BİZE ULAŞIN
Özilhan yaptığı yazılı açıklamada, İstanbul'da gerçekleştirilen "Dünya Yağlı Tohumlar ve Yenilebilir Endüstriyel ve Özel Yağlar Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin girişimcilik ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen yeni büyüme stratejisine geçtiği sırada ekonomisini bir kez daha istikrara kavuşturmaya çalıştığını hatırlattı. Ülkenin mevcut bütçe finansmanı, yüksek enflasyonu ve kısa dönem sermaye girişlerinin, büyüme politikalarını sürdürülemez kıldığına dikkat çeken Özilhan, "Kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 100 olduğu, toplam vergi gelirlerinin faiz ödemelerine ancak eşit olduğu bir ekonomide gerekli yapısal reformlar oluşturulmadan uygulanabilir politikaların varlığı düşünülemez. Son reform hareketleri Türk ekonomisinin değişen küresel ekonomik sisteme entegrasyon çabaları olarak değerlendirilmelidir" dedi.
TÜSİAD'ın yapısal reformların merkezinin kamu sektöründe olması gerektiğine inandığını, yapısal reformların piyasa ekonomisinin tüm kural ve kurumlarıyla oturtulması, daha etkin ve verimli kaynak dağılımının sağlanması için önem taşıdığını belirten Tuncay Özilhan, "Süregelen kamu açıkları ve bunların oluşturduğu finansman zorluğu, reel sektörün ekonomiden dışlanması yapısal reformlar yoluyla ortadan kalkacaktır. TÜSİAD arzu edilen reformların gerçekleştirilebilmesi için yeni bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğuna inanmaktadır. Bu yeni perspektif güçlendirilebildiği takdirde, reform çabalarının sonuçları alındıkça özel sektörün rolü de hızla gelişecektir" ifadelerine ver verdi.
AB konusunda sivil örgütlerin bir kararlılık içerisinde AB Reform Paketi'ni desteklediğine işaret eden Özilhan, "Kopenhag Kriterleri'nin karşılanması yönündeki çabalara desteğini sürdüren sivil toplum, AB'den de tam üyelik müzakerelerine başlamak için bir işaret verilmesini beklemektedir. Söz konusu işaret, Türkiye'de mevcut olan ekonomik krizi aşmaya destek olacak yabancı yatırımcıları cesaretlendirmekle kalmayacak aynı zamanda daha dengeli bir siyasi ortamın oluşmasına katkıda bulunacaktır. Derin bir ekonomik krizin ardından yeniden yapılanma sürecinden geçen ve AB'ye tam üyelik perspektifiyle donanmış bir Türkiye, 21. Yüzyıl'ın önce gelen yeni ekonomik gücü olacaktır" dedi.
