HABER

Ollı Rehn: "Türkiye'deki gelişmelere kayıtsız kalamayız"

İSTANBUL (İHA) - Avrupa Birliği'nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, Türkiye'nin sendikalarla ilgili yasalarını reforme etmesi ve Avrupa Birliği ve

Uluslararası iş standartlarıyla aynı doğrultuya getirmesinin son derece önemli olduğunu belirterek, "Polisin orantısız güç kullanımını onaylamıyoruz" dedi.
CNN Türk'te Mithat Bereket'in sorularını cevaplandıran Rehn, 1 Mayıs'ta yaşanan olaylarla ilgili olarak, "Konuyla ilgili 1977'deki olaylarla ilgili hassasiyetin farkındayız. Bu konuyu yakından takip ettiğimizi söylemek istiyorum. Polisin orantısız güç kullanımını onaylamıyoruz 1 Mayıs'taki. Genel olarak söylemek gerekirse şu son derece önemli: Türkiye'nin sendikalarla ilgili yasalarını reforme etmesi ve Avrupa Birliği ve Uluslararası iş standartlarıyla aynı doğrultuya getirmesi son derece önemli.
Özellikle de dernek kurma hakkı ve işçilerin hakları açısından bunu yapması gerekli" dedi.
AK Parti hakkındaki kapatma davasına değinen Rehn, demokrasi ilkeleri ve hukukun üstünlüğünü desteklediklerini söyledi. Olli Rehn, "Biz herhangi bir partinin yanındayız diyemeyiz. Bir makale okumuştum AB'nin önyargıları olduğu konusunda. Yani hükümeti destekliyor, AK Parti'yi destekliyor gibi bazı ifadeler duymuştum sırf hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkeleri desteklediği için. Eğer biz hukukun üstünlüğü ve demokratik laikliği destekliyorsak ben çok anlayamıyorum bu görüşü. Biz temel Avrupa değerlerini
savunuyoruz ve demokratik ilkeleri destekliyoruz, hukukun üstünlüğünü destekliyoruz ve demokratik laikliği destekliyoruz. Biz herhangi bir partinin yanındayız destekliyoruz diye bir şey yok. Biz sadece Avrupalı değerleri destekliyoruz" diye konuştu.
Türkiye'deki gelişmelere şüphesiz kalamayacaklarını belirten Rehn, bunun sadece meşru bir hak olmadığını, Türkiye'deki gelişmeleri izlemek gibi bir yükümlülükleri bulunduğunu söyledi. Rehn, ". Demokratik ilkelere uyuluyor mu? Hukukun üstünlüğüne uyuluyor mu? Bunu izlememiz gerekiyor, bu bizim görevimiz. Şimdi çok tahminlerde bulunmamak lazım ve çok olumsuz düşünmemek lazım, varsayımlara bağlı düşünmemek lazım. Şüphesiz hukukun üstünlüğü ve demokratik ilkelere saygı duyulması gerekiyor. Avrupa Konseyi'nin
de belirlediği ilkeler bunlar ve Türk Anayasası'nın da maddelerine de saygı duyulması gerekiyor. Avrupa Birliği sürecinin de olumsuz etkilenmemesi için bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Şüphesiz kaygılıyım. Ben her zaman hukukun üstünlüğüne ve demokratik ilkelere saygı duyulmasından yanayım bu durumda. Biz demokratik laikliği ve Avrupa Birliği katılım sürecini destekliyoruz. Bu süreç de demokratik laikliğin bir çıpası olarak görülmeli Türkiye'de. Şunu demek istiyorum; "Bir toplum içerisinde uygulamalarda
eşit hakların uygulanması. Yani belli bir dine mensup olanların veya olmayanların inançlarına saygı gösterilmesi gerektiğini" düşünüyorum, demokratik laiklikten kastettiğimiz şey bu" açıklamasında bulundu.

"LAİKLİK VE DEMOKRASİ ASLINDA BİRLİKTE İLERLEYEN İKİ KAVRAM"
AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, laiklik ve demokrasinin, aslında birlikte ilerleyen iki kavram olduğunu söyledi. Rehn, "Türk Anayasası'nda da ilk paragrafında belirtildiği gibi "Türkiye Cumhuriyeti; Demokratik, Laik ve Sosyal bir devlettir." Siz de biliyorsunuz zaten. Bu yüzden altını çiziyorum demokratik laiklik kavramının ve Avrupa Birliği'nin standartları ve Türk Anayasasında bahsedilen değerlerde zaten birbirine benzer, aynı doğrultuda. Avrupa Komisyonu olarak bizler kayıtsız
kalamayız Türkiye'deki gelişmelere, özellikle potansiyel, olası Avrupa Birliği üyesinden, bir aday ülkeden bahsederken. Partinin adı önemli değil ister A partisi olsun, ister B partisi olsun veya Z partisi olsun. Partinin adı ne olursa olsun buradaki asıl nokta böyle bir ülkede, Avrupa Birliği üyelik sürecinde yer alan bir ülkede, demokratik ilkeler ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmeli ve Avrupa Birliği standartlarında bu ilkelere saygı gösterilmeli, bu durumda da hukukun üstünlüğü ve özellikle
Venedik Konvansiyonu'nun ilkelerine saygı gösterilmesi lazım. Burada da net bir şekilde siyasi partilerin yasaklanmasına ilişkin çok net bir şekilde bir yaklaşım açıklanmış durumda ve Avrupa Birliği standartları ve normlarına da saygı gösterilmesi gerekiyor. Çünkü temel bir konu bu Avrupa Birliği için. Biz Türk demokrasisinin sürekli dur- kalk bir demokrasi şeklinde işlememesinin gerektiğini düşünüyoruz, geçmiş yıllarda olduğu gibi. Bu yüzden daha fazla istikrar bekliyoruz, demokratik olarak ülkenin
gelişmesinde. Daha fazla istikrar bekliyoruz, bu şekilde de Türkiye'nin katılım sürecinin biraz daha hızlanması ve devamı için. Bir de daha iyi bir siyasi diyalog ve bir uzlaşı gerekiyor. Bu yüzden de sivil toplumun etkisi gerekiyor çok fazla siyasi gerilim olduğu için ülkede" dedi.
Rehn, şunları söyledi:
"İstanbul'da AKP'nin şeriat yasasını savunmadığını aslında sağır sultan bile bilebilir- duyabilir. Şimdi böyle bir çağda bunu herkes bilebilir ama çok detaylara girmek istemiyorum çünkü yargının kendi üzerine düşen görevini bu bağlamda Avrupa Birliği değerleri ve standartlarında yargının işini yapmasını bekleyeceğiz. Hukukun üstünlüğü çok temel bir Avrupa değeridir, Yargı Avrupa Birliği değerleri ve standartları çerçevesinde işini yaptığında bu o zaman kabul edilebilir olacaktır. Aynı zamanda biz Türk
Anayasası'ndaki 90. madde de dahil olmak üzere, uluslararası anlaşmalara saygı gösterilmesi yani Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ve AİHM'nin içtihatına saygı gösterilmesi gibi maddelerin olduğunu biliyoruz. Bunlara saygı gösterilmesini bekliyoruz."

"TÜRK TOPLUMU RUHUNU ARIYOR"rsası'nın da maddelerine de saygı duyulması gerekiyor.
Türk toplumunun şu anda bir bakıma ruhunu aradığını ifade eden Rehn, Türkiye'deki tartışmaların sonucunda daha açık, daha demokratik ve kendine güvenen bir toplumun ortaya çıkmasını umduğunu söyledi. Rehn, "Ben liberal laiklere ve bir de sivil toplumda aktif olarak görev alanlara daha çok güveniyorum. Çünkü demokratik ve laik ilkeleri, yani başka bir deyişle demokratik laikliği savunacak olanlar onlardır. Daha iyi siyasi diyalog ve yeni bir uzlaşı ruhunu destekleyecek olanlar onlardır. Çünkü Türkiye'nin
böyle bir şeye ihtiyacı var ve belli önemli konularda ki bunların arasında AB üyeliği konuları var. Bunlarda bir mutabakata ulaşılması gerekiyor. AB sürecinde mesela şu koşullarda AB üyesi olabiliriz. A koşullarında veya B koşullarında. Böyle bir tartışmanın içerisinde ifade özgürlüğünün de olması gerekiyor. Çünkü ifade özgürlüğü olmaksızın ya da demokratik laiklik, hukukun üstünlüğü olmadan bir toplumun Avrupa toplumu olduğundan söz etmek zor. Bu yüzden zaten ben de sivil toplumun bu yönde çalışmasıkonusunda çağrıda bulunuyorum. Bu anlamda kullanılmamış bir enerji var sivil toplum içerisinde. Ben de bunun daha görülür bir etkiye dönüşmesini ve önümüzdeki dönemde sivil toplumun daha etkili bir hale gelmesini bekliyorum" diye konuştu. 301. maddede konusuna da değinen Rehn, "Değişiklik yapın çağrısından 3 yıl sonra, pek çok öne sürülen bahanelerin ardından, bence memnuniyet verici, doğru yönde atılmış bir adımdır bu. Şimdi asıl sınav, yapılan değişiklikten sonra uygulamanın nasıl olacağıdır. Şimdi Türk hükümetine, yetkililere düşen görev uygulamada artık ifade özgürlüğünün herkes için garanti altına alındığını göstermektir. Ben görüşlerimi ve muhakememi kanıtlara dayandırıyorum ve son dönemde özellikle ölüm cezasının kaldırılmasıgibi bazı önemli adımlar gördük. İşkence ve kötü muamele vakalarında azalma olduğunu gördük. Bunun yanı sıra kadın haklarıyla ilgili yasalarda bazı değişiklikler oldu. Ayrıca sivil-asker ilişkilerinde bazı iyileşmeler ve ilerlemeler gördük. Evet, reformlar son 1-2 yıl içerisinde yavaşladı. Bunun tabi kısmen bazı sebepleri var, tam olarak bunların nedenlerini sayamıyorum. Geçtiğimiz anayasa krizi çok fazla enerji tüketilmesine yol açmıştı. 2008'in bir başka boşa harcanmış yıl olmamasını umuyorum. Bu konudazaten Vakıflar Yasası, dini özgürlüklerle ilgili bazı iyi haberler var zaten. Ve bu 301. maddede ifade özgürlüğünde doğru yönde atılmış bir adım var. Ben de yargı alanında reformların yapılması, Türk vatandaşlarının hakları için son derece önemli bu konuda adımlar bekliyoruz. Ve bir de ombudsman reformunun yine son derece önemli olduğunu söylemek lazım, özellikle laiklikle ilgili tartışmaların ve gerilimin azaltılması konusunda. Vatandaşlara bu konuyla, yetkililerle ilgili sorunlarında yardımcı olacakbirbirim olacaktır ve bu yüzden geleceğe bakarken reformlara odaklanmak son derece önemli. Vatandaş haklarına ve Türk vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerine odaklanmak önemli. Bunun içinde sivil topluma ihtiyacımız var. Daha iyi bir uzlaşı ruhuna ihtiyacımız var Türk toplumu içerisinde" ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler