James Brown'ın o şarkıda dediği gibi; "Bu bir erkeğin dünyası /Ama hiçbir şey yok /Bir kadın yada kız olmadan hiçbir şey yok"
Otonom taşıtların gelişim sürecine ilişkin okuduğum bir yazıda, kendi arabanıız sürmeniz-sürebiliyor olmanız gelecekte 'yasadışı' olabilir.
Gelecek için öngörüde bulunamayız, ancak geçmişe şöyle bir dönüp baklarsak bugün bu noktaya nasıl geldiğimizi anlayabiliriz. Bugün, tekerlek, vites, pedal mizanpajı nailişkin bugün ne varsa Fransız Panhard çubuğu sisteminin sayesinde geliştiği konusunda herkes hemfikirdir diye düşünüyorum ancak motorlu taşıtlarla ilgili geri kalan herşeyin geçmişine ilişkin pek çok yorum var.
'Atsız taşıma' ne zaman düzenli bir motorlu arabaya dönüştü? Konuya ilişkin, 1885'te, halka açık bir gösterim sırasında Karl Benz'in Motorwagen'i oluşturduğu ve hızla bir duvara 'girdiği' noktasında fikir birliği söz konusu. Herhalde bu da tarihin ilk araba kazası olsa gerek. Bir başka görüş birliği de gazla çalışan bir _'üç teker'_in pek de iyi olmadığı.
Şu veya bu şekilde Karl tasarımını kurcalar ve tamir ederken, işin ticari kısmını gözden kaçırdı, belki de biraz oyalandı ancak eşi Bertha bu konuda ipleri eline aldı ve bir gecenin köründe, Karl uykudayken 2 çocuğunu gibi doğruca, Mannheim'den memleketi Pforzheim'e, 100 kilometreden fazlayol kat etti.
Bertha bu esnada bazı problemlerle de karşılaşmadı değil... Karbüratörü tıkanmıştı ve tıkanmış karbüratörü yalnızca bir şapka iğnesi ile açmak zorunda kaldı, yetmezmiş gibi arabanın frenlerinde sorun vardı; yıpranmıştı, onları da deriyle kapladı. Onun bu atılgan ve cesur riski, hatta daha düz bir tabirle 'kumarı' ulaşım aracı olarak motorlu taşıtın 'canlılığını' kanıtladı.
Tüm bu birbirine paralel ve birbirini destekleyen çabaların bize bugünkü motorlu taşıt gücünü sunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de araba kulllanmayı sevenler, Bertha'nın o geceki yılmaz mücadelesine minnettar kalmalı. En azından bir yere kadar.