Washington - ABD'nin eski Ankara büyükelçilerinden Mark Parris, ABD Başkanı George W. Bush yönetiminin Türk-Amerikan ilişkilerini "bulduğundan daha kötü halde" bıraktığını ancak 4 Kasım'daki başkanlık seçimiyle gelecek yeni yönetimin birinci günden türkiye'yi en üst sıraya koymasını tavsiye etti.
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) "Insight Turkey" adlı yayınında Parris'in, "Ortak değerler ve ortak çıkarlar? Türk Amerikan ilişkilerinde Bush mirası" başlıklı yazısı yer aldı. Brookings Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Türkiye programını yöneten Parris, ABD Başkanı Bush döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin, işleyişle ilgili sıkıntılar ve krizle geçtiğini belirtirken, "1970'lerde Kıbrıs konusunda yaşanan Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerginlikten bu yana, Bush yönetimi döneminde ilişkilerde en problemli altı yılın yaşanmasının sorumluluğu Washington'da yatıyor" ifadesini kullandı.
Emekli Büyükelçi Parris, ABD'de gelecek yönetimin, problemli uluslararası aktörlerle angaje olurken "muhtemelen sinirlere daha az dokunacağı için", Bush yönetimine kıyasla "kendine güvenen ve bağımsız Türk diplomasisine" kuşkuyla bakmayacağını kaydetti.
Parris, 2009'da görevi alacak yeni ABD yönetimine, Türkiye konusunda nasıl bir yaklaşım izlemesi gerektiğine ilişkin tavsiyelerde de bulundu. Bunların başında, "ABD'nin bölgedeki çıkarlarıyla kesişen ve krizlerden kaçınan tutarlı bir Türkiye politikası geliştirmek ve zaman içinde güvenilir bir işbirliği yaratmak" yer aldı.
ABD'nin, ortak değerlerden konuşurken, kafasındaki imaj konusunda açık olması ve Türk siyasetinin içine çekilmekten kaçınması gerektiğini vurgulayan Parris, "ancak ABD'nin çıkarları bakımından da Türkiye başarısız olmamalı. Buna Türk demokrasisi de dahil. ABD'de yeni yönetim, Türkiye'de, batı demokrasisinin kurallarıyla oynayanlar ve Türk halkının güvendiği kişilerle çalışacağını açıkça ortaya koymalı. Bir tane Pakistan yeterli" ifadesini kullandı.
Parris, Avrupa ve Orta Doğu ile uğraşan Amerikan bürokrasisi içinde birbirine denk olmayan sorumluluk ve yetkilerin, Amerikan-Türk ilişkilerinin yönetiminde engel yarattığına işaret ederek, "PKK fiyaskosu bunun en açık örneği ve tekrarlanmamalı" açıklamasında bulundu.
Parris, yeni Amerikan yönetimine, "Türkiye'yi en üst sıraya koy" tavsiyesinde bulunurken, bir sonraki ABD Başkanı ve onun dış politika ekibinin, Türk muhataplarıyla "kişisel yakın ilişkiler geliştirmesi gerektiğini" kaydetti.
Bush'un yerine gelen ABD Başkanı'nın, belki de Harry Truman'dan bu yana, en zorlayıcı uluslararası ortamla yüzleşeceğini belirten Parris, "Amerikan güvenilirliği ve liderliğini yeniden inşa etme arayışına girerken, bazı ülkeler diğerlerine kıyasla zarar vermekten çok yardım edebilecek. Türkiye böyle bir ülke. Bir sonraki ABD yönetiminin, birinci günden başlayarak Türkiye'nin doğru listede yer alması için elinden geleni yapmakta çok büyük çıkarı var. Bu yaklaşım, iyi bir başlangıç olabilir" diye yazdı.
Bush yönetiminin, Türkiye ile ilişkilerde yaptığı "hataları" da sıralayan Parris, bunların en başına, "sömürücü miyopluk" olarak nitelediği, "Türkiye bizim için ne yapabilir?" yaklaşımını koydu.
Parris, hatalı politikalarda ikinci sırayı, "Türk çıkarlarına karşı duyarsızlığa" verdi. Terör örgütü PKK'ya karşı ABD'nin eyleme geçmemesini de hatalar arasında
sayan Parris, Kasım 2007'de, Bush ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray'daki görüşmesinin ardından ortaya çıkan, "üzerinde eyleme geçilebilir istihbarat paylaşımı" kavramının, "bir tren kazasını" önlediği yorumunu yapan Parris, yine de bu girişimin, ABD'nin dostluğu ve güvenilirliği konusundaki şüpheleri gidermekte yeterli olmadığını ifade etti.
Türk-Amerikan ilişkilerini halen "ortak değerler ve çıkarlara dayalı" olarak tanımlamanın geçerli olup olmadığı sorusunu yönelten Parris, "Çıkarlar bakımından (evet). En azından stratejik düzeyde" diye yazdı.
Parris, PKK terörü, Türkiye'nin Suriye ile ilişkileri, Hamas ve İran konularında Amerikan politikalarıyla "operasyonel düzeyde farklılıklar" dolayısıyla Ankara'nın tek başına hareket etme eğiliminin güçlendiğini de öne sürdü.
ABD'de 4 Kasım seçimlerinde Demokrat Parti iktidara gelirse Mark Parris'in de yeni yönetim döneminde daha etkin rol oynaması bekleniyor. Parris, yazısında, görüşlerinin hiçbir şekilde "partizan" olmadığını savundu.