ÇANAKKALE (A.A) - Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Uygulama ve Araştırma Hastanesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cabir Alan, Türkiye'de organ bağışının, birçok konuda yanlış bilgi nedeniyle çok az olduğunu bildirdi.
Yrd. Doç. Dr. Alan, organ naklinin, görev yapamayacak kadar hasta olan bir organın yenisiyle değiştirilme işlemi olduğunu, böbrek, karaciğer, akciğer, pankreas, ince bağırsak, kornea ve kalp gibi pek çok organın naklinin başarıyla yapılabildiğini söyledi.
Türkiye'de organ bağışı sayısının az olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Alan, son verilere göre nakil bekleyen 40 binin üzerinde sadece böbrek hastası bulunduğunu kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Alan, vatandaşların organ nakli konusunda duyarlı olmaları beklediklerini belirterek, şöyle devam etti:
''İnsanlarımızın organ bağışı konusunda kafasına takılan soru, yaşayan bir organı, yaşayan bir canlıyı, 'fişini çekerek' öldürmek hadisesidir. Beyin ölümü ve bitkisel hayat farklı durumlardır. Beyin ölümü, beyinin geri dönüşümsüz olarak ölmesi durumudur. Bitkisel hayat ve komada bazen hastanın yıllar sonra tekrar hayata dönme, beyinin fonksiyonlarını kazanması durumu gerçekleşebiliyor. Fakat beyin ölümü gerçekleşmiş olan kişilerde bu durum ortaya çıkmaz. Beyin ölümü gerçekleştikten saatler sonra diğer organlarda da fonksiyon kaybı ve yetersizlik ortaya çıkar. Beyin ölümü yoğun bakım ünitesinde 4 uzman tarafından özel testler yapılarak belirlenmektedir.''
Beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra, birkaç gün içinde tüm vücutta da gerçek ölümün meydana geldiğini bildiren Yrd. Doç. Dr. Alan, şunları kaydetti:
''Kanunen de beyin ölümü gerçekleşen bir kişi, tıbben ölü olarak kabul edilmektedir. Organ naklinin dini yönden akıllarda tereddüt uyandıran birtakım durumları olabilir. Kur'an-ı Kerim'de organ nakliyle ilgili Maide süresi 32. ayette 'bir insana hayat veren kişi, tüm insanlığa hayat vermiştir' ifadesi yer almaktadır. Bu konuda da din ulemaları fetva vermiştir. Bu konuda herhangi bir sakınca olmadığı bildirilmiştir.''