İstanbul Sözleşmesi'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla feshedilmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde uluslararası anlaşmalardan çıkılma yöntemiyle ilgili tartışmalar başladı.
Bu tartışmalar kapsamında özellikle Montrö Sözleşmesi bir süredir gündemde bulunuyor.
Son olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, HaberTürk TV'de katıldığı bir programda, Montrö Sözleşmesi'nin Cumhurbaşkanı tarafından feshinin mümkün olup olmadığı yönündeki bir soruya bunun "teknik olarak yapılabileceği" yanıtını verdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli 104 amiral de haftasonu yaptıkları ortak açıklamada, Montrö Sözleşmesi'nin tartışma konusu yapılmasından kaçınılması gerektiğini söyledi.
İktidarın sert tepki gösterdiği bu bildirinin ardından soruşturma başlatıldı, 10 emekli amiral gözaltına alındı.
Gündeme oturan Montrö Sözleşmesi ile ilgili ayrıntıları derledik:
Tam adıyla Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye'nin o dönem yaptığı yoğun diplomatik temasların ardından 1936 yılının yaz aylarında haftalarca süren görüşmelerin ardından imzalandı.
Türkiye, 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın parçalarından biri olan Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi gerektiğini savunuyor ve bunun için de çalışmalar yürütüyordu.
1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi ile İstanbul ve Çanakkale boğazları ile ilgili geçici düzenlemeler getirmişti. Buna göre, askeri olmayan gemi ve uçakların barış zamanı boğazlardan geçmesi, her iki yakasının da askeri güçten arındırılması ve Türk askerinin girişinin yasaklanması öngörülüyordu. Bunun için de başkanı Türk olan bir uluslararası kurul oluşturulmuştu.
Türkiye ise Lozan Antlaşması'yla getirilen bu geçici düzenlemenin değiştirilmesi ve kalıcı, yeni bir düzenleme yapılmasını istiyordu.
Türkiye'nin çabaları 1930'ların ortasında karşılık buldu. Başta İngiltere olmak üzere, Balkan ülkeleri yeni bir düzenleme yapılması için İsviçre'nin Montrö kentinde bir konferans düzenlenmesini kabul etti.
O dönem, Anadolu Ajansı'nda yayımlanan bir haberde konferansın "Boğazların tahkimi meselesini tetkik ve intaç edeceği (sonuçlandıracağı)" belirtildi. Aynı haberde konferanstaki tartışmaların zeminini de hükümetin hazırladığı projenin oluşturacağı vurgulandı.
Konferans Haziran ayında toplandı ve haftalar süren görüşmelerin ardından 20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.
Sözleşmeye Türkiye'nin yanı sıra Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya imza attı.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye tarafından çok önemli bir uluslararası anlaşma olarak kabul ediliyor.
Kasım 2020'de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu imzasıyla, bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu'na sunulmak üzere hazırlanan kitapçıkta Montrö Sözleşmesi "temel bir belge" olarak tanımlanıyor.
Kitapçıkta, Türkiye'nin sözleşmeyi İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş dönemi, Gürcistan ve Ukrayna krizlerinde de "özenle, tarafsız ve saydam bir şekilde" uyguladığı belirtilerek, "Bu çerçevede, Karadeniz'de barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasında asli bir unsur olan Montrö Sözleşmesi'nin aradan geçen süre zarfında başarıyla uygulanmış olması, Sözleşmeyle oluşturulan dengenin kalıcılığının bir göstergesi, aynı zamanda da teminatıdır" ifadeleri yer alıyor.
Büyükelçi Haydar Berk de 2002 yılında kaleme aldığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yer alan makalesinde Montrö Sözleşmesi'nin Türk Boğazları'ndan "ticaret ve harp gemilerinin geçiş ilkelerini düzenleyen temel belge niteliğinde" olduğunu yazıyor.
Berk, "Montreux Sözleşmesi, imzalandığı tarihten bu yana önemini ve geçerliliğini koruyan az sayıdaki çok taraflı anlaşmalardan biridir. Bunun ardındaki belirleyici neden, Sözleşmenin ülkemizin yanı sıra, Karadeniz'e kıyıdaş devletler ve üçüncü ülkeler için de makul ve uygulanabilir bir çıkar dengesi oluşturmasıdır. Ayrıca, ülkemizin Sözleşmeyi… titizlikle uyguluyor olması da önemli bir etkendir" diyor.
Montrö Sözleşmesi'nin Türkiye açısından en büyük kazanımları arasında 1923 tarihli Boğazlar Sözleşmesi'nin getirdiği kısıtlamaların kaldırılması gösteriliyor.
Montrö ile birlikte her iki Boğaz ve boğazların giriş noktalarını da kapsayan bölgede Türkiye'nin egemenlik hakları tesis edildi.
Montrö'nün Türkiye'ye kazandırdığı üç temel hak sıralanıyor:
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, 2017 yılında yazdığı "Askeri ve Stratejik Açıdan Montreux'nün Dünü ve Geleceği" adlı makalede, sözleşmenin "Türkiye'nin güvenliğinin korunması, geçiş serbestisi kullanımının düzenlenmesi ve Karadeniz-Akdeniz dengesinin sağlanması ile ilgili" olduğu değerlendirmesini yaptı.
Prof. Dr. Caşın, "Türkiye, Montreux Sözleşmesi ile bir yandan kendi güvenliğini attırmak için Boğazlar bölgesini silahlandırma hakkına sahip olurken, Sözleşme'nin 19, 20 ve 21. maddeleriyle çok önemli stratejik kozlara da sahip olmuştur. Sözleşme ile kurulan Boğazlar rejiminin öncelikli yaklaşımı Türkiye'nin milli güvenlik algılamaları teşkil etmiştir" dedi.
Sözleşmenin 19'uncu maddesi savaş zamanında gemilerin geçişini düzenliyor, 20'nci madde savaş gemilerinin geçişiyle ilgili Türkiye'nin "dilediği gibi davranabileceğini" belirtiyor ve 21'inci maddede de yakın savaş tehlikesi olması halinde de Türkiye'ye benzer şekilde davranma yetkisi tanıyor.
Montrö Sözleşmesi konusu, Kanal İstanbul ile ilgili tartışmalarda da zaman zaman gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aralık 2019'da yaptığı açıklamalarda bu konuya değindi. Erdoğan, ilk açıklamasında "Bir İstanbul boğazımız var. Siz Independenta olayını unutuyor musunuz? Hepsinden öte Montrö Anlaşması Türkiye'ye ne kazandırmıştır ne kaybettirmiştir? Bunu hiç düşündünüz mü?" dedi.
Bundan yaklaşık bir hafta sonra yaptığı bir başka açıklamada ise, Erdoğan, "Montrö Sözleşmesi'nin siyasi tehdidine" dikkat çekmiş; sonrasında ise katıldığı bir televizyon programında konuyla ilgili soruya "Montrö'yü kafaya takmayın" yanıtını vermişti.
Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra, Ocak 2020'de 126 emekli büyükelçi Montrö'nün tartışmaya açılmaması gerektiğini belirten ortak bir açıklama yaptı.
Büyükelçilerin ortak açıklamasında, Kanal İstanbul projesinin Montrö Sözleşmesi'ni tartışmaya açacağı ve bu durumun Türkiye'nin boğazlar ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğini kaybetmesine yol açacağı belirtildi.
Açıklamada, "Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması, Türkiye'ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul'dan vazgeçilmelidir" denildi.