmış oldukları açıklamalara göre bu santral kademeli olarak 2016 yılında kapatılacakmış. Ancak kapatılması ve enerji açığının giderilmesi için tekrardan yeni bir nükleer santralle giderileceği söyleniyor. Bu santralin de maalesef yine aynı deprem kuşağının üzerindeki bölgeye yapılmasının planlandığı görülmektedir. Bu konuda da Türk ve Dünya kamuoyunun dikkatlerinin Ermenistan'a çekilmesi ve böyle bir hatanın tekrar edilmemesinin sağlanmasını zorlamak gerekmektedir".
Atıkların endişesi
Karabulut son olarak bir başka önemli soruna değindi ve bunun da nükleer atıkların yok edilmesi sorunu olduğunu ifade etti. Ermenistan'la ilgili yapmış olduğu araştırmalarda bu konuda fazla bir çaba içinde olmadıklarının görüldüğüne işaret eden Karabulut şunları söyledi:
"1989 yılına kadar Rusya nükleer kullanılmış atıkları alıp kendi bölgesine götürüyordu ve orada işliyordu. Ancak 1989 yılından itibaren nükleer atıklar Ermenistan'da biriktirilmeye başlandı. Bu biriktirilen atıkların toprağa ve topraktan da suya karışması çevreye vereceği en büyük tehlikelerden birisidir. Ancak, bu atıkların katı bir yapılandırmaya dönüştürülerek mutlaka suyla temaslarının önlenmesi gerekmektedir. Bu yönde de her hangi bir çabalarını görmemekteyim".