Hacımütfüoğlu, yayımladığı veda mesajında, Türkiye'nin, uluslararası sistemi oluşturan hakim medeniyet ile asırlarca süren çok yoğun bir hesaplaşma sürecinin oluşturduğu tarihi mirasın eseri olduğunu belirterek, insanlığın, asırlardır yüce Türk milletinin Anadolu coğrafyasında verdiği büyük varoluş, hayatta kalma ve etrafına hayat verme mücadelesini seyrettiğini belirtti.
İnsanlık tarihinin en büyük uygarlıklarından birkaçına ev sahipliği yapan bu coğrafyada her an müteyakkız bulunma halinin, bir kader halini aldığını ifade eden Hacımüftüoğlu, "Bu kaderi en çok hissedenler devleti yönetme görevine ortak olanlardır. Onlar 'yari güzel' olduğu için gözüne uyku girmeyen 'aşıklardır.' 2012 baharından 2014 sonbaharına kadar, böyle ağır bir sorumluluk olduğuna inandığım İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yerine getirmeye çalıştım" değerlendirmesinde bulundu.
Tarık Buğra'nın Osmancık romanında "enfes" bir sahne bulunduğuna işaret eden Hacımüftüoğlu, romanda Osman Gazi'nin yıldızlı bir gecede, Sivrikaya'ya çıktığını ve kendini sınırsız kainatın içerisinde konumlandırmaya çalıştığını anlattı.
Bu sırada Osman Gazi'nin omuzuna Şeyh Edebali'nin dokunduğunu ve "Hey Osmancık, neler düşünüyorsun?" diye sorduğunu aktaran Hacımüftüoğlu, şunları kaydetti:
"Edebali'ye 'Dünya ne kadar büyük' cevabını verir Osmancık... Şeyh Edebali, yıldızlı yaz gecesinde Osmancık'a şu altın sarısı sözleri öğütler. Yalnız Osman Bey'in değil, bütün çağlarda, bütün ideal adamlarının kulaklarında çınlayıp duracak sözler olmalıdır bunlar: 'Dünya'yı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz, oğul. Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor, sonra da dünyayı çok büyük görüyoruz.' Dünya'ın büyüklüğü fikrinde ısrar eden Osmancık'a çıkışır Edebali: 'Doğru; dünya büyüktür... Çok, çok büyüktür; hatta Osman'ın hayal edebildiğinden de çok büyüktür. Fakat bir ömür için, tek insan için bu büyüklük. Bir soy için değil; bir soyun benimseyeceği, bir soya benimsetilecek bir amaç, bir ülkü için değil.' Sadece müsteşarlık görevini değil tüm hayatı bir ülkü, bir amaç için dünyanın küçük, insanın büyük olduğu anlayışıyla geçirme gayreti içerisindeyim. Bir kamu görevlisinin gelebileceği en yüksek makamlardan birinde bulunduğum süre içerisinde makamların insanlara hizmet etmeye yaradığında değerli olduğunu, makamın izzetinin devletin ve vatandaşların sorunlarının çözümüne yaptığı katkıyla ölçülmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştım.'
Devletin kapısına gelen herkesi vaktinin ve imkanlarımın elverdiği ölçüde kabul etme, derdini dinleme ve çare olma düsturunu bozmamak için çabaladığının altını çizen Hacımüftüoğlu, insanlarla ilişkilerinin çerçevesini çizerken Alvarlı Efen'in "Aşık der inci den den/ İncinme incidenden/ Kemalde noksan imiş/ İncinen incidenden" mısralarını hatırda tutmaya gayret ettiğini dile getirdi.
Mülki idare olarak kendilerine verilen "Hiç kimse, 75 milyonun hiçbir ferdi kendisini öz yurdunda garip ve mahzun hissetmemeli. Bunun aracı müessesesi de sizsiniz, bunu sağlayacak olan sizlersiniz" talimatının gerçekleşmesi adına üzerine düşeni yapmaya çalıştığını belirten Hacımüftüoğlu, "Zamanın ebedi işlerle, güzel eylemlerle süslenmekle şerefleneceğine dair inancımı hayata geçirme mücadelesi verdim. İdeali, ülküyü, amacı gerçekleştirme içsel ve dışsal birçok şartın bir araya gelmesine bağlı. Gerçekleştiremediğimiz hedefler için sığınağımız 'ameller niyetlere göredir' düsturudur" değerlendirmesinde bulundu.
-"Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluşuna nezaret ettim"
Görevi sırasında bakanlıklarının öncülük ettiği pek çok çalışmanın gerçekleştirildiğini anlatan Hacımüftüoğlu, bakanların destek ve yönlendirmeleri doğrultusunda hem mevzuat değişikliklerinde, hem reform niteliğindeki idari düzenlemelerde devlet geleneğine uygun adımlar atılmasını sağlama ve devleti, vatandaşın ihtiyaç duyduğu anda ortaya çıkan bir kurum haline getirme idealini gerçekleştirme gayreti içerisinde olduğunu belirtti. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluşuna hem kanunlaşma hem de müesseseleşme sürecinde nezaret ettiğini anlatan Hacımüftüoğlu, bu kuruluşun personeliyle, binasıyla, bilişim altyapısıyla ve ikincil mevzuatıyla tam kapasiteyle hizmet verme aşamasına çok yakın hale gelmesinden büyük mutluluk duyduğunun altını çizdi.
Prof. Mehmet Genç'in, Osmanlı Devleti'ni asırlarca ayakta tutan en önemli sermayenin "çok iyi yetiştirilmiş yönetici elit" olduğunu ifade ettiğini aktaran Hacımüftüoğlu, mülki idarenin bu ülkenin yönetici eliti olmaya layık bir meslek gurubu olduğu kanaatini taşıdığını kaydetti.
Bu kanaat doğrultusunda kaymakamların adaylıktan itibaren sürekli bir gelişim içerisinde bulunmalarını sağlama amacıyla adımlar attıklarını anlatan Hacımüftüoğlu, Türkiye'nin önde gelen mütefekkirlerini, akademisyenlerini, siyaset ve spor adamlarını edebiyatçılarını ve seçkin yöneticilerini kaymakam adayları programlarında ağırladıklarını, konferanslarda bakanlık mensuplarıyla bir araya getirdiklerini, yurt dışı eğitimlerini farklı ülkelere yayıp ülkenin insan kaynağının değişik ülke uygulamalarından edineceği tecrübelerle zenginleşmesini sağlamayı amaçladıklarını belirtti.
Türk İdari Araştırmaları Vakfını idare geleneğini anlama ve yaşatma hedefi doğrultusunda fonksiyonel hale getirmeye çalıştıklarının altını çizen Hacımüftüoğlu, Hamamönü'nde, vakfa tarihi mimariye sahip bir bina kazandırdıklarını, vakfı yayın faaliyetlerini artırma hususunda teşvik ettiklerine işaret etti.
Hacımüftüoğlu, bu kapsamda Arşiv Belgeleri Işığında "Dahiliye Nezareti Tarihi" ve "T.C. İçişleri Bakanlığı Tarihi" eserlerinin sadece bakanlık için değil araştırmacılar ve meraklıları için de önemli kaynaklar olduğunu belirtti.
-"Kainatta herşeyin bir izi var"
Kainatta herşeyin bir "iz"i bulunduğunu anlatan Hacımüftüoğlu, şunları kaydetti: "Bir şey bir yerde bulunsa veya bir yerden geçse belli bir zaman için bir an, bir dakika, bir saat orada izi, haberi, hatırası, selamı, sözü, nağmesi, nefesi kalır. Parmağın kimliği vardır, mührünü bırakırdır dokunduğu yerde. Atılan her adımdan sonra geriye bir emare bırakırız. Kalem, kağıt üstünde, derviş derya üstünde, kuş havada pervaz eder iz bırakır. Rüyalar bile bazen zihnimize yıllarca silinemeyecek imzalar atmaz mı? Sözün izi vardır: Kelimenin, sesin, düşüncenin, rüzgarın, suyun, karıncanın. Nazarın bile izi vardır, sevdiğinin yüzünde 'göz izini' görüp sorgulayan yarin görebileceği… Ve 'her iz' bir 'haktır', zerre ağırlığınca iyiliğin ve kötülüğün hesabının sorulacağı büyük günde.
Bu ağır yükü hafifletme adına beni bu onurlu göreve layık gören başta Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Sayın İçişleri Bakanı olmak üzere tüm devlet büyüklerine, birlikte çalıştığım bakanlara, diğer bakanlıkların müsteşarlarına şükranlarımı arz ediyor ve haklarını helal etmelerini diliyorum."
"Ateşten çember" içerisinde kalmış Anadolu'nun güven ve huzur içerisinde yaşanılabilir bir vatan halinde kalmasını sağlayan Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığının, komutanları ve genel müdürleri olmak üzere tüm çalışanlarına bu ülkede yaşayan herkesin bir minnet borcu olduğuna inandığını aktaran Hacımüftüoğlu, kendileriyle aynı bakanlık bünyesinde olmaktan ve birlikte çalışmaktan müftehir olduğunu belirtti.
Bu ulvi görev sırasında birlikte çalışmaktan onur duyduğu, İçişleri Bakanlığındaki mesai arkadaşlarıma, vali ve kaymakamlara, bakanlığın merkez ve taşrasındaki personeline, gece yarılarına kadar kendisine eşlik eden özel kalem bünyesindeki müstahdemden müdüre, sekreterden koruma görevlisine, tüm çalışanlarına bundan sonraki mesailerinde başarılar dileyen Hacımüftüoğlu, "Her bir ferdin üzerimizdeki hakkını helal etmesini temenni ediyorum. Mihneti kendine zevk etmedir alemde hüner/ Gam ü şadi-i felek böyle gelir, böyle gider. Enderunlu Vasıf" ifadelerini kullandı.