Cüneyt Kazokoğlu
mtbtr.com ve olimpikturk.blogspot.co.uk yazarı
'Banker Bilo' filminin meşhur sahnesidir: Şener Şen'in canlandırdığı Maho kim bilir kaçıncı kez Bilo’yu (İlyas Salman) dolandırmış, Bilo geç de olsa olayın farkına varmış, Maho’nun yakasına yapışmıştır.
Maho bir taraftan itiraf eder, “yaptım, yaptım” der, ama sonra Bilo’yu kandıracağını bilerek sorar: “Ama sor bakalım bir kere, niye yaptım?”
Başbakan Erdoğan’ın "Halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede bugüne kadar bir Olimpiyat düzenlenmedi. Sorarlar insana, 'Niçin, ne eksik de yapmıyorsunuz?'' sorusu gözümün önüne sinirli bir Erdoğan’ı teskin etmeye calışan, koluna girmiş bir Jacques Rogge getiriyor: "Ama sor bakalım bir kere, niye vermedim?"
Olimpiyatları veren kişi Uluslararası Olimpiyat Komitesi başkanı değil tabii, haliyle ortada bir dolandırmaca da yok. Fakat sistemin işleyisini kavramama üzerine kurulu bir hayalkırıklığı durumu, her iki halde de söz konusu.
Sorunun cevabı gayet basit: Değil.
Kısaca listelemek gerekirse iktidar desteği, altyapı, ulaşım, toplu taşıma, spor tesisleri, olimpiyat köyü planı, çevresel faktörler, konaklama imkanları ve kalitesi, geçmiş benzer etkinliklerden tecrübeler, emniyet ve asayiş, maddi plan ana başlıklar. Kültürel ya da dini bir unsur kriterler arasında yok.
Öte yandan yazılı olmasa da ''Olimpik idealler doğrultusunda farklı kültürleri kucaklamak bir kriterdir'' denebilir elbette. Bu durumda da şikayet etmeden önce bakılacak şey, bugüne kadar olimpiyata kaç Müslüman ülkenin aday olduğu olmalı.
Olimpiyat tarihi boyunca, yaz oyunlarına ev sahipliği için toplam olarak 37 ülkeden 65 farklı şehir başvurmuş. Bu 37 ülke içinde Müslüman ülkeler 4 tane: Azerbaycan, Katar, Mısır ve Türkiye. Aşağıda oyunlar tarihi boyunca bu ülkelerin hangi şehirlerle hangi oyunlara aday olduğunu görebilirsiniz.
Dolayısıyla 37 ülke içinde 4 ülke ya da 65 şehir içinde 5 şehirden birine verilmemesinin nedeni Müslümanlık demek biraz zorlama bir bahane.
Genelleme yapmak elbette doğru değil, fakat rakamlar da bir gerçeği gizlemiyor: Olimpiyatların verilmesinde önemli bir etken olan genel spor politikası açısından madalya ve oyunlara katılımı bir kıstas kabul edersek, Müslüman ülkelerin durumu iç açıcı değil.
İstatistikler Türki cumhuriyetler açısından SSCB faktörü nedeniyle kısmen eksik de olsalar, olimpiyata katılan nüfusun büyük bölümü Müslüman olan ülkeler yaz oyunları tarihinde bugüne kadar toplam 360 madalya alabilmişler.
Londra’da aldıkları toplam madalya ise 55. Bu rakam Londra oyunları toplam madalya sıralamasında Müslüman ülkeleri ABD (104), Çin (88), Rusya (82) ve Britanya’dan (65) sonra 5. sıraya koyuyor. Aşağıda tarih boyunca en çok madalya alan 10 ülke ile Müslüman ülkelerin bir karşılaştırmasını görebilirsiniz.
Madalyayı kriter kabul etmemek, sayılara salt katılım açısından bakmak da durumu çok düzeltmiyor. Londra’da yarışan her 100 atletten sadece 9’u Müslüman bir ülkedendi ki bu, bugüne kadarki en yüksek oran.
Orta Asya devletlerinin bağımsız olarak katıldıkları ilk oyunlar olan 1996 Atlanta’da her 100 atletten 6’sı Müslüman ülkelerden geliyordu. Halbuki dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri Müslüman, üstüne üstlük Müslüman ülkelerde genç nüfus, yani potansiyel sporcu, çok daha fazla.
Hem genel olarak Müslüman ülkelerden düşük katılımın, hem de Türkiye’nin nüfusun ağırlığı Müslüman olan ülkeler arasında madalya listesinde lider olmasının nedeni kadın sporcu faktörü olabilir mi sizce?
Aşağıdaki grafikte daha önce yazdığımız yazıda da gözüken, tarih boyunca oyunlara katılan kadın sporcu oranı ile bunun 4 Müslüman bölgede toplanmış oranını karşılaştırabilirsiniz.
Bilhassa Orta Doğu’daki Müslüman ülkelerin karnesi son derece zayıf bu noktada.
Halbuki nüfusun yarısını oluşturan kadınları spora da en azından aynı oranda dahil etmek, elbette daha fazla başarıya giden yolda en önemli etkenlerden biri.
Sonuç itibariyle Müslüman ülkelerin bugüne kadar olimpiyat düzenlememiş olmasının nedeni olarak dini göstermek, dünya ölçeğinde spor politikası, sporun günlük hayattaki yeri ve sportif performans açısından nispeten arka sıralarda yer alan Müslüman ülkelerin hakkının yendiğini söylemek, çalışmadığı sınavdan sürekli çakıp, bahane olarak da “hoca bana taktı” diyen öğrenciyi hatırlatıyor biraz.