MAGAZİN

Portakal'da sansür tartışmaları bitmiyor

Bu yıl 51.'si düzenlenen Altın Portakal Film festivali filmlerden çok sansür sansür iddiaları ve tartışmalarıyla gündeme geldi.

Altın Portakal'da ön jüri tarafından seçilmesine rağmen festival yönetimi tarafından festival kapsamından çıkarılan daha sonra yapılan bir açıklamayla yarışmaya tekrar davet edilen Gezi Parkı olaylarının işlendiği 'Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek' isimli belgesel, en son 10 jüri üyesinin istifasına neden olmuştu.

Belmin Söylemez (Ulusal Yarışma, ana jüri)

Ayla Kanbur (Ulusal Belgesel Film Yarışması, ana jüri)

Zeynep Dadak (Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması, ana jüri)

Belma Baş (Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması, ana jüri)

Emre Akay (Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması, ana jüri)

Evrim Kaya (Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, SİYAD jürisi)

Kaya Özkaracalar (Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, SİYAD jürisi)

Fırat Yücel (Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması, SİYAD jürisi)

Metin Gönen (Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması, SİYAD jürisi)

Esin Küçüktepepınar (Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması, SİYAD jürisi)

İSTİFA EDEN JÜRİ ÜYELERİNİN AÇIKLAMALARI

Reyan Tuvi'nin 'Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek' adlı filminin "Türk Ceza Kanunu'nun 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği" gerekçesiyle, 51. Altın Portakal Film Festivali Ulusal Belgesel Yarışması listesinden çıkarılmasını "hiçbir şekilde kabul edilemez bulduğumuzu" 2 Ekim 2014 tarihinde açıklamış, bu durumun söz konusu eserin kriminalize edilmesi anlamına geldiğini vurgulamış ve filmin yarışmaya yönetmenin kurgusuyla dahil edilmesini, ayrıca festival yönetiminin "gösterimlerin her türlü baskıdan muaf bir şekilde yapılacağını ve seçici kurulların kararlarının manipüle edilmeyeceğini garanti eden, tavizsiz bir açıklama" yapmasını beklediğimizi belirtmiştik.

Gelinen son noktada, ön jürinin kararına rağmen "TCK'nın 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği" gerekçesiyle filmi yarışmadan ihraç etmiş olan festival, yönetmenin yaptığı değişiklik sonucunda filmi yarışmaya dahil etti. Bu durum, yapılan değişiklik ne olursa olsun şunun onaylanması anlamına gelmekte: Bir festival ön jürinin seçmiş olduğu bir filmi TCK'yı gerekçe göstererek yarışmadan çıkartabilir ve yine TCK'yı öne sürerek yönetmen üzerinde baskı oluşturarak filminde değişiklik yaptırabilir. Bu, ileride festivaller tarafından benzer müdahalelerin yapılmasının önünü açan bir uygulamadır. Bunu kabul edilebilir gördüğümüz takdirde, bugünden itibaren devlet organlarının yanı sıra festival yönetimlerinin de TCK'nın maddelerini gerekçe göstererek sanat eserlerinde değişiklik talep etmesini onaylamış olacağız.

Festivalin akıbeti omuzlarına yüklenen Reyan Tuvi'nin yanında olduğumuzu, filminin seyirciyle buluşması yönündeki kararına saygı duyduğumuzu belirtmek isteriz. Bizi kaygılandıran, festivalin, TCK'yı referans alan tutumunu sürdürüp bir yargı organı gibi hareket etmeye devam etmesidir. Festivalin, sansürün normalize edilmesini beraberinde getirecek ve yönetmenler üzerindeki baskıyı artıracak bu tutumunu endişe verici buluyoruz.

2 Ekim açıklamamızda yer alan "gösterimlerin her türlü baskıdan muaf bir şekilde yapılacağını ve seçici kurulların kararlarının manipüle edilmeyeceğini garanti eden, tavizsiz bir açıklama" beklentimizin karşılanmaması bir yana, tam tersi bir durumun meşrulaştırılması söz konusudur. Bu durum karşısında, sanatsal ifade özgürlüğünün güvence altında olmadığı bir sürece ortak olmayacağımızı ve festivaldeki jüri üyeliği görevlerimizden çekildiğimizi beyan ederiz.

FESTİVALDEN YENİ AÇIKLAMA

Bugün itibariyle de Altın Portakal Festivali'nden bir açıklama geldi.

Günlerdir içinde bulunduğumuz üzücü ve yıpratıcı tartışmalara bir son vermek ve sektörün tüm unsurlarıyla birlikte bir uzlaşma noktası yakalamak ve sinemamızın 100. yılında en köklü festivalimizin sağlıklı bir ortamda yapılmasını sağlamak için bir çağrıdır bu.

Öncelikle sansür konusunda eleştiride bulunan, tavır koyan herkesle hepimiz aynı fikirdeyiz. Sansür kabul edilemez.

Festival komitesi olarak zaten başından beri çok kısa bir sürede büyük bir festival hazırlığı içine girdik ve hiç beklemediğimiz bir krizle karşılaştık. Yanlış bir iletişim zinciri oluştu ve işin bu hale gelmesinde bizim de sorumlu olduğumuzu kabul ediyoruz.

Bu festival hepimizindir ve sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi de hepimizin ortak sorumluluğudur. Karşılıklı inatlaşmanın ve bu sorunun oluşmasında hiçbir katkısı olmayan değerli dostların, sanatçıların yıpratılmasının hiçbirimize faydası yoktur.

Sayın Reyan Tuvi'nin Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek adlı belgeseli daha önce festival dahilinde özel gösterim programı yerine ulusal belgesel yarışma bölümüne davet edilmiş ve bu davetimiz kabul görmüştür. Yönetmenin sanatçı iradesine herhangi bir baskı ya da oto sansür dayatması yapılmamıştır, yapılması da düşünülemez, bu noktada yönetmenin kendi açıklamaları da ortadadır. Ne festival tarafından ne de eser sahibi tarafından söz konusu filmin ne mesajına, ne içeriğine, ne kurgusuna, ne de bütünlüğüne dokunulması asla ve hiç bir zaman talep edilmemiş, net bir biçimde adını vererek ve yazılı olarak kişilik haklarına yönelik bir hakarete dair ortak bir hassasiyet sonucu sözkonusu küfür kaldırılmıştır. Filmin ilk başta açıklandığı gibi halka açık gösterime çıkartılmaması ile ilgili gerçek bununla sınırlıdır.

Festival komitesi olarak sayın Tuvi'nin adının hiç hak etmediği bir şekilde tüm krizin merkezine oturtulmasını kendisine yapılan ciddi bir haksızlık olarak görüyoruz ve en derin ve samimi üzüntülerimizi başta Sn Reyan Tuvi olmak üzere sinema camiamız ve kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Hepimizin ve sinemamızın ortak çıkarı, bir tartışmaya tüm festivali kurban etmemektir. Karşılıklı suçlamalar ve ithamlar yerine, konuşup tartışarak çözemeyeceğimiz bir konu ve sorun olmadığı inancındayız.

Meselenin tüm taraflarını 51. Antalya Altın Portakal Film Festivalimizi bir sinema bayramı biçiminde kutlamaya davet ediyoruz.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler