Çoğu insan hayatın koşuşturmacasını bir yana bırakıp ayaklarını keyifle uzatmanın hayalini kurar. Ama ya mutluluğun sırrı, bunun tam aksiyse?
ABD'de yayımlanan yeni bir kitap, stres olmazsa gerçek mutuluğun da hayal olduğunu savunuyor.
Beyaz Saray'ın eski ekonomi danışmanlarından olan yazar Todd Buchholz, bol tatilli ve az stresli bir yaşama özen duyan çağın insanına, asıl nimet ''baskı altında oradan oraya koşturmaktır'' mesajını veriyor.
Gündelik hayatın telaşını ve iş dünyasındaki rekabet ruhunu göklere çıkaran kitabın İngilizce adı, Rush: Why You Need and Love the Rat Race.
Todd Buchholz, ilk başta ''başarının peşinden koşan ve bu esnada ruhunu satan'' insanlarla ilgili bir kitap yazmak için araştırma yapmaya başladığını, ama işin içine girince konuyla ilgili görüşlerinin tamamen değiştiğini söylüyor.
Yazar, çalışma hayatının harala gürelesi içinde koşturmanın insanı hem zihnen hem de bedenen dinç kıldığını, ve stresten zevk almanın çok önemli bir meziyet olduğunu savunuyor.
İş odaklı bu görüş, iş dışında da bir hayatın olduğu vurgusuna dayanan günümüzün toplumsal temayüllerine ters düşüyor.
Buchholz, insanın doğası gereği kendini en çok bir işe konsanstre olmuş halde mutlu hissettiğini, tatile çıkmanın veya emekliye ayrılmanın ise ciddi bir mutsuzluk sebebi olabileceğini savunuyor.
Yazar, günümüzde en çok para kazanılan mesleklerden olan bankacılık ve avukatlık gibi sektörlerde çalışanların kendi tercihleriyle işlerine en çok zaman ayıran kişiler olduğunu ve motivasyonlarının arka planında hayatlarına çalışarak değer katmaktan aldıkları zevkin yattığını belirtiyor.
Amerikalı yazarın tezine göre Avrupa ülkelerinde en mutlu kişilerin İngiltere'de yaşıyor olması gerek. Zira Avrupa Komisyonu rakamlarına göre 2008-10 yılları arasında haftada ortalama 42 saatle en uzun çalışan millet, İngilizler.
Buchholz'un iş stresini öven argümanı, İngiltere'de eleştirilere hedef oldu.
İşçi Sendikaları Kongesi'nden çalışma saatleri konusunda uzman Paul Sellers, Amerikalı yazarın stres yanlısı görüşlerinin yanlış olduğunu söyleyerek tepki veriyor.
Paul Sellers, küresel mali krizin bankaların ve şirketlerin tahtında oturan işkoliklerden kaynakladığını söyleyerek, çağın iş kültürünün toplumları istikrarsızlaştırdığını savunuyor.
Bunun yanısıra, iş stresinin bireysel sağlığa olumsuz etkilerine de dikkat çekiliyor.
Bir araştırmaya göre günde 11 saatten fazla çalışan kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski üçte iki oranında artıyor.
Lancaster Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Cary Cooper da Buchholz'un çalışma hayatına çok naif baktığını söyleyerek tepki verdi.
Cooper, yaptığı iş üzerinde kontrol sahibi olan üst düzey kişilerin statü ve başarılarından keyif almalarının çok doğal olduğunu; fakat öte yandan, iş güvencesi olmadan uzun saatler boyunca, başında mütecaviz bir patronla çalışmak zorunda kalan bir tezgahtar için aynı şeyi söylemenin daha zor olduğunu vurguluyor.