HABER

"Ordu bir kurumdur, bana bağlıdır"

"Ordu bir kurumdur, bana bağlıdır"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet mitinglerine ilişkin olarak özellikle dış basında çıkan "İki Türkiye" yorumlarını eleştirerek, "Bunu kabul etmek mümkün değil. Hepimiz demokrasiden, laiklikten, sosyal bir hukuk devletinden yanayız. Bu bizim ortak paydamızdır. Bütün meydanların, bütün mitinglerinden de ortak paydası budur" dedi.

Başbakan Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) 2007 Dünya Kongresi'nin Hilton Oteli'ndeki kapanış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB'ye üye olmakta kararlı olduğunu, bu çerçevede gereken reformları bazen AB ile beraber bazen kendi başına, her koşulda titizlik ve azimle bugüne kadar gerçekleştirdiğini söyledi.

"AB'ye üye olmakta kararlıyız"

Her konuda olabileceği gibi, AB'ye katılım yolunda da inişler çıkışlar olabileceğini ifade eden Erdoğan, "Bu yolculuğun sıkıntılı olduğunu biliyoruz, engeller olacağını biliyoruz, ama bunları sabırla kararlılıkla aşmaya da bizler ant içmiş durumdayız. Önemli olan Türkiye'deki bu kararlılığın Avrupa'da da karşılığını bulabilmesidir" dedi.

"Türkiye'nin AB içinde yerini alması şart"

Erdoğan, Türkiye'nin AB üyeliğinin 21. yüzyılın en büyük küresel barış projesi olduğunu savunarak, "Medeniyetler arası ittifak eğer kurulabilecekse, Türkiye'nin AB içinde yerini alması da şarttır. Bu hedefin stratejik anlamda sunduğu imkanları gözden kaçırarak, büyük resmi hesaba katmadan bir AB düşünmek mümkün değildir" diye konuştu.

"AB üyeliği temel stratejik yönelimimiz"

AB'nin, 84 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ideali olduğuna vurgu yapan Erdoğan, üyelik sürecinin kendileri için cumhuriyeti çağdaşlaşma hedefleri doğrultusunda özgür ve müreffeh dünyanın saygın bir üyesi haline getirme süreci olduğunun altını çizdi. Erdoğan, "Hükümetimiz AB üyeliğini temel bir stratejik yönelim olarak görmektedir" dedi.

Önyargılar konusunda Einstein'a atıfta bulundu

Erdoğan, Türk insanının artık demokrasiyi tam anlamıyla özümsediğini, demokrasiyi tüm özellikleriyle taviz vermeden yaşama konusundaki iradesini her fırsatta sergilediğini dile getirdi. Buna rağmen, zaman zaman dünya medyasında Türkiye ile ilgili geçmişten gelen önyargılara dayalı klişeleşmiş haberlerin yayınlandığını, yorumların yapıldığını savunan Erdoğan, "Bu örnekler bir kez daha Einstein'in ne kadar haklı olduğunu bize göstermiştir. Gerçekten de önyargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha zormuş bunu görüyoruz. Bunu ulusal bazda ve maalesef uluslararası camiada görüyoruz" yorumunda bulundu.

Türkiye'yi ilişkin yazılanları gördüğünde, çoğu zaman, "Bu bahsettikleri hangi ülke, Çünkü Türkiye olamaz" dediğini aktaran Erdoğan, özellikle Türkiye'nin çeşitli kentlerinde gerçekleştirilen Cumhuriyet mitinglerine ilişkin yorumları eleştirdi.

"Din üzerinden de laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz"

"Dünyanın başka yerlerinde, mesela Fransa'da ortalığı yangın yerine çeviren, yakıp yıkan kitlesel gösterilerin yapıldığına tanık olduk. Kimse bu görüntülere bakıp kaç tane Fransa olduğunu sormadı, sormuyor. Bizde insanlarımız demokratik olgunluk içinde, taşkınlık ve şiddete başvurmadan toplanıp miting yapınca hemen iki Türkiye var denmeye başlandı. Bunu kabul etmek mümkün değil. Türkiye, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir, öyle de kalacaktır. Hepimiz demokrasiden, laiklikten, sosyal bir hukuk devletinden yanayız. Bu bizim ortak paydamızdır. Bütün meydanların, bütün mitinglerinden de ortak paydası budur. Bundan da taviz vermemiz mümkün değildir. Bu böyle bilinmelidir. Bazıları anlamak istemese de, bu ülkede hepimiz din üzerinden siyaset yapmaya karşıyız. Laikliği hepimizin yaşam biçimleri için bir güvence olarak gördük, görüyoruz."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ben, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin başbakanıyım. Laik bir devleti savunma anlamında ben laikim ama İslam'ın karşısına koyduğunuz zaman o anlamda değilim. Çünkü devlet laiktir, o noktada ben laikim" dedi.

Erdoğan, "Laikliğe bakışınız nedir?" şeklindeki bir soru üzerine, "Laiklik bir din değildir, İslam bir dindir. İslam ve laikliği aynı terazide tartamayız" dedi.

Başbakan Erdoğan, laikliğin, tüm inançlarla eşit mesafede ve onların güvencesi durumunda olduğuna dikkati çekerek, "Kişi laik olamaz, devlet laik olur. Bir kişi, laik bir devleti savunmak anlamında 'laikim' diyorsa ona eyvallah,onu da kabul ediyoruz ama bunu 'İslam karşıtı' olarak getirdiğiniz zaman, burada bir yanlışa düşersiniz" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, "laiklik" ile ilgili bir başka soru üzerine de şunları kaydetti:

"Ben, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin başbakanıyım. Laik bir devleti savunma anlamında ben laikim ama İslam'ın karşısına koyduğunuz zaman, o anlamda değilim. Çünkü devlet laiktir. Bu noktada ben laikim. Bunu birbirinden ayıralım. Benim partim din orijinli bir parti değildir. Böyle bir şey söz konusu değil. Benim partimde görülen insan profili ne ise diğer siyasi partilerin hemen hepsinde aynı insan profili var. AK Parti'ye oy verenler arasında, daha çok dindar insan profili görülebilir. Diğerlerinde daha az görülebilir. Bunu ölçmek bana ait değil. Beni ilgilendirmez. Ben sadece programım ve tüzüğümle milletimin karşısındayım ve milletimin yüzde 100'üne hitap ediyorum. Bunun üzerinden ne kadar oy alabilirsem, bu oyla ülke yönetimine talip bir partiyim."

"Türkiye'de iki değil, daha çok ses var"

Son mitinglerde, siyasi muhalefet sorunu ya da boşluğu olduğu çıkarımında bulunulabileceğini fakat kimsenin farklı saiklerle bir araya gelen heterojen kitlelere bakıp, Türkiye'de bir kamplaşma yaşandığını düşünmemesi gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, "Demokrasi, tanımı gereği özgürlükçü ve çoğulcudur. Eğer 'İki Türkiye'den kasıt bu çoğulculuk ise Türkiye'de iki değil, daha çok ses olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye'de çok sesli bir demokrasinin kökleşiyor olması, bu bakımdan ne kimseyi şaşırtmalı ne de korkutmalıdır" diye konuştu.

"Ordu bir kurumdur, bana bağlıdır"

Erdoğan bir gazetecinin, "Konuşmanızda bir çok kez demokrasi sözcüğünü kullandınız, istikrar ve her iki tarafın kazandığı bir durumdan bahsettiniz ama ordunun rolünden bahsetmediniz. Niçin?" sorusuna "Türkiye'de kurumlar var, ordu bu kurumlardan bir tanesidir ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti içerisinde ordunun görevi Anayasa'da belirlenmiştir." diye yanıt verdi.

Erdoğan, "Ordu bu görev tanımı içerisinde görevini yapar ve Genelkurmay bana bağlıdır" dedi. Başbakan sözlerine şöyle devam etti:

"Bunun içerisinde bu süreç işler. Yani ordu sadece bir kurumdur ve Başbakan'a bağlıdır. Olay budur. Eğer demokrasiye inanıyorsak ve demokrasiyi savunuyorsak, öncelikle burayı çok iyi tespit etmemiz lazım. Eğer burada düşüncelerimizde bir eksiklik, bir sıkıntı varsa o zaman ülkemizi zaten modern ülkeler seviyesine ulaştıramayız. İdeal devleti tanımlamak için Anayasamız 4 tane unsur tespit etmiş. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti. Bu dört taneden bir tanesi eksik olursa ideal devlet eksik olur. Bunun dördünü de aynı derecede değerli buluyoruz, bunların bir tanesinden bile taviz vermeyi asla düşünmüyoruz. Ve ordumuz da bu güvenceyi içeride sağlamakla yükümlüdür"

"Medyanın kısıtlanması toplumsal gelişimin önünde engel"

Konuşmasında Türkiye'nin basın özgürlüğünde geldiği noktaya da değinen Erdoğan, Türkiye'de medyadaki çok sesliliğe büyük önem verdiklerini ifade ederek, "Bir ülkede basın özgürlüğünün kısıtlanması, o toplumun meselelerini açıkça ve derinlemesine bir biçimde tartışılamaması anlamına gelir ki bu toplumsal gelişimin ve ilerlemenin önüne konulmuş en ciddi engeldir" dedi.

"Medyamız demokrasinin canlılığını sağlayan en önemli unsurlardan biri"

Basın özgürlüğünün, beraberinde büyük bir toplumsal sorumluluğu da getirdiğine işaret eden Erdoğan, burada esas olanın, ifade özgürlüğünde olduğu gibi öncelikle ahlaki bir sorumluluk olduğuna vurgu yaptı. Erdoğan, Türkiye'de medyanın geldiği nokta ile demokrasinin ulaştığı olgunluk düzeyi sayesinde herşeyin açıkça ve derinlemesine konşulduğunu ve tartışıldığını söyledi. Bu serbest tartışma ortamının, en hassas konularda bile toplumsal mutabakatların oluşması sürecine vazgeçilmez katkılarda bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti 84 yaşına girerken, medyamız demokrasimizin canlılığını sağlayan en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda son 20 yılda büyük ve geri dönüşü olmayan kazanımlar olmuştur" dedi.

"Türkiye, 4 yıl öncesine göre iki kat daha zengin"

Erdoğan, konuşmasında Türkiye'nin son yıllarda kat ettiği mesafelere de değinerek, "Türkiye, gerçekleştirdiği reformlarla dünyaya açık bir ekonomi, dünyaya açık bir toplum haline gelmiştir. Ben, internet terminolojisiyle buna '24 saat online devlet' diyorum" diye konuştu. Türkiye'nin belirsizlik ve çatışmaların hüküm sürdüğü zor bir coğrafyanın ortasında, adeta bir refah ve istikrar alanı haline geldiğini söyleyen Erdoğan, bugünkü Türkiye'nin, dünyayla bütünleşen ve bunun faydalarını çevresine de aktaran bir ülke olduğunun altını çizdi. Erdoğan, "Bugünkü Türkiye, 4 yıl öncesine göre en az iki kat daha zengindir" dedi.

ANKA - AA

En Çok Aranan Haberler